Paylaş
Dağlar gibi profesör yani...
Gaza gelmiş, yüz bulmuş, çıkmış televizyonda sallamış...
“Umudumuz 25 Haziran’dır. Olmadı zaten, o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa...”
*
Kelli felli hoca güya... Resmen halkın bir bölümünü öteki üzerine nefretle yüklüyor... Daha alıp 3 saat bile içeri koymamışlar... Savcı sadece bir soruşturma açmış...
*
Heeyyttt beeee...
Ekranda aslan kesilmiş vatandaş Maranki, bir anda tavşan bile değil...
Ağacından inemeyen sincap...
*
Breh breh breh... Neymiş...
Meğer Belgrad Ormanı’na gömdüğü şey silah değil de öfkesiymiş garibimin...
*
İnansak soracağız...
Yahu arkadaş
öfkeni gömmeye Belgrad Ormanı’na neyle gittin...
Halk otobüsüyle mi, arabanla mı...
Yoksa yakında bir yere kadar metroyla gidip oradan tabanvay mı...
*
Yahu madem böyle bir laf ettin... Madem yiyemeyeceğin lokma değildi o laf...
Dur arkasında be adam...
Dur biraz yahu...
Daha polis evinin kapısına dayanmamışken, daha savcı “So” demeden, sen dilini içine soktun...
*
Bak Ezhel’e... Bak şu rap’çi çocuğa...
Hem içeride, hem de içeriden “Yaşasın tam bağımsız rap” diye mektup gönderiyor...
*
Ey öfkesini silah haline getirip Belgrad Ormanı’na gömen tavşan yürekli aslan...
Sen git, asıl şu
tırsıklığını göm Belgrad Ormanı’na...
*
Göm ki, o nefret dolu öfkenle birlikte o tırsık halin de unutulup gitsin de...
Hiç olmazsa bu insan suretinle hatırlan...
BİR ERKEĞİN HARAMLIĞI BİR KADININ HELALLİĞİ
YAZAN bir kadın...
Gülen... Taa gözlerinin içiyle gülen bir kadın...
Altında mutlu bir Türk ailesi fotoğrafı var.
Kucağında iki çocuğu, yanında kaybettiği kocası...
Ve kaybettiği kocasının arkasından yazdığı şu sözler:
“O güzel gözlerinde Allah’ı gördüm.
Kalbinde ilahi aşkı buldum.”
Dün bu ölüm ilanını Cumhuriyet gazetesinde gördüm.
Kadın, kaybettiği erkeğinin arkasından vermiş bu ilanı...
Siyasette göze girmek için eşini, çoluğunu çocuğunu harama rehin eden erkeklere karşı...
Seven bir kadından, kaybettiği eşine, sevgiyi, aşkı, aileyi, hayatı her türlü rehinden kurtaran olağanüstü bir helal etme hikâyesi...
SÖYLEŞİNİN DE BİR OLGUNLUK DÖNEMİ VARMIŞ BE ARKADAŞ
DÜN Kelebek’te Tülay Demir Oktay’ın Tarık Ünlüoğlu’yla yaptığı mülakatı nasıl bir keyifle ve huzurla okudum anlatamam.
- İçinde öyle büyük laf yok...
- Ahkâm yok... Gençleri küçümseme hiç yok...
- Kendini aşırı önemseme yok...
- Ama öyle bir huzur, öyle bir dinginlik var ki...
Büyük laf etmeden de büyük aktör olunabileceğini anlatan bir mülakat.
Kendi kendime “Mülakat vermenin de bir olgunluk yaşı varmış” dedim...
ÇOK KATILIYORUM TAM KATILMIYORUM
TARIK Ünlüoğlu’nun mülakatında bir katıldığım, bir de katılmadığım cümle:
- KATILIYORUM: Diyor ki: “Nerede o eski filmler gibi cümleler yalan geliyor bana...”
Tamamen katılıyorum. Bugün olağanüstü Türk filmleri yapılıyor.
- KATILMIYORUM: Diyor ki: “Eski Yeşilçam filmleri tadı falan o sözlere pek katılmıyorum.”
Ben de diyorum ki: Bugün çok daha iyi filmler yapılsa da “eski Yeşilçam filmleri tadı” gibi bir duygu da var yani...
BU KADAR MUAZZAM FARKLILIKLA BU KADAR SIRADAN DURABİLMEK
GEÇEN pazar “Jet Sosyete” dizisinin son bölümüne Kalben çıkıp iki şarkı söyledi.
Son albümünü çok sevmiştim ama itiraf edeyim, “Ben Her
Zaman Sana Âşıktım” şarkısının meğer tam hakkını verememişim.
Bittim şarkıya...
Sözleri yıkılıyor...
Bir de bu kız, bu kadar muazzam bir farklılıkla, nasıl bu kadar sıradan durmayı başarabiliyor...
İşte ona hayret ettim...
İŞTE BEN BU SÖZLERE BU SERZENİŞE BİTTİM
“BEN Her Zaman Âşıktım”şarkısında...
“Piyango 25 milyon devretti
Şu hain düzen üzerime devrildi...”
Dizelerindeki isyanı...
*
“Ben korkup kaçmadım
Sen göstersene gönlünü...”
Dizelerindeki kadın cesaretini...
“Cennetin sahibi karnıburnunda
hamile
Ama vermiyor yer otobüsteki
hergele...”
Dizelerindeki sosyal serzenişi...
*
“Hayat işte böyle tatsız bir kabare
Biz çocuk kalalım ha bire...”
Ve...
“Ben sizi birine benzettim
Ben sizi kendinize benzettim
Ben bu işi bir işe benzettim
Ama adını koymadan istifa ettim...”
Dizelerindeki “İkinci Yeni şiir”
tadını çoook sevdim...
Paylaş