Paylaş
Antalya Muratpaşa Belediyesi’ne gelen depremzede çocuklar, bu korkunç travmayı biraz olsun atlatabilsinler diye oyuncaklar verildi.
Boya kalemleri, kâğıtlar dağıtıldı...
Sonuçta çocuktular.
Oyuncaklara baktılar. Rengârenk giysilere.
Oturdular masaya, aldılar boya kalemlerini... İçlerinden geleni çizdiler.
Ve sonra ben, çocuğun çizdiği bu resmi gördüm arkadaşlar.
İçime bir kurşun gibi işleyen o resim.
Her şeyi bütün çıplaklığıyla yüzümüze vuran o masum resim.
Bakar mısınız?
Çocuk ne çiziyor?
Bir ev...
Evet, bir ev çiziyor...
Kim bilir bunu hangi duygularla çiziyor.
Masalında hiçbir zaman yıkılmayacak bir ev bu.
Öyle istiyor.
Ve dikkat eder misiniz...
Bize nasıl bakıyor?
Acaba kime bakıyor böyle dersiniz?
Bende bunun çok cevabı var arkadaşlar...
Mesela:
Hayatında eline cetvel bile almamışların kartvizitlerine müteahhit diye nasıl yazabildiklerine bakıyor...
Berberin duvarında “çıraklık diploması” varken, koca binaları diplomasız dikenlere bakıyor.
O binaları denetleyenlere bakıyor...
50 yıldır başımıza tebelleş olan “imar afları”na bakıyor.
Evet arkadaşlar...
O küçük kız kâğıda sağlam bir ev çiziyor.
Ve ben şimdilik yalnızca bu resmi gösterip susuyorum.
Yoksa sayfalarca yazarım ama...
Şimdi susup enkaz altındaki sesleri dinleme zamanıdır...
Bir kurtuluşu, bir umudu düşünmenin zamanıdır...
El ele verip insanımıza yardım zamanıdır.
MİLLETİNİN KUCAĞINDA BİR BEBEK
Sarılmış babasına sarılır gibi...
Askerin kollarında.
Yani milletin kollarında...
Böylesine muazzam bir felakette...
Böylesine büyük bir faciada...
Ben eminim ki bölgedeki askerimiz de polisimiz de depremin ilk anından itibaren elinden geleni yapmaya başladı.
İşte askerin omzundaki çocuğun bakışı budur arkadaşlar...
Paylaş