Paylaş
Kai Diekmann ayrıldıktan sonra dijital dünyaya geçti. Artık “Story Machine” adlı, Almanya’nın en büyük sosyal medya içerik yönetim şirketinin hissedarı. Yeni bir hayatı var. Almanya’nın birçok ünlü kişisinin sosyal medya hesaplarına içerik üretiyor. Artık o eski güçlü insan değil, ama dijital alemin krallarından biri...
*
Bugün onunla yeni hayatı üzerine konuşacağız... Eskiden neler kaldı, neler geçip gitti... Özledikleri, özlemedikleri... Hiç pişman olmadıkları, çok pişman oldukları... Altmışlı yaşlarına giderken hayata yeni bir bakış...
*
Almanya’da iki güçlü insanın dönemi kapanıyor... Kai Diekmann Bild’in başından ayrıldı... Merkel de ayrılmaya hazırlanıyor... Karşınızda Türkiye’nin büyük dostu yeni Kai Diekmann...
1) SONUNDA DYLAN’IN ŞARKISINDAKİ GİBİ OLDUM, MASAM YOK, KENDİ KAHVEMİ YAPMAYI BİLE ÖĞRENDİM
ERTUĞRUL ÖZKÖK: En güçlü koltukta 16 yıl kalıp, sonra bir gün ayrılmak... Ne kadar sürdü bu ayrılık hissi ve süreci?
KAİ DİEKMANN: Epey uzun süre aldı. Kendime yeni roller bulmam gerekti. Ama sonra öyle bir an geliyor ki, o koltuktan ayrılmanın senin için bir şans olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Çünkü 50’li yaşlarının başında kendini yeniden tarif etmek, yeniden keşfetmek durumunda kalıyorsun ve yapıyorsun bunu. Kendim bir içerik üretim şirketi kurdum. Kendi kahvemi yapmayı, kendi kahvemi kendime kendim servis etmeyi öğrendim.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Bob Dylan’ın şarkısındaki gibi yani. “How does it feel to be your own”, yani kendi kendinin sahibi olmak...
KAİ DİEKMANN: Evet aynen öyle. Onun için yeni hayatımda yeni anlayışlar geliştirdim. Kurduğum şirkette 140 kişi çalışıyor. Kendime sabit bir masa yapmadım.
2) NE YAZIK Kİ HÂLÂ TREN BİLETİ ALMAYI BİLMİYORUM
ERTUĞRUL ÖZKÖK: İstersen ayrılmanın pratik başka konularına da geçelim. Mesela hiç kendine tren veya uçak bileti aldın mı? Ben Paris’ten Londra’ya gidecektim. O günlerde internetten bilet almayı başaramadım ve Gare de L’Est’e gidip gişedeki kadınla yarım saat bilet pazarlığı yaptım. Sırf daha ucuz bir tarife bulayım diye. Sonunda buldum ve biletimi vermek için pasaportumu uzatınca “Aa siz 60 yaş üzerisiniz, zaten yüzde 50 indirim hakkınız var” dedi. Hayır yaş indirimi istemiyorum, dedim. Ama artık bilet alabiliyorum. Öğrendim.
KAİ DİEKMANN: Ben utanarak söyleyeyim. Bilet almayı bilmiyordum ve hâlâ bilmiyorum. Allah’tan şimdi özel bir asistanım var. Şirketin elemanı değil. O her şeyi organize ediyor.
3) EVE ELİMDE TELEFONLA GİRMEMEK İÇİN ETRAFTA 6 TUR ATIYORDUM
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Neler değişti hayatında ondan sonra?
KAİ DİEKMANN: Hürriyet gibi, Axel Springer gibi, Bild gibi çok büyük kurumları yönettiğin zaman kurum senin için her şeyi yapıyor. Bir ulaşım görevlin var. Sabah gelip seni evinden alıyor. Asistanın var. Yani birçok insan senin her şeyine koşuyor. Ama sonunda bu bir kafes. Evet altın bir kafes belki ama kafes işte.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Peki bu kafesten çıkmanın iyi tarafı da var mı?
KAİ DİEKMANN: Var tabii ki. Mesela benim açık bir arabam var. Şirketin verdiği Mercedes’te giderken müziği istediğim kadar açamıyordum. Şimdi açık arabama binip, bir Wagner parçasını veya bir rock müzik parçasını istediğim kadar açıp dinliyorum. Bir şey daha var. Senin dışında bir günlük programın var ve hep geridesin. Günün sonunda gazeteden ayrılırken asistanının yaptığı son iş, eline bir liste verip bunları araman gerekiyor demek oluyor.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Öyle pek de şikâyet edilecek bir durum değil ama bu.
KAİ DİEKMANN: Yok öyle değil. Eşime söz vermiştim. Hiçbir zaman eve elimde telefonla girip, konuşmaya devam etmeyeceğim diye.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Bu da çok zor bir şey değil.
KAİ DİEKMANN: Değil ama pratik bir sorun vardı. Telefon konuşmaları hiç bitmiyordu. Elimde telefonla eve girmemek için arabayla altı defa tur atıyordum evin etrafında.
GEÇMİŞLE HESAPLAŞMAK
4) O KOLTUKTAYKEN DÜŞÜNMEDİM AMA BU UZUN SÜRE İYİ DEĞİLMİŞ
ERTUĞRUL ÖZKÖK: 16 yıl genel yayın yönetmenliğinde kalmak elbette bir başarı hikâyesi ve ölçüsü. Ama o ölçüde iyi bir şey mi?
KAİ DİEKMANN: Tabii o koltukta otururken pek düşünmüyorsun ama şimdi geriye baktığımda çok uzun bir süre olduğunu düşünüyorum. Çünkü süre bu kadar uzun olunca, çalışanların gözünde artık tartışılmaz bir şey ifade ediyorsun. Senden hep bir şeyler bekliyorlar. Senin bazı şeyleri istediğini düşünüyorlar. Sen öyle istersin diye bazı şeyleri yapıyorlar. Bu çalıştığın yer için iyi değil, çalışanlar için de iyi değil, kendin için de iyi değil. O nedenle bu görevin bu kadar uzun olmaması gerektiğini düşünüyorum.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Ama sen çok başarılıydın o görevde. Bana göre dünyanın en başarılı ve yaratıcı genel yayın yönetmeniydin.
KAİ DİEKMANN: O senin güzel duygun. Ama öyle olsa bile bu sürenin bir limiti olmalı. Hatta şunu söyleyebilirim. Bizatihi en başarılı olman en büyük handikapın haline geliyor.
GEÇMİŞLE HESAPLAŞMAK 2
5) SİYASETÇİLERİN, İŞİNSANLARININ VE BAŞKALARININ SANA BAKIŞI DEĞİŞTİ Mİ
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Şimdiye kadar kendi psikolojimizdeki değişiklikleri konuştuk. Bir de başkaları var. Bürokratlar, siyasetçiler, sanatçılar, işinsanları... Onların davranışında ne gibi değişiklikler oldu?
KAİ DİEKMANN: Şimdi Hürriyet veya Bild gibi bir gazeteyi yönettiğinde herkes seni tanıyor. Senden beklentisi olan insanlar var. Tabii bunların önemli bir bölümü gidiyor. Geriye sadece gerçek arkadaşların kalıyor.
GEÇMİŞLE HESAPLAŞMAK 3
6) SANA DA ‘SENDEN SONRA BİLD’İ NASIL BULUYORSUN?’ DİYE SORUYORLAR MI
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Ayrıldıktan sonra bana sık sık Hürriyet’i nasıl buluyorsun, diye soruyorlar. Sana da aynı şey oluyor mu?
KAİ DİEKMANN: Evet çok sık soruyorlar.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Ne cevap veriyorsun?
KAİ DİEKMANN: Genel yayın yönetmeniyken benden önceki genel yayın yönetmenlerine bu sorunun sorulmasından hoşlanmazdım. Yaptığım gazete hakkında iyi konuşsalar bile hoşlanmazdım. Kendim için hoşlanmadığım şeyi şimdi o koltukta oturan arkadaşlarım için de yapmıyorum. Artık genel yayın yönetmeni değilim. Bild’e nötr bir bakışım var. Yargılamamaya gayret ediyorum. Basit bir gözlemciyim artık.
GEÇMİŞLE HESAPLAŞMAK 4
7) YAPTIĞIMDAN DOLAYI PİŞMAN OLDUĞUM ÇOK MANŞET VAR
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Genel yayın yönetmenliğinin hiçbir gününde pişman olmadım dedin. Peki yaptığın haberlerden, attığın manşetlerden de hiç pişman olduğun olmadı mı?
KAİ DİEKMANN: Hem de çok. Bugün olsa yapmazdım dediğim çok şey var. Çok uzun bir süre kaldım. Binlerce manşet attık, haber yaptık. Ne yazık ki hatasız gazetecilik yok. Çünkü bazen çok kısa süre içinde karar almak zorundasın. Dakikalarla sınırlısın. Bir de sen ve ben gibi çok uzun süre bu görevde kalırsan hata yapmamak imkansız.
BUGÜN
8) HÂLÂ RÜYAMDA KENDİMİ O KOLTUKTA GÖRÜYORUM
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Peki Bild hiç aklına gelmiyor mu artık?
KAİ DİEKMANN: Tam aksine çok sık rüyamda Bild’i görüyorum. Kendimi genel yayın yönetmeni olarak görüyorum.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Manşetler atıyor musun?
KAİ DİEKMANN: Evet manşetler atıyorum. Yazıişleri toplantısı yapıyorum. Arkadaşlarla konuşuyorum.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Yani genel yayın yönetmeni koltuğunu özlüyor musun?
KAİ DİEKMANN: Hayır onu özlemiyorum. Özlediğim şey oradaki arkadaşlıklarım. Birlikte çok büyük krizleri yaşadık. Ve içerde çözdük.
GELECEĞİMİZ
9) VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTAMADIK VE YAZIK Kİ TÜRKİYE’Yİ KAYBETTİK
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Artık genel yayın yönetmeni değiliz. Manşetleri biz atmıyoruz. Şimdi geriye bakarsak, sen ve ben Türkiye ile Almanya’nın ilişkileri iyi olsun diye birçok ortak iş yaptık. Bugün ne düşünüyorsun? Demokratik bir Türkiye AB’nin tam üyesi olsaydı bu hem Türkiye hem Avrupa hem dünya için çok daha iyi olmaz mıydı? Neden böyle oldu? Biliyorum bizim de hatalarımız oldu. Avrupa’nın tutumunu nasıl görüyorsun?
KAİ DİEKMANN: Seninle aynı fikirde değilim. Avrupa Birliği de yapması gerekenleri yapmadı. Türkiye’ye tam üyelik sözü verdik ama bu sözümüzü tutmadık. Onun yerine “Gelin size özel bir statü verelim” dedik. Tümüyle yanlış bir şeydi.
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Ama Türkiye’nin de yanlışları oldu.
KAİ DİEKMANN: Hiç şüphesiz Türkiye de hatalar yaptı. Bütün bunlar sonunda ne yazık ki Türkiye’yi kaybettik. Tek iyimserliğim, Türkiye’nin hâlâ NATO içinde olması. Biz Avrupalılar Türkiye’yi çok önceden bu coğrafyaya entegre etmeliydik.
10) BİRLİKTE ŞAM’A GİTTİĞİMİZDE ESAD BİZE NE DEMİŞTİ, HATIRLA
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Bu İslam dünyası için de çok iyi olacaktı. Erdoğan’ın Medeniyetler İttifakı eşbaşkanlığı yaptığı ilk dönemleri düşün. 11 Eylül’den sonra ne kadar önemli işler yapmışlardı İspanya Başbakanı ile. Ne yazık ki tarihi bir fırsat kaçtı.
KAİ DİEKMANN: Seninle Beşar Esad’a gittiğimiz Şam’daki o karlı günü hatırla. Bize, “Benim ve eşimin en mutlu olduğumuz gecelerden biri Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakerelerinin başlama kararının alındığı geceydi. Çünkü Suriye AB’yle sınır olacaktı” demişti.
SEZON FİNALİ
11) ÇOK İYİMSER DEĞİLİM, AVRUPA’NIN DA ÇÖZMESİ GEREKEN ÇOK SORUNU VAR
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Türkiye’de benim gibi insanlar hâlâ Avrupa’yı demokrasinin en kuvvetli bölgesi olarak görüyor. Hâlâ demokrasinin rol modelleri oradan çıkıyor. Avrupa bu konudaki hâkimiyetini kaybederse bu popülist rejimlerin, totaliter rejimlerin zaferi olmaz mı?
KAİ DİEKMANN: Bir bakıma Avrupa’nın hâlâ en iyi demokratik bölge olduğu doğru. Ama Avrupa’nın da iç meseleleri var. Macaristan, Polonya popülizmin eline düştü. İngiltere’yi kaybettik. Ama haklısın, Avrupa bunları aşmalı. Ama çok iyimser değilim.
Paylaş