Paylaş
Bir Urlalı olarak bu zarif diyalogdan yararlanarak Sayın Bakan’dan beni bir konuda aydınlatmasını isteyeceğim.
Ama önce bu soru nereden aklıma geldi onu anlatayım.
*
Amerikan Kongresi’nin Başkan Trump’ı görevden alma oturumunu baştan sona izledim.
Tabii aklıma şu geldi.
Pek ihtimal yok ama Trump bu suçlamalardan dolayı görevden alınırsa yerine kim bakacak?
Mesela bir kayyım mı atanacak?
*
Uzun yıllar Hürriyet’in Washington temsilciliğini yapmış olan Sedat Ergin’i arayıp öğrendim.
Hayır kayyım atanmayacakmış.
Yine Cumhuriyetçi Parti’den seçilen başkan yardımcısı seçime kadar başkanlık koltuğuna oturacakmış.
Yani seçilenin yerine atanmış gelmeyecekmiş.
*
Aklıma 28 Şubat döneminde İstanbul Belediye Başkanlığı görevinden alınan Tayyip Erdoğan geldi...
28 Şubat’ın en haksız uygulamalarından biriydi.
Sırf şiir okudu diye 3.5 ay da hapis yatmıştı.
*
O gün Erdoğan’dan boşalan koltuk için belediye meclisinde seçim yapıldı ve yine Erdoğan’ın partisinden seçilerek meclis üyesi olmuş Ali Müfit Gürtuna o göreve seçildi.
Erdoğan’ın görevden alınması yanlıştı, adaletsizdi, haksızdı, ama en azından ondan sonraki uygulama doğruydu.
*
Şimdi, hayatının bir bölümünü Urla’da geçiren bir insan olarak merak ediyorum.
Benim ilçemde, niye 28 Şubat’ın bile yapmadığı bir uygulama yapıldı?
O gün İstanbul’da belediye başkanının yerine vali atanmamıştı da, bugün burada neden kaymakam getirildi...
Üstelik görevden alınan seçilmiş başkanın daha doğru dürüst tam ifadesi bile alınmadan, üst mahkemeye başvurusu, doğru dürüst savunması bile beklenmeden...
Niye bu acele...
UMARIM
BİR de şunu temenni ediyorum.
Umarım bu olayın arkasından da Silivri dönemlerinde yüzlerce insanın hayatını altüst eden, intiharlara yol açan, sonra da ne mal olduğu anlaşılan bir “gizli tanık” veya “imzasız ihbar mektubu” çıkmaz...
İŞTE BEN TAM BU CÜMLEYE ‘YETMEZ AMA EVET’ DERİM
Dün Hande Fırat’ın köşesinde okudum.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, kadınlara yönelik şiddet, taciz ve cinayet olayları ile ilgili şunu söylemiş:
“Herkesin paylaştığı duygular bizim de yaşadığımız duygular... Çünkü Eskişehir’deki, Ordu’daki, Ankara’daki bir hadise sanki kendi kardeşiniz, kendi eşinize olmuş gibi hissediyorsunuz...”
Güzel bir cümle...
Ama yetmez...
Genişletmek lazım.
İçerideki aydınları, yazarları, sanatçıları, siyasetçileri...
Uğradıkları haksızlıklar mahkeme kararı ile de kesinleşen KHK’lıları...
İşte onlara yapılan haksızlıkları, adaletsizlikleri de aynı mesafede hissedebilirsek...
Gereğini de yapabiliriz demektir.
YILIN FOTOĞRAFI
ÇARMIHTAKİ BİR TRUMP’I PEK HAYAL EDEMEDİM
SABAHA kadar oturup Amerikan Kongresi’ndeki “impeachment” (Trump’ı görevden alma) oylamasını seyrettim ya...
Hayretler içindeyim...
Bir kere daha gördüm ki kutuplaşma bir ülkeyi çıldırtıyor.
İşte size iki örnek...
*
Cumhuriyetçi bir kongre üyesi çıkıp Trump’ı, Romalıların çarmıha gerdiği Hazreti İsa’ya benzetti.
Bir diğeri çıktı, bu oylamayı Japonların 1941’de yaptığı Pearl Harbour baskınına benzetti.
Bir başkası da anayasada yazılı görevden alma sürecini uygulayan Demokratlar’a “Darbe yapıyorsunuz” dedi...
*
Tabii, Demokratlar da anında Trump’ın seçimlerden önce yaptığı iki konuşmayı görüntülü olarak önlerine koydu.
Trump birinde “Obama impeachment’la o koltuktan indirilmeli” diyor.
Ötekinde de “Bush görevinden indirilmeli” diyor.
Yani neticede Demokratlar, başka iki başkanı aynı yolla indirmeyi teklif edeni indirmek için oy kullandılar.
BARDAKOĞLU HOCAM BUNUN ARKASINDAN GELEN CÜMLE NE
ANADOLU İlahiyat Akademisi, eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun danışmanlığında, 2020 yılı nisan ayında “Değerlerden Pratiğe Ortak Bir Fıkıh-Hukuk Politikası” başlıklı bir çalıştay düzenleyecekmiş.
Sıradan bir insanın kolay anlayamayacağı bir başlık. Ama gerekçesini okuyunca amacının ne olduğunu anlıyorsunuz:
Çalıştayın gerekçesi, “pozitif hukuk yapılarının ülkenin ve dünyanın ahlak krizini aşmaya yetmemesi” olarak gösterilmiş.
Cümle burada bitince tabii ki gerisini siz içinizden tamamlıyorsunuz.
Yani bu ahlak krizini neyle aşacağız?
“Devletten, hukuktan korkmuyorsunuz bari Allah’tan korkun” formülü mü...
HUKUKTAN KORKMAYAN ALLAH’TAN KORKAR MI
ALİ Bardakoğlu hocam sizi çok iyi tanıyoruz... Dürüst, çağdaş bir inanç insanısınız... Allah aşkına bu ülkede hukuktan korkmayan insanların Allah’tan korkacağına inanıyor musunuz?
Yani Kombassan’lar, Jet Fadıl’lar gibilerinin...
Ama diyecekseniz ki “Biz gerçek Müslümanlardan söz ediyoruz”...
Hocam gerçek Müslümanlar zaten hukuka saygılı, vicdanı olan adil insanlar...
Hukuku, ahlakı bozan onlar değil...
POPÜLERLİKTEN KORKAN BİR CAZ JÜRİSİNİN LİSTESİ
iSTANBUL Caz Festivali’nde 21 kişilik bir jüri, 2010’lu yılların en güzel 10 Türk caz parçasını belirlemiş. Güzel bir liste...
Sanatçılara hiç itirazım yok ama bazı şarkılara ve jürinin tavrına var.
Mesela Kerem Görsev’in “Warm Autumn”ı değil, kesin “Spring Water”ını alırdım listeye...
Ediz Hafızoğlu’na kesin evet...
Ama “Kimse Bilmez” yerine “Kül”ü alırdım.
Çağrı Sertel Trio’nun “Burning Circles”u tamam... Anadolu motiflerine Weather Report çizgileri iyi gitmişti. Ama madem caza Anadolu motifleri giriyor, caz anlayışını biraz daha popüler tutmaya ne dersiniz... Benim iki önerim var...
TÜRKİYE’DE 2010’LARIN EN İYİ 10 CAZ ŞARKISI
1) Low Profile - Ercüment Orkut
2) Burning Circles - Çağrı Sertel Trio
3) Zorla Güzellik - Alp Ersözen
4) Look, Stop & Listen - Ferit Odman
5) Kimse Bilmez - Ediz Hafızoğlu
6) You Are Safe - Elif Çağlar
7) Snowflake - Can Çankaya/Kağan Yıldız
8) Kara Gider - Cenk Erdoğan
9) Warm Autumn - Kerem Görsev
10) Bekle - Selen Gülün
AJDA VE BERGÜZAR DA KESİN BU LİSTEYE GİRERDİ
CAZ jürisi popüler olmaktan korkmasaydı...
Mesela Ajda Pekkan’ın “Yine Tek”i rahat bu listeye girerdi.
Mesela Bergüzar Korel’in “Seni Gidi Vurdumduymaz”ı...
Mesela Zeynep Özyılmazel’in “Zaman Olur”u pekâlâ bossa-jazz kontenjanından bu listeye girebilirdi.
Biliyorum jüri üyelerinin çoğu “Hadi canım” diyecek...
Önyargılı olmayın, güzel bir öğleden sonra bir dinleyin lütfen...
Cazı biraz popülerleştirmenin kime zararı olur ki... Küçümseyen olursa da cevabınız hazırdı:
“Arkadaş caz dediğin bu müziği Wagner icat etmedi. Sözlerini James Joyce, Proust falan yazmadı...
Sıradan, halk içinden gelen insanlar başlattı cazı...”
Paylaş