Paylaş
“Irak’tan gelecek her şehidin sorumlusu siz olacaksınız...”
* * *
Suriye harekâtı için kimse çıkıp böyle bir şey söylemedi.
Operasyon başladığı andan beri, Allah’a şükür sınır ötesinden hiçbir ölüm haberi gelmedi.
* * *
Ama sınır ötesi harekâtın başlama kararının alındığı günden bu yana ülke içinde teröre 71 şehit verdik.
* * *
Gaziantep’te bomba patladı.
Askerimize saldırıldı, 6 şehit verdik.
Ülkemizin ana muhalefet partisinin başkanına bir suikast girişiminde bulunuldu. 1 erimiz şehit oldu.
Ve dün PKK’nın kalleş bir saldırısı daha oldu.
11 polisimiz şehit.
Onlarca yaralı var.
Gazetelerimiz sınır ötesi harekâtın başarı hikâyeleri ile dolu.
Ama “backstage”de, yani sahne arkasındaki durum da bu...
* * *
Üstelik hepimiz çok iyi biliyoruz ki...
Suriye’de sıkışan IŞİD, içeride cephe açacak.
Suriye’de sıkışan PKK, içerideki kalleşliklerine kalleşlik ekleyecek.
Devletin içindeki FETÖ her türlü melanete devam edecek.
* * *
Yani diyeceğim...
Sınır dışındaki duruma bakıp sevinmeyelim.
İçeride durum hiç parlak değil...
NELER OLUYOR BİZE VE SUÇLUSU KİM, ONLAR MI
HERKESİN yüksek sesle sorup da cevabını sadece içinden verdiği soru:
Bu ülke 2008 yılında dünyanın yükselen yıldızıydı...
Bütün dünya Türk mucizesini konuşuyordu.
8 yılda ne oldu da Ortadoğu’nun bütün melaneti üzerimize çöktü...
Sadece başkaları mı suçlu...
Nedenini söylemeyeceğim, ‘içerideki savaşı nasıl kazanırız’ı anlatacağım.
İçerideki savaşı kimse tek başına kazanamaz.
Bu savaşı ancak el ele vermiş, omuz omuza vermiş, yeniden tek millet haline gelmiş milli bir ruh kazanabilir.
İçerideki savaşı kazanmak istiyorsak, önce içeride barışı, beraberliği kurmamız gerekir.
Bunun tek yolu da gerçek bir demokrasidir.
BİR TARIK AKAN PORTRESİ
Mertlikse mertlik...
Dürüstlükse dürüstlük...
Mütevazılıksa mütevazılık...
Kibirsizlikse en kibirsizlik...
Duruşsa, işte en fazla da o...
Harbi delikanlı duruşu...
Fikirlerine katılmayabilirsiniz...
Söyledikleriyle mutabık olmayabilirsiniz...
Ama o bu ülkenin delikanlı gibi delikanlı sanatçısıdır...
Tarık Akan... Biraz değil, bayağı çok Türkiye’dir...
Kanserle mücadele ettiğini açıkladı...
Gönlümüz, sevgimiz, hayranlığımız...
Onun hep yanındadır...
ERGUN BABAHAN OLAYINA NASIL BAKILABİLİR
Attığı tweet tam bir garabet örneği.
Düşünce özgürlüğü kapsamına girer mi?
Bana göre girer, ama bir “trol garabeti” örneği olmasını engellemez.
Ya savcının bu tweet için onu gözaltına alma kararı...
O da en az Ergun Babahan’ın tweet’i kadar büyük bir garabet örneği.
BUGÜNLERDE TWEET’ÇİLERE BAZI NAÇİZANE TAVSİYELER
Aman, ilgi çekici olacağım, retweet’leneceğim diye sivriliklere kaçmayın.
Gün muhbirin, itirafçının ve özellikle kripto FETÖ telaşının günüdür.
Gürültüye gidersiniz.
Çok tepki duyduğunuz kritik bir olaysa söz konusu olan...
Öncü olmaya kalkmayın, en az 2 saat düşünün.
İçki içiyorsanız, asla 19.00’dan itibaren tweet atmamaya yemin edin.
Günün en tehlikeli saatidir.
Bir ilginçlik uğruna gürültüye gidersiniz.
ADALET BAKANLIĞI: AYIN 22’SİNDEN SONRA 18 LİTRE SU ALDI
ADALET Bakanlığı Basın Müşaviri Bilal Çetin, yazar Aslı Erdoğan’la ilgili şu açıklamayı gönderdi:
“Adı geçen tutuklu A.E. 19/08/2016 tarihinde kuruma alınmıştır.
Kurum doktorunun ilk kabul muayenesi sırasında IBS (irritabl bağırsak sendromu)+Astım teşhisi konulmuş, reçete edilen ilaçlar 23/08/2016 tarihinde kendisine teslim edilmiştir.
22/08/2016-24/08/2016 tarihleri arasında kurum kantini aracılığı ile toplam 18 litre su almış ve kendisine teslim edilmiştir.
Ayrıca Tutuklu’ya 19/08/2016 tarihinde kuruma ilk geldiğinde yatak, temiz battaniye, nevresim takımı ve yastık verilmiştir.”
AÇIKLAMADA AÇIK OLMAYAN NOKTALAR
Açıklamada, Aslı Erdoğan’ın cezaevine girdiği 19 Ağustos’tan 22’sine kadar su verilip verilmediği yer almıyor.
Ayrıca 19 ile ilaçların teslim edildiği 23 Ağustos arasında geçen 4 günde ilaç verilip verilmediği belli değil.
Aslı Erdoğan, diyabete dönüşme aşamasındaki şeker hastalığından söz ediyor. O konuda da bir bilgi yok.
Ama yazımda asıl vurguladığım neden, Silivri’de yapılan hataların aynısının tekrarlanıp tutuksuz yargılama yoluna gidilmemesiydi.
Tabii bu da Adalet Bakanı’nın vereceği bir cevap değildi. Savcı ve hâkimlerin konusuydu.
BİZİM MAHALLE SAKALIMI BEĞENMEDİ
SAKALIMI gören hep aynı şakayı yapıyor: “Ne o duruma uyum sağlıyorsun...”
Aslını anlatayım.
Üzerimde yaz tembelliği var...
Gündüz müzik, kitap, laklak...
Akşamüzeri bir kadeh viski...
Akşam iki kadeh şarap.
Günlerdir sakal tıraşı olmuyorum. Bizim mahallede küçük bir anket yaptım.
Bir arkadaşım dışında bütün mahalle sakalıma karşı.
Durumu siz sayın okurlarımın da ilgisine sunuyorum.
Şu işsiz güçsüz genel yayın yönetmeni eskisine gitmiş mi sakal...
Paylaş