Paylaş
Kongreden önce konuştuğum arkadaşlarıma Ali Koç’un kazanacağını tahmin ettiğimi söylemiştim...
Çünkü kulübün taraftar tabanından güçlü bir dip dalganın geldiğini görüyordum...
Dalga değil, bir tsunamiymiş...
Pazar günü oy vermek için Ülker Stadyumu’na gittiğimde gördüklerim, hissettiklerim şunlardı...
2- BİR GÜN ÖNCEKİ SERT HAVA GİTMİŞ NEŞE GELMİŞTİ
GİRİŞTE, Ali Koç ve Aziz Yıldırım taraftarları oy pusulalarını dağıtıyorlardı.
Küçük ve neşeli şakalarla laf atıyorlardı.
Ama benim Aziz Yıldırım’a yakınlığımı bildikleri halde, en küçük bir kötü söz, ima yoktu...
Sanki bir gün önceki o sert hava unutulmuş, yerini artık birlikte eğlenme duygusu almıştı. Her iki tarafla da şakalaşarak, her iki tarafın da oy pusulalarını alarak, kart dağıtım bankosuna gittim.
3- ESKİ YÖNETİM 1950’DEKİ İNÖNÜ GİBİ DAVRANMIŞTI
OY kartlarının dağıtıldığı stantlar demokrasinin çok kökleştiği ülkelerde bile görülmeyecek bir mükemmellikte ve hızla çalışıyordu.
Oy verme alanı kalabalıktı ama o kadar çok oy verme kulübesi ve bürosu kurulmuştu ki kimse fazla beklemedi.
Tekerlekli sandalye ile gelmiş çok yaşlı üyelere rastladım.
Aziz Yıldırım ve eski yönetim kurulu üyeleri, oy verme alanının girişinde gelen herkesin elini sıkıyordu.
Sonuçlar açıklandığında bütün bunları hatırladım.
Aziz bey 1950 seçimlerindeki İsmet İnönü gibi kendisinden sonraki döneme geçişi mükemmel düzenlemişti.
4- ALİ KOÇ VE AZİZ BEY BU FARKI HAK ETTİ Mİ
SEÇİM sonuçları beni şaşırtmadı... Ama...
- Ali Koç bu kadar farkı hak etti mi?
Beni şaşırtan, büyük ve cesur bir kampanya yaptı...
Dolayısıyla sonuna kadar hak etti diyebilirim.
-Aziz Yıldırım bu kadar farkı hak etti mi diye sorarsanız...
Ona da “Hayır, kesinlikle etmedi” cevabını veririm.
Siz, eyyamcı bir duruş diyebilirsiniz...Bense, her iki tarafa da hakkını veren adil bir denge diyeceğim.
5- YILDIRIM’I DESTEKLEYEN BİRİ OLARAK HİSSİYATIM
AZİZ Yıldırım’ı destekleyen bir üye olarak benim hissiyatım nedir?
Özellikle Ali Koç’un sonuçlar açıklandıktan sonra yaptığı konuşmayı da dinleyince şudur:
Fenerbahçe Kulübü, bu ülkenin en büyük sivil toplum kuruluşu olduğunu bir kere daha gösterdi.
Netice itibarıyla, desteklediğim aday kazanmasa da Fenerbahçe camiası seçimini yapmış, benim gibi çocukluğundan beri bu kulübe tutkuyla bağlı genç bir üyesini başkanlık koltuğuna oturtmuştur.
Böyle mükemmel bir demokrasi örneği verdiğimiz için, her Fenerbahçelinin olması gerektiği gibi ben de gururluyum.
6- HER FENERBAHÇELİ GİBİ NEDEN GURUR DUYDUM
- Büyük bir seçim yarışını gerçek bir demokrasi örneği olarak bütün Türkiye’ye gösterdiği için...
- Sert ve kırıcı geçen bir kampanyadan sonra bu kadar demokratik ve adil bir seçim yaptığı için...
- Değişim duygusunu iktidara taşıdığı için...
Ve bir de...
- Demokrasinin en büyük aracı olan seçimde kazanmak kadar kaybetmenin de şerefli bir iş olduğunu gösterdiği için...
7- BİR FENERBAHÇELİ OLARAK AZİZ BEY’E TEŞEKKÜRÜM
- Aziz Bey’e vizyonu, icraatı ve direnişi ile kulübümüze, Türk sporuna, basketbola, amatör dallara yaptığı muazzam katkı için çok teşekkür ediyorum... Hep hatırlayacağız... Ali Koç’un da dediği gibi, “efsane başkan” olarak kalacaktır.
8- BİR FENERBAHÇELİ OLARAK ALİ KOÇ’A TEŞEKKÜRÜM
- Ali Koç’a 3 Temmuz’dan sonraki duruşu, değişim duygusunu yönetmedeki cesareti ve çabası...
Kulübe ve Türkiye’ye verdiği umut... Ve bir de seçildikten sonra yaptığı konuşmada, kin ve nefret duygularını uzaklaştırma, Aziz Bey’e hakkını vermede gösterdiği adil, samimi ve vefalı sözleri için teşekkür ediyorum...
24 Haziran’a da örnek olacak bir duruş ve tutumdu...
9- SİMON KUPER NE DEMİŞTİ?
FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR
BİR kere daha gördük ki... Simon Kuper’in dediği gibi: “Futbol asla sadece futbol değildir...”
Fenerbahçe kulübü de sadece bir futbol kulübü değil, Türkiye’nin en büyük ve en örnek sivil toplum kuruluşu ve hareketi olduğunu bir kere daha ispat etti. Bana göre pazar günü yapılan seçim, geleni ve gideni ile birlikte 3 Temmuz direnişinin taçlandırılmasıdır. Ve ben de üyesi olduğum kulübümle gurur duyuyorum.
Paylaş