Paylaş
***
Kıyafetleri işte böyleydi...
Bir pantolon bir mintan...
***
Peki nedir öyleyse, kırılamayan bu makûs talihin tam ortasındaki bu harika gülücükler...
***
Senin anlayamadığın, o vefasız kalbinin yok saydığı şeydir işte o...
***
Bak ne dedim...
Yıl 1929...
***
Altı yıl önce Cumhuriyet kurulmuş...
Ülkenin camilerinde 5 vakit ezan okunuyor...
İzmir’in vali konağına yeniden Türk bayrağı çekilmiş...
İlk kurşunu İzmirli atmış, bayrağı senin memleketinden bir ananın evladı çekmiş o göndere...
Senin bu zaferi kazanan kahramanların heykellerini damperli kamyonlara atan o vefasız kalbin var ya...
İşte onun bir türlü atamadığı yerdir orası...
Birkaç tarihçi bozuntusundan başka kimsenin alkışlamadığı o hareketinin ise bittiği yer...
BAŞKAN BU FOTOĞRAFA ÇOK DAHA İYİ BAK BELKİ O ZAMAN ANLARSIN
BAŞKAN...
Önce yandaki gülümseyen çocuk fotoğrafına iyi bak...
***
O fotoğraf, Süleyman Demirel’i İslamköy’ünden, İsmet İnönü’yü, Turgut Özal’ı Malatya’sından işte bu kıyafetlerle alıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanlığı’na getiren medeniyet ve demokrasi yürüyüşünün başladığı günü anlatıyor...
***
Madem onları anlamadın...
O zaman sana hemşerin Tayyip Erdoğan’dan da bir örnek vereyim....
Al sana bir fotoğraf daha...
***
Heykelini damperli kamyonla alıp götürdüğün kahraman insanların kurduğu Cumhuriyet, Tayyip Erdoğan’ı nereden alıp Cumhurbaşkanlığı makamına taşıdı biliyor musun...
***
İşte şu gördüğün ikinci fotoğraftaki İstanbul çocuklarının arasından...
O fotoğraf da aynı yıl, 1924’te İstanbul’da çekildi...
***
O çocukların yüzleri hâlâ gülemiyor... Neden biliyor musun başkan... Çünkü İngiliz işgalini yaşadılar da ondan...
***
Senin o nankör tarihçi bozuntularının sana hiç anlatmadığı bir şeyi daha söyleyeyim...
Bugün yerden yere vurdukları Lozan var ya...
24 Temmuz 1923 günü o anlaşma imzalandığında bu çocuklar hâlâ İngiliz işgali altında yaşıyordu.
***
Yaşadıkları İstanbul 6 Ekim 1923 günü İngiliz işgalinden kurtuldu...
Son Osmanlı, İstanbul çocuklarının yüzüne işte bu hüznü miras bırakmıştı...
***
Cumhuriyet işte o hüznü aldı, ilk fotoğraftaki harika gülücüklere çevirdi...
NOT: Bu fotoğrafları National Geographic’in 123 yıllık arşivinden düzenlediği “Görmediğimiz Türkiye” albümünden aldım.
ALLAHIM HER ŞEYLER BİTMEDEN UYANDIR BİZİ
1984 yılı...
37 yaşındayım ve hayatım allak bullak...
***
Özal gelmiş ama 12 Eylül rejimi devam ediyor...
İşte o yıl 14 Mayıs günü öyle bir şarkı geldi ki...
Genç ve güzel 2 insan...
Neşeli bir ritim...
“Wake Me Up, Before You Go Go” diyordu...
“Gitmeden önce uyandır beni...”
***
Evde Tansu, ben, Gülümsün ve kardeşten öte arkadaşı Yonca (Tokbaş) dans ediyoruz...
***
Wham söylüyor... George Michael’ın bestesi...
Parasız hayatımıza bir anda neşe ve ritmin zenginliği giriyor...
Eğleniyoruz... Gülüyoruz...
***
George Michael da öldü... Henüz 53 yaşındaydı...
32 yıl önceye dönüyorum...
O yıllar en karanlık yıllarım zannediyordum...
***
Nasipte çok daha karanlıklarını görmek, çok daha büyük acıları, baskıları yaşamak da varmış...
Meğer Çetin Altan’ın o vasiyet cümlesi, bekliyormuş yıllarını... “Hayal ettiğimiz ülke bu değildi” diyeceğimiz günleri...
Dün bütün gün o şarkıyı diledim... “Gitmeden önce uyandır beni” şarkısını...
***
“Neşeli Ayaklar” filmindeki şirin penguenlerin bu şarkıyla dans edişleri geldi gözümün önüne...
***
Ve dua ettim...
“Allahım, her şey bitmeden, her şey gitmeden uyandır bizi...”
EN SEVDİĞİM 5 GEORGE MİCHAEL ŞARKISI
- Wake Me Up, Before You Go Go
- Careless Whisper
- Don’t Let The Sun Go Down On Me (Elton John’la birlikte)
- Miss Sarajevo
- Faith
Paylaş