Paylaş
Binlerce yıllık Likya tarihinin içinde gezen, sualtında batıkları gören...
Hâlâ ayakta kalan su kemerlerini hayranlıkla izleyen, lahitler önünde fotoğraf çektiren...
Tepedeki kaleyi gezip aşağıdaki o muazzam iç denizleri, üç ağızı, adaları ve muhteşem deniz manzarasını içine çeken...
Ve 2 bin 500 yıl önce yapılmış merdivenlerle denize inen, oradan sualtındaki hamama bakan turistler, rehberin anlattıkları hikâyeyle kendilerinden geçmiş bir şekilde iskeleye çıkıyorlar.
Yöresel ürünlerin olduğu küçük pazarda dolaşırken birisi “Tuvalet” diyor.
Bir başka yaşlı hanım, “Affedersiniz, tuvaletin yerini gösterir misiniz?” diye soruyor. Kaleden dönen bir grup da tuvaletin nerede olduğunu soruyor...
Ama cevap “Yok”...
Çünkü tuvalet yok. Genel tuvalet yapılmamış.
Burası dünya tarihinin belki de en etkileyici açık hava deniz müzesi Kekova.
Düşünün...
Burada uygarlık 4 bin yıl önce başlamış.
Kemerler, hamamlar, sarnıçlar, saraylar yapılmış.
500 yıl arayla iki nesil Likyalı önce Perslerin saldırıları karşısında topluca intihar etmiş. Sonra Brütüs’ün kuşatmasına direnemeyince, yine topluca intihar etmiş.
Arkalarında böyle bir insanlık mirası bırakmışlar. Ama gezmeye gelen turist için bir tuvalet yok. Demre Kaymakamlığı’na defalarca başvurulmuş.
Belediye başkanlığına söylenmiş.
Ama gelen turist tuvalet bulamıyor.
Tuvalete gitmesi için mutlak bir restorana oturması gerekiyor.
Durdum. Bir o turistlerin o muazzam tarihi eserler ve binlerce yıl önceki uygarlık karşısındaki hayranlıklarına baktım.
Bir de karaya çıkınca, tuvalet olmadığını öğrendiklerindeki yüz ifadelerine...
Hiç yakışıyor mu arkadaş.
Uygarlık aynı zamanda tuvalettir...
Kim bilir başka hangi tarihi eser bölgesinde benzeri bir sıkıntı yaşanıyor.
Yani bir genel tuvalet yapıp, orayı temiz tutacak bir görevli bulunamıyor mu?
İşte buradan yazıyorum.
Neyse ki Antalya’da turizmden, yatırımdan, insandan anlayan bir vali var.
Münir Karaloğlu...
Mutlak bir çözüm bulacaktır...
İNSAN BU GEMİYİ GÖRÜP DE GÖZLERİ DOLMAZ MI?
DENİZKURDU tatbikatından dönüyorlardı...
Karadeniz’den Boğaz’a girdiler...
Mızrak... Atak... Bandırma... Ve Kılıç...
Türk Deniz Kuvvetleri’nin iftihar ettiği gemiler... Ve Boğaz’dan geçerken,
Beşiktaş önlerinde...
Türk bayrakları dalgalanırken...
Gemilerin güvertesinde, çakı gibi dizilmiş leventler selam duruyordu...
Çimariva selamı...
Çünkü Beşiktaş’ta, Türk denizciliğinin bir efsanesi vardı.
Barbaros Hayrettin Paşa...
İşte onun için dizilip selama durdular...
Gözlerimiz doldu...
İyi ki varsınız...
Paylaş