Paylaş
27 Mayıs darbesinden sonra hazırlanan yeni anayasa halkın oylamasına sunulmuş ve yüzde 61.7’si “Evet” demişti.
* * *
- İkinci referandum 1982 Anayasası için yapıldı.
Askerlerin hazırlattığı anayasaya yüzde 91.4 “Evet” oyu çıktı.
* * *
- Üçüncü referandum, 12 Eylül’den sonra, 1987’de yapıldı.
Özal, darbeyle uzaklaştırılan siyasilere yeniden siyasi hak verilmesini halkoyuna sundu.
Yüzde 50.16 “Evet” dedi.
Özal kaybetti, Türkiye kazandı.
- Dördüncü referandum 1988 yılında seçimlerin bir yıl öne alınması için yapıldı.
Gereksiz bir referandumdu ve hayır çıktı.
Özal, yine kaybetti, karizması ikinci defa çizildi, Türkiye yine kazandı.
- Beşinci referandum 2010 yılında esas itibariyle yargının yapısını değiştirmek için yapıldı.
Evet kazandı, ama Türkiye kaybetti...
Yargı, darmadağın oldu, FETÖ’cüler her tarafa sızdı.
* * *
Yani bu kısa Türkiye tarihine baktığınızda görünen gerçek şu ki, hem iktidarın hem Türkiye’nin kazandığı referandum yok gibi...
* * *
Bakalım bu referandumda gerçekten kim kazanacak, kim kaybedecek...
OLAĞANÜSTÜ BİR TÜRK KADINI YOK MU
KİTABIN adını çok sevdim. “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler...”
Elena Favilli ve Francesca Cavallo yazmış. Dünyadaki olağanüstü kadınların kısa portrelerini yazmışlar.
100 kadın seçmişler...
Amerikalı var, Latin Amerikalı var, Avrupalı var, Yunan’ı, Arap’ı var, Lübnanlı, Çinli, Pakistanlı, Afrikalı var...
Ama bir tek Türk veya Kürt yok...
Oysa listeye baktım ve dedim ki...
- Listede Maya Angelou varsa Elif Şafak niye yok...
- Florence Nightingale varsa lepraya karşı mücadeleye hayatını vakfeden Türkan Saylan rahatlıkla o listede olabilir...
- Pakistanlı Malala Yusufzay varsa Güldünya da olamaz mı...
- Rosa Parks varsa Leyla Zana niye yok...
- Maria Callas’ın olduğu yerde Leyla Gencer de olmalıydı...
Bu kitabın Türkçesini yayınlayan Hep Kitap hemen bir de “Asi Türk Kızlarına Uykudan Önce Hikâyeler” kitabı hazırlatmalı.
MAÇTAN SONRA SİRTAKİYİ SEVDİM
TEBRİKLER Beşiktaş...
Tebrikler Şenol Hoca...
Ama en çok sana tebrikler büyük Beşiktaş taraftarı...
Keyifle izledik.
Sondaki sirtaki harikaydı...
Vodafone Arena’da harika bir Ege rüzgârı esiyordu o akşam.
Bir Yunan takımı ile bir Türk takımı oynadıysa...
Taraftar kötü propaganda yapmadan maçın keyfini çıkarırsa...
Maç büyük bir Ege bayramına dönüşüyor...
Olympiakos’a da tebrikler...
Bir Yunan takımı ile oynamak her zaman keyiflidir...
BİR KADIN DAHA
DÜN bir dostum hatırlattı. Manisalı Anemon Otelleri’nin sahibi İsmail Akçura’nın ürettiği “Yanık Ülke” şaraplarının başında da kendini bu işe vakfetmiş bir kadın olan Çağrı Kurucu var. Unutmuşum, ekliyorum.
O ADAM HOLLANDA İNEĞİNİ KESERSE ALİ AĞA NE YAPAR
ÖNCEKİ günden beri internette montaj bir fotoğraf dönüyor.
Ali Ağaoğlu şöminesinin önüne oturmuş, Van Gogh’un en ünlü tablosunu keyifle yakıyor...
Ben çok güldüm...
Ayrıca Hollanda ineğini kesmeye kalkan belediyeyi başkan yardımcısına, sırf Hollanda Milli Takımı’na ‘Portakal’ dendiği için, Finike portakalını şişleyen adama bundan daha güzel nanik yapılamazdı.
Fotoğrafı Ali Ağaoğlu’na gönderdim.
Biraz sonra aradı.
“Ne diyorsun” dedim...
“Böyle bir tabloyu yakacak kadar enayi değilim” dedi ve ekledi:
“Sanat eseri yakmanın şakası bile ağır.”
Yine de komikti...
Ben güldüm...
BU FOTOĞRAFTA ÇOK GÜZEL BİR ŞEYLER VAR
FERZAN Özpetek’in Tuba Büyüküstün’le çekilmiş bu fotoğrafını şundan dolayı çok sevdim:
* * *
- DOKUNUŞ: Büyüküstün’ün sol elinin Ferzan Özpetek’in yanağına dokunuşu tüy gibi... Sağ el ise omza çok belirgin bir şekilde dostça dokunuyor. Hissedilir bir özen var.
* * *
- SARILIŞ: Ferzan Özpetek’in Büyüküstün’ün bel üstünde birleşen iki eli fotoğrafın merkezi haline gelmiş. Sol el, bir kadınına sevgiyi gösterme coğrafyasının en hissedilir merkezine dokunmuş. Bir bedenin en zonalı yeri... Sağ el, onun üzerine sarılışı kilitleyen bir işlev görüyor.
* * *
- BAKIŞ: İkisinin bakışı da hesaplı. Ama bu hesap asla hesapçılığa dönüşmemiş. Aşk değil, sevgi, zorakilik değil saygı hâkim.
* * *
-AKSESUVAR: Özpetek’in saati ve kemer tokası sınırda bir maskülenlik veriyor. Modernite ile gelenek hafifçe birbirine dokunmuş.
Tuba Büyüküstün’ün hiçbir aksesuvar takmaması insana güzel bir sürpriz yapıyor. Böylece bütün dikkat, gözlerine ve bakışına kayıyor.
BİR ANNEDEN GELEN EN HARİKA SABAH TELEFONU
FERZAN Özpetek anlatıyor:
“Bir sabah çok erken saatte sete gidiyorum. Bir baktım evden arıyorlar, annemin bakıcısı.
Saat altı buçuk. ‘Anneniz size bir şey söylemek istedi’ dedi.
‘Ne oldu anne sana bir şey oldu zannettim çok korktum’ dedim.
‘Yok oğlum bu gece çok zor uyudum, aşkın hayatımızda ne kadar önemli olduğunu düşündüm, aşk hayattaki en önemli şey, onu söylemek istedim sadece.”
Sabahın köründe bir anneden daha güzel ne gelebilir ki... Ferzan işte bu güzel annesini geçen aralık ayının 21’inde kaybetti... Geride hepimizin kulağını çınlatacak bu harika cümleler kaldı...
- NOT: Bu anekdotu ve yandaki fotoğrafı Milliyet Sanat dergisinin son sayısından aldım.
Paylaş