Paylaş
AKP’li İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı Ali Murat Alatepe vermiş coşkuyu kendi kendine konuşuyor:
“Esenyurt’u kaybedersek Kudüs’ü kaybederiz... İslam’ı kaybederiz... Mekke’yi kaybederiz...”
Haydaa....
Şişmiş ego mu desem...
Ölçüsü kaçmış densizlik mi desem... Ne desem...
Yahu başkan...
AKP Beşiktaş’ı kaybedince Mekke ve Kudüs yerinde duruyor...
İslam 80 bin camiden ezan halinde bütün yurda yayılıyor...
Avcılar’ı kaybedince ezan sesi kesilmiyor...
Bakırköy, Ataşehir, Sarıyer CHP’ye gitti diye Mekke de gitmiyor...
İzmir, Eskişehir, Adana, Hatay CHP’li olunca...
Memleketin bütün camileri cumada, bayramda, kandilde yine dolup dolup taşıyor...
Bir tek Esenyurt var ya...
İşte bir tek o giderse...
İslam da gidiyor, Mekke de, Kudüs de...
Ne diyeyim şimdi buna...
Ego patlaması mı...
İnsaf çatlaması mı...
Ben yine de nazikçe söyleyeyim...
Başkan coşkuyu biraz fazla vermişsin...
‘Over’ doz olmuş yani...
Referandumda bütün İstanbul gitti de ne oldu...
Müslüman namazından...
Ezan minaresinden, mümin seccadesinden mi oldu yani...
Yani diyeceğim insaf...
Büyükşehir belediye başkanı bile etmiyor bu lafı...
EPİLASYONCU LAFI SÜTÇÜDEN DAHA ÇOK YAKIŞTI
‘SÜTÇÜ çocuk’un en çok bu fotoğrafını sevdim...
Çünkü hiç çiftçi çocuk hali yok...
Öne düşürülmüş saçları, büyük pembe gözlükleri, jean yakalı ormancı gömleği ile basbayağı şehirli bir varoş cingözü yani...
Belli ki çiftçiliğe sonradan soyunmuş...
Altını kazdıkça arkadaşın yeni marifetleri çıkıyor...
Mesela silah sanayine girecekmiş...
Roket falan yapacakmış iyi mi...
Sabun, deterjan işine falan da girmeye niyetliymiş...
Ama beni en çok güldüren başka bir niyeti oldu...
Bir de “epilasyon” işine girecekmiş ki en çok ona takıldım.
Büyük Türkçe Sözlük’te “epilasyon” kelimesinin karşısında şu yazıyor:
“Vücutta istenmeyen kılları alma...”
Yolacak yani...
Tüylerimize kadar yolacak, donumuza kadar alacak...
Şimdi bir daha dikkatle bakın şu surata...
Dudaklardaki müstehzi kıvrım ne diyor size...
Diyor ki...
“Söğüşleyeceğim, soyacağım, yolacağım...”
Helal olsun tosunuma...
Yaptı da dediğini vallahi kerata...
BAZI YUNANLILARIN BAZI TÜRKLERDEN ZERRE FARKI YOK
ÖNCE “Helen kafası” diyecektim ama vazgeçtim...
Helen kelimesinin arkasında yine de uygarlık var...
O yüzden bazı Yunanların kafası diyorum...
Rebetikonun en güzel seslerinden biri Glikeria konser için İstanbul’a gelecek...
Kampanya açmış bazıları...
“Gitme” diyorlar...
Niye gelmesin arkadaş...
Yani Türk hükümetine kızıp burada onu dinleyecek insanları mı cezalandıracak...
Bizde böyle kafalar boldu...
Demek ki Avrupa Birliği’ne girmek falan bazı Yunanların kafalarını da zerre kadar değiştirmemiş...
Kafa nato yani...
ÖLÜMÜN TELİF HAKKI VAR MIDIR
‘ART Limited’ dergisinin son sayısında Prof. Zeynep Sayın’la yapılmış olağanüstü bir mülakat var.
“Ölümün telif hakkı var mıdır” konusundan başlayıp bugün ölüme karşı saygısızlığın yükselişine geliyor.
Diyor ki...
(Bugün) “Bir ölü diğer ölüden daha değerli. Oysa ölüm insanın sınırı. Ölüm devletler üstü. Devletlerin tasarrufunda olan bir şey değil. Ölümün siyasallaştığı yerde, devletin ölüm üzerinde de bir tasarrufu var.”
2008 yılında Mehmet Ergüven’in “Pusudaki Ten” kitabını okuduğumda çok etkilenmiştim...
Bu mülakattan sonra şimdi, Zeynep Sayın’ın “Ölüm Terbiyesi” adlı yeni kitabını okuyacağım...
Türkiye sığlaştıkça, bendeki derinleşme arzusu da artıyor...
KIVANÇ TATLITUĞ BU POZLA AFİŞE ÇIKSAYDI
DÜN Sözcü gazetesinde yayınlanan Türker İnanoğlu’nun hatıralarında gördüm bu afişi... “Yusuf ile Züleyha” 1970 yapımı bir film...
Yani aradan 48 yıl geçmiş... Afişe çıkan şu fotoğrafa bakın...
O günün en yakışıklı erkeklerinden biri Cüneyt Arkın...
Bırakın 6 baklava dilimini, bir teki bile yok.
Bu film çekildiğinde Cüneyt Arkın henüz 33 yaşında...
Yani bir erkeğin en parlak döneminde... Resmen göbek var... Resmen hantal denilecek bir vücut...
Kıvanç Tatlıtuğ bugün 35 yaşında...
Onun üstü çıplak bu fotoğrafı 2015 yılında çekildi.
O gün 32 yaşındaydı. Aynı yaştalar anlayacağınız...
İki fotoğrafı yan yana koyun.
Erkek bedeni dediğimiz şeyin nereden nereye geldiğini görüyorsunuz...
BU YAZ KAFAM BOZULDUKÇA BU ŞARKIYI DİNLEYECEĞİM
BEŞ gündür Gülden Karaböcek’in “Şaka Yaptım” şarkısına takılmış vaziyetteyim...
Ama Armageddon remiksini dinliyorum. Yeni çıktı. Bu şarkı 1972 yılında seyrettiğimiz “Arada” adlı filmin müziğiydi...
Tam 70’lerin naif havası...
Türkiye’nin “neşeli yıllarının” fon müziği...
Vallahi bu yaz inşallah bu şarkıyı dinleyeceğim...
Kafam bozuldukça, kendimi hüzünlü hissettikçe ver Gülden Karaböcek’i... Hayat bayram olsa modu yani...
Bu hafta pazar günü yayınlanacak Number One Top 20 listemin bir numaradaki şarkısı bu...Meraklısına duyururum...
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş