Paylaş
MANŞET 1
EĞİTİMDE MUTABAKAT YOKSA MİLLET OLAMAYIZ
İLK manşetim Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’tan...
Sözleri aynen şöyle:
“Eğitim bir grup, hizip ya da parti ödevi değil. Eğitim bir millet, ülke ödevi. Bir mutabakat istiyor eğitim. Mutabakat olmazsa milletleşemiyoruz.”
“1948 yılında kesintiye uğrayan Köy Enstitüleri devam etmeliydi. Kendi doğası içinde özgün bir tasarım içeriyordu. Köy enstitüleri doğru bir projeydi ve kendi içinde evrilebilirdi.”
BENİ YORUMUM: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 16 yıldır en başarısız olduğu alan eğitim.
Bunun temelinde de eğitim konusunda bir milli mutabakat aranmaması yatıyor. Nihayet bir bakan doğru teşhisi koymuş.
MANŞET 2
İzmir’in kaygısını çok iyi anlıyorum
HABERİN içinde kalmış ikinci manşetim, İpek Özbey’in AKP’nin Ankara adayı olacağından söz edilen Mehmet Özhaseki haberinden...
Şöyle diyor:
“İzmir’deki insanlar daha çok özgürlüklerine, demokrasiye düşkünler. Bu çok doğal bir şey. Özel yaşamına müdahale edilecek kaygısı ön planda gibi görünüyor. Ben bu kaygıyı çok iyi anlıyorum.”
BENİM YORUMUM: Yıllardır bunu anlatmaya çalışıyorum.
Bu ülkenin bazı insanlarında hayat tarzlarına müdahale edileceği korkusu varsa, özellikle iktidarı elinde bulunduranların bunu anlamaya çalışması lazımdır. “Canım, kimin hayatına karışmışız” demek yetmiyor. Anlamaya ve o endişeyi gidermeye çalışmak gerekir. Nihayet bir belediye başkan aday adayı bunu anlamış...
ENGİN ARKADAŞ, O MANYAK HÂLÂ ŞÖYLE DÜŞÜNÜYOR
ENGİN Ardıç’ın
Sabah gazetesindeki Uganda Büyükelçisi ve eşinin Troyalı Helen yazısını büyük keyifle okudum.
Tam “Helal olsun” demeye hazırlanırken o son cümle gelmez mi...
“Çanakkale vilayetinin adını değiştirip Troya yapalım diyen manyaklar bu konuda ne düşünüyorlar...”
Yıllardır Çanakkale’nin adının Troya, yapılan köprünün adının da Troya olmasını öneren benim.
Yani o manyak ben olduğuma göre ne düşündüğümü bir kere daha anlatayım.
“Çanakkale” uydurma bir isimdir.
Şehrin ilk adı “Troas”tır. Osmanlı zamanında “Kale-i Sultani” olmuştur.
Daha sonra halk arasında civardaki çanak-çömlek yapımı nedeniyle bu kalenin adı Çanak Kalesi olarak kalmıştır.
Bak kardeşim benim asıl önerdiğim şey şu: Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Türkiye, Çanakkale’nin bulunduğu yere ikinci bir İstanbul’u inşa etmelidir.
İşte o şehrin adı bütün dünyanın bildiği Troya olmalıdır diyorum.
GÖZLER ÜZERİMDEYKEN BEN ASLA DETONE OLMAM
OLAĞANÜSTÜ bir film “Bohemian Rhapsody”...
Kızım Gülümsün, torunum Sinan Ali ve ben... Üç nesil bir arada izledik. Üç neslimizi de etkiledi.
Bu kadar sevdiğim Freddie Mercury’yi hiç tanımadığımı anladım.
Onun kedi düşkünlüğünü, hele hele sokak kedilerine düşkünlüğünü hiç bilmiyordum.
Filmin başlarında söylediği şu cümle beni çok düşündürdü:
“Bütün gözler üzerimdeyken asla detone olmam...”
Şarkı söylediğiniz insanlara saygıyı, mükemmeli aramayı ve hak edilmiş narsizmi bir cümle içinde özetleyen bu sözü hiç unutmayacağım.
“Bohemian Rhapsody” şarkısının içinde geçen “Bismillah” nidasını plak yapımcılarına karşı savunması beni çok etkiledi.
BİTMEYEN BİR AŞKTAN GERİYE KALAN ÜÇ DERS
“BOHEMIAN Rhapsody” bir süperstarın hayatı, ama ondan da büyük bir aşk filmi. Freddie Mercury’nin hayatının tek kadını olan Mary Austin’e olan aşkını anlatıyor.
Hayatına heteroseksüel olarak başlayıp biseksüel olarak devam eden ve gay olarak bitiren bir erkek bir kadına âşık olabilir mi diyeceksiniz...
Filmi seyredin ve kendiniz karar verin.
Ben şunu gördüm.
BİR: “Büyük bir aşk bitse bile daha büyük bir arkadaşlığa dönüşebilir.”
İKİ: “Araya başkalarının girmesi, sadakatin büyüklüğünü ortadan kaldırmaz.’
ÜÇ: “Biseksüel karakterde dahi bir erkeği kadına bağlayan duygu, erkeğe bağlayan duygudan çok daha kuvvetlidir.”
Freddie Mercury biseksüeldi. Ama hayatının sevgilisi Mary Austin’di...
Sevgilisinin başka bir erkekten olan çocuğunun vaftiz babasıydı. Sonunda tüm servetini ona bıraktı.
Zerdüşt’tü...
Öldükten sonra külleri 2 yıl boyunca, ebedi sevgilisi Mary Austin’in evinde kaldı. O küllerin daha sonra nereye konduğu hâlâ bilinmiyor...
Biz manyak diyoruz da onlar niye büyük diyor
BUGÜN dünyanın en ünlü şehirlerinden St. Petersburg işte böyle bir vizyonla kuruldu.
Ama o şehri kuran vizyoner adama biz Türkler “Deli” yani biraz zorlarsan “Manyak Petro” deriz.
Ruslar ise onu “Büyük Petro” olarak bilirler.
MAFYA BABASININ EVİNDEKİ PEMBE POFUDUĞA KAÇ PUAN
HAFTANIN fotoğrafı bu...
Polis Ankara’da Çınarlar çetesine ait evi basmış...
Önde don paça yere yatırılmış bir “mafya babası”...
Arkada pofuduk peluş bir ayı...
Üstelik bir de pembe iyi mi...
Kesin haftanın karesi bu...
Paylaş