Paylaş
Anadolu bozkırı bembeyaz bir kar altında...
Bir omuz çantam var o kadar...
Bir de kulağımda o yıllarda yeni çıkmış bir Walkman...
Fransız Büyükelçiliği’ndeki bir arkadaşım ödünç vermiş...
***
İlk kitabım “Sanat, İletişim ve İktidar”ın bir bölümü işte o Mavi Tren’in lokanta vagonunda yazıldı...
Yanında en ucuzundan bir kadeh Türk şarabı ile...
***
Önceki akşam Vehbi Koç ödül törenindeydim...
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç açıklayıncaya kadar, bu yılki ödülün Prof. Yılmaz Büyükerşen’e verildiğini bilmiyordum.
***
Onun ismini duyunca birden tüylerim ürperdi...
İçimden bir ses “İşte tam budur” diye patladı...
Aynı anda salonda da büyük bir alkış başladı...
Anladım ki, bütün salon aynı benim gibi “İşte budur” diyordu...
O an yıllar önceki Mavi Tren’e döndüm...
***
1980’li yılların başlarıydı...
Askeri dönemin en karanlık yılları yani...
O günün en muhalif dergisi Arayış’ta yazan bir öğretim üyesiydim...
İşte öyle yalnız başıma kaldığım günlerden birinde, bir telefon almıştım.
Yılmaz Büyükerşen beni Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders vermeye davet etmişti...
***
O, YÖK’ün tayin ettiği bir rektördü...
Bense, askerlerin gözünü üzerinden ayırmadığı genç bir öğretim üyesi...
Öyle günlerdi işte...
Mertliğin ölmediği, cesaretin hâlâ ayakta durabildiği haysiyetli yıllar...
***
Ben işte o Yılmaz Hocamı hiçbir zaman unutmadım.... Onun dostu olduğum için hep gurur duydum...
***
Bakmayın DSP’den ve sonra CHP’den belediye başkanı seçildiğine... Bütün siyasetlerin üstünde bir insandır o...
Delegeye ihtiyaç duymayan bir siyasetçidir...
***
Bir “Homo faber”dir...
“Yapan insan” yani...
Yaptığı işlerle doğaya üstün gelen insan... Aynı zamanda bütün siyasi çekişmeleri de anlamsız kılan insan...
***
Yılmaz Hocam önceki akşam orada çok alkışlandı...
Ayakta alkışlandı... Gönülden alkışlandı...
***
Ve anladım ki Vehbi Koç Ödülü bu yıl, Aziz Sancar kadar sevgi uyandıran bir isme verilmiş...
Tam yerini bulmuş yani...
İÇİNDE ‘W’ VE ‘X’ OLAN MİLLİ ŞARKI
BİR Balkan çocuğu bir Kürt şarkısını dinlerken, kendini Balkanlar’da hissedebilir mi...
Dün Osmangazi Köprüsü üzerinde Rewşan Çeliker’in yeni albümünün ilk şarkısı “Ax Le Wese”yi dinlerken kafamda bu soru vardı...
Son yıllarda dinlediğim en güzel albümlerden biri.
***
Ben bir Balkan göçmeniyim...
Nedense bana bizim oraları da hatırlattı dinlerken...
Ve aklıma şu zalim soruyu soktu..
Kurmanci Kürtçesiyle söylenen bir türkü “milli” ve “yerli” olabilir mi...
***
İçinde hem “W” hem “X” olan anonim bir Kürt türküsü söylediği...
1950’lerde ilk defa Bağdat radyosunda seslendirilmiş.
***
Söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık kimlik numarasına sahip, bu topraklarda öğretmenlik yapan bir kadın...
Çalanlar da öyle...
Söylediği Kurmanci desen...
O da bu toprakların dili...
Dinleyense bir göçmen çocuğu...
Hepsi bu ülkenin eşit birer vatandaşı...
***
Sonra dedim ki...
Eğer gerçekten Edirne’den Kars’a kadar bir vatanımız varsa...
Bu şarkı sapına kadar milli ve yerlidir be kardeşim...
Bir kere daha anladım ki, kültürümüzün milli sınırları “Dombıra” ve “Mehter”den ibaret bir coğrafya değildir...
NOT: “Oror” adlı şarkıdaki keman soloyu da çok sevdim.
HAYRET ‘BEYAZ AKP’Lİ’ LAFINA ÇIT BİLE ÇIKMADI
SAADET Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu geçen gün ilk defa “Beyaz AKP’lilerden” söz etti...
“Beyaz Türk” lafını duyunca kırmızı görmüş boğaya dönen arkadaşlara baktım... Çıt yok...
Hatta dudaklarının kenarında müstehzi bir ifade...
Yani içimden karşılarına geçip şunu söylemek gelmedi değil: “Ne o hocam, bu beyazlaşma sizin de mi hoşunuza gitti...”
Bakın bir sosyolog olarak şuraya yazıyorum...
Şehirli hayat gustoları, kültürel tüketimleri, hayattan keyif alma tutkuları ve davranışları ile bu ülkenin beyaz nüfusu artıyor...
Bunun etkilerini önümüzdeki 10 yılda fazlasıyla göreceğiz...
GÖZÜN AYDIN HOCAM HALVETE ÇARE BULDUM
ÖNCEKİ akşam Vehbi Koç ödül töreni için İş Bankası kulelerine girdiğimde tam karşıdaki asansörü görünce şimşek çaktı...
İşte muhafazakâr hocamın kâbusuna çare budur dedim...
Binanın asansörü tam ortadaki boşluktaydı ve kabinin duvarları şeffaf camdandı.
Yani içeride halvet olmaya kalksan bütün dünya izleyecek...
İşte dedim çözüm bu...
Bununla Mars’a kadar gitsen halvet olamazsın...
SORU: HOCAM GRUP HALVETİ DE OLUR MU
MADEM herkes fetva için başvuruyor...
Vallahi ben değil bir arkadaşım merak ediyor...
Asansöre bir erkek iki kadın veya iki erkek bir kadın binerse bu da “grup halveti”ne girer mi...
Kusura bakmayın hocam, ne yapacaksınız işte...
Bizim tarafta böyle muzırlar da var...
Ağzı torba değil ki bağlayasın... Soruyor işte...
Paylaş