Paylaş
Korlar hâlâ kızgın...
Bir türlü ruhumuzu soğutma aşamasına geçemiyoruz...
*
Savaş sonrası enkaza dönmüş bu ormanın içinden yine de bana umut veren öyle şeyler geliyor ki...
Kurtuluş Savaşımızda mermi taşıyan kadınlarımız yine cephede...
Bu defa su hortumu taşıyorlar...
Dünyanın en büyük insanlık zinciri kurulmuş...
Göz yaşartıcı bir imece...
Kovalar, su şişeleri elden ele geçiyor...
Ormandan kaçan hayvanlara uzatılmış elleri görüyorum...
Gençlerimizin arabaları birer kaplumbağa ambulansına dönmüş...
Yaralı kurtulan, kurtulmaya çalışan hayvanları taşıyor bu gönüllü sağlık elemanları...
Bir millet uyanıyor...
Uzakta, kendi evinde çaresiz oturan bile çaresizliğine çare arıyor...
Bedeni olmasa da gönlü o insanlık zincirinde...
*
Evet bir millet uyanıyor...
“Mavi vatan”ı öğrenmiştik...
Şimdi gönlümüzde “yeşil vatan misak-ı millisi”ni çiziyoruz...
Bir kurtuluş savaşı bu...
Yeşil vatanı kurtarma savaşı...
*
İşte böyle bir günde, bu ülkeden, bu güzel ülkemizden size umut verici başka bir şeyi anlatmak istiyorum...
Bir hayvan hastanesini anlatacağım...
İstanbul Beykoz ilçesinde Beykoz Belediyesi’nin kurduğu tam teşekküllü bir hayvan hastanesini...
Sadece sokak hayvanlarına, kimsesiz, sahipsiz, sokağa terk edilmiş, biçare, yaralı, hasta, sakat hayvanlara hizmet veren bir hastane...
Önceki gün işte orada bir gün geçirdim...
1) HİKÂYE YARALI KEDİMİN BULUNUŞUYLA BAŞLADI
ÖNCE şunun altını özenle çizeyim. Anlatacağım mesele bizim kedimizin meselesi değil...
Katiyen değil...
Bu köşede daha önce yazmıştım...
Evet, “Kara” evimizde doğmuş bir sokak kedisi...
Hamile annesi nasıl olduysa evimize girip yavrularını orada doğurdu.
Beş yavrudan üçünü sahiplendirdik, anneyle iki yavrusu bizde kaldı.
İşte o “Kara” geçtiğimiz günlerde bir gece eve gelmedi.
Torunum site yönetimine bir mektup yazdı, onlar da bütün site sakinlerine bildirdiler.
Bir komşumuz arayıp, bir arabanın evinin önünde siyah bir kediye çarpıp gittiğini söyledi.
Hemen Beykoz Belediyesi’ni aramış, onlar çok kısa zamanda araç gönderip kediyi aldırmışlar.
Kedimiz oradan Büyükşehir Belediyesi’nin Kısırkaya Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’ne gönderilmiş.
Orada ameliyat edilmiş ve sonra Beykoz’da yeni açılan bu hayvan hastanesine getirilmiş.
O gün yazdım, bugün bir kere daha yazayım, hep anlatacağım bunu...
Kedimiz, “torpilli” bir kedi değil. Bize ait olduğunu bilmiyorlar.
Kayıtlara “Sahipsiz sokak kedisi” olarak geçmiş.
Yani bütün bu insanlar, bu çabayı sahipsiz, yaralı bir sokak hayvanı için yaptılar...
Gözümde bu çabayı daha, çok daha büyük kılan da işte bu...
2) YOLDA GÖRDÜĞÜM ‘HUYSUZ İHTİYAR’ KULÜBESİ ÜZERİNE
BEYKOZ Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’ne giden orman yolunda ilerlerken, iki taraftaki küçük hayvan kulübeleri dikkatimi çekiyor.
Her birinin üzerinde isimler yazılı.
Mesela bir tanesinin üzerinde “Huysuz İhtiyar” yazıyordu...
Burası hayvanseverlerin ormana bırakılmış köpeklerin barınması için yaptıkları kulübelermiş.
Birçok hayvansever oralara gidip yiyecek bırakıyormuş.
Belediye Başkanı Murat Aydın, evinde kedisi olan tam bir hayvansever.
“Hayvanseverler bu kulübeleri çok iyi niyetle yapıyor bu ama kalıcı bir çözüm değil” diyor.
Çünkü hayvanseverlerin bu duyguları, ev hayvanlarını buraya terk eden insanlar için teşvik edici bir duruma dönüşüyormuş.
“Yakında bu yolu tamamen ışıklandıracağız ve kameralarla kontrol edeceğiz. Yani hayvanını ormana terk eden insanları tespit edeceğiz” diyor.
Peki bu hayvanlar ne olacak?
“Onlar için şimdilik 50 dönüm arazi içinde doğal yaşam alanları yaratacağız” diyor...
Çünkü ormana bırakılan köpekler bir süre sonra çeteleşip, hemen ilerdeki karaca geyik yetiştirme bölgesindeki hayvanlara saldırıp parçalıyormuş.
3) HASTANENİN ACİL SERVİS KAPISINDA GÖRDÜKLERİM
REHABİLİTASYON Merkezi’nin girişinde bizi King Charles cinsine benzeyen sempatik mi sempatik bir köpek karşılıyor.
Sokağa bırakılmış bir hayvanmış ama hastanenin sembolü haline gelmiş.
Başkan Murat Aydın’la onu bir süre sevdikten sonra acil servis kapısından içeri giriyoruz.
Tekrar edeyim. Bu merkez sadece kimsesiz ve muhtaç sokak hayvanlarına hizmet veriyor.
Sokakta bulunan, ihbar edilen, yaralı veya bakıma muhtaç kimsesiz hayvanların kabul yeri bu kapı.
Anında dosyası hazırlanıyor ve bakımı başlıyor.
İki tarafta geniş kafesler içinde her cinsten hayvan var.
Labrador, Husky, Terrier, Pitbull, çoban ve aklınıza gelebilecek köpekler.
Kafesler iki bölümden oluşuyor.
Bir kapalı alanı var, bir de dışarı bakan önü açık alanı...
Bakıma alınan hayvan bir süre burada kalıyor.
Hayvanların çoğu sakin...
Agresif görünen hemen hiç yok gibi...
4) HAYATIMDA İLK DEFA BİR HAYVAN AMELİYATHANESİNE GİRİYORUM
ORADAN Başkan ve Yardımcısı Manolya Demirören Tekin ile Belediye’nin İletişim Koordinatörü Enes Buladı ile birlikte, hastanenin ikinci bölümüne geçiyoruz. Burası karşılıklı ve yan yana ameliyathane salonlarının bulunduğu bölüm.
Hastanelerde gördüğüme benzeyen bir ameliyathane salonu gibi...
Ortada bir ameliyat masası var.
Üzerinde aydınlatıcı cihazlar.
Masada kurt köpeğine benzeyen bir hayvan yatıyor.
Anestezi almış, ön patileri ameliyat masasına sabitlenmiş. Üzerinde insan ameliyatlarında da gördüğümüz yeşil bir örtü var.
Sokakta bulunan sahipsiz hayvan kısırlaştırılıyor. İki veteriner hekim ameliyatı yapıyor. Bir kısırlaştırma ameliyatı, normal olarak 15 dakika kadar sürüyormuş.
Ama çok tecrübeli bir cerrah veteriner bunu 6-7 dakikada da yapabiliyormuş.
Hastanenin Başhekimi Emre Efe Yerlikaya
5) KEDİ VE KÖPEK HASTANIN YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ NASIL BİR ŞEYDİR
MERKEZDE yaralı ve hasta sokak hayvanları için ikişer tane yoğun bakım ünitesi de var.
Ama hayvan yoğun bakım ünitesi insanlarınkinden çok farklı...
İçine meze konan buzdolaplarını andırıyor.
Hayvanları anestezi vermeden sabit yatırmak mümkün olmadığı için, onları bu dolap gibi cam kafeslere koyuyorlar.
Bu kafeslerin her bölümünün oksijen sistemleri var.
Ayrıca oksijen maskesi de takılabiliyor.
Bu odaların ısı kontrolü yapılıyor.
Ayrıca kamera kontrol sistemleri de var.
6) KULAĞA TAKILAN KÜPELERİN RENK DİLİNİ ÖĞRENİYORUM
AMELİYAT masasında yatan anestezi almış köpeğin kulağında yeşil bir küpe var.
Hastanenin Başhekimi Emre Efe Yerlikaya bilgi veriyor:
“Kulağa takılan küpenin üzerinde bir numara var. Bu numaranın kaydından o hayvanın yaşı, nerede bulunduğu, kısırlaştırılıp kısırlaştırılmadığı, hangi aşıları olduğu bilinebiliyor.”
Küpenin rengine gelince...
Her ilçenin hayvanına ait bir rengi varmış. Beykoz’unki yeşilmiş. Böylece bulunan bir sokak hayvanının hangi ilçeye ait olduğu anlaşılıyormuş.
7) ARTIK HER SOKAK HAYVANININ DA BİR T.C. KİMLİK NUMARASI MI OLACAK
PEKİ “Ya yeni kanunla zorunlu hale getirilen çip nedir?” diyorum. Yan taraftan steril poşet içinde enjektöre benzeyen bir alet çıkarıyor. Çipi hayvanın dokunamayacağı bir bölgesine bu enjektör ile yerleştiriyorlarmış.
Bir de uzun bir çubuk ucunda ölçüm aletine benzeyen bir şey gösteriyor. Bu da çip okuma aracıymış.
Artık bu çip sayesinde her sokak hayvanının bir T.C. kimlik belgesi ve bilgileri olacakmış.
8) TEDAVİSİ TAMAMLANAN HAYVAN NEREYE GİDİYOR
BİZİM kedimizin dosyasına baktım.
Çok ayrıntılı bilgiler var. Bulunduğu yerin koordinatları, adresi çok net.
Bakıma muhtaç sokak hayvanının tedavisi yapıldıktan sonra, sahiplendirilmeye çalışılıyor.
Sahiplenen kimse çıkmazsa, alındığı yer neresi ise tam oraya, yani tanıdığı yere bırakılıyormuş.
Kural bu...
9) BEYKOZ’DA 30 BİN SOKAK HAYVANI VAR
BELEDİYE Başkanı Murat Aydın, ilginç bazı bilgiler veriyor.
Beykoz ilçe sınırları içinde tahminen 30 bin sokak hayvanı varmış.
“Batı’da bazı ülkelerde 29 günde sahiplendirilemeyen hayvanlar itlaf ediliyor. Ama bizde bu uygulama yok” diyor.
Tabii bu 30 bin hayvan yönetimi de kolay bir şey değil... En geçerli iki yol sahiplendirmeye çalışmak ve kısırlaştırmak.
Bu merkezde her sokak hayvanının bakımı ve kısırlaştırılması 1000-1500 TL’ye mal oluyor.
“Tahmin ediyorum bugüne kadar 20 milyon liraya yakın bir harcama yaptık. Ama kafama koydum. Burayı dünyanın en iyi hayvan rehabilitasyon merkezi yapacağız...”
SON SAHNE
10) KİMSESİZ, YARALI BİR KEDİNİN TEŞEKKÜR İLANI
Arabanın çarptığı kedimizi görüp belediyeye haber veren komşumuza...
Hemen oraya bir hayvan ambulansı gönderip kedimizi alan personele...
İlk müdahaleyi yapan Beykoz Belediyesi Veteriner İşleri
Müdürü Mücahit Turgut Özdemir’e,
Hayvan Rehabilitasyon Merkezi Başhekimi Emre Efe Yerlikaya’ya,
Veteriner Hekim Mehmet Şahin ve bütün merkez personeline...
İlk ameliyatın yapıldığı Kısırkaya Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nin henüz adını öğrenemediğim yöneticileri ve personeline...
Tabii en başta bu merkezin yapımı için her türlü imkânı seferber eden Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın’a...
Ve hepsi birer hayvansever olan ekibine...
Çok çok teşekkür ediyorum...
Ama teşekkürümün çok özel ve çok önemli bir nedeni var.
Bu insanlar, “Kimsesiz sokak hayvanı” olarak kayıtlara geçen kedimize, kimsesiz bir sokak hayvanı olarak yaptılar bu yardımı...
Bu davranışları, bu çabaları gözümde daha da büyüttü onları...
Hem de ülkeme olan güvenimi arttırdı...
O nedenle övgülerimde çok rahat davranıyorum...
Gördüğüm bu manzara, yangına dönmüş ruhuma su serpti...
Paylaş