Paylaş
Evi aranıyorsa..
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz bile tweet atıp “Bu operasyon bize dönüyor” diyecek hale gelmişse...
Eğer Ankara Ticaret Odası’nın kapalı oturumunda bir işadamı, kendini, hakkında hiçbir hukuki işlem olmayan ötekine FETÖ’cü diye bağırıp istifasını isteme hakkına sahip görmeye başlamışsa...
Eğer ülkenin dört bir tarafında muhbirlik şahsi düşmanlıkların en büyük silahı haline gelmişse...
Kardeş kardeşi, anne çocuğunu, çocuk annesini-babasını, komşu komşuyu ihbar telaşına düşmüşse...
Eğer aranan insanların karıları, anneleri, kardeşleri rehin alınmaya başlanmış...
Tekerlerli sandalyeye mahkûm yaşlı kadınlar, sırf aranan birinin yakını olduğu için sürüklene sürüklene götürülür hale gelmişse....
Eğer yıllar önce başı örtülü ilk kadın milletvekilinin koluna girerek onu Meclis’e götüren başı açık kadın milletvekili, bugün içeri alınmış ve o gün onun desteklediği başı örtülü kadın onu savunmak için tek kelime edemeyecek hale gelmişse...
Yılların gadrine uğramış muhafazakâr insanlar sonradan yetme trollerin, yanaşma köşe yazarlarının vicdansız saldırıları karşısında yapayalnız bırakılmışsa...
Kıskançlık ve haset genç bir baleti gammazlamaya inecek kadar pespayeleşmişse...
Silivri mezalimi sırasında farkına vardığımız hukuk sorunu, şimdi hızla milli bir karakter sorunu haline geliyor demektir.
Cumhurbaşkanımıza, Başbakan’a, ana muhalefet partisi başkanına, MHP Genel Başkanı’na, kendime, hepimize sesleniyorum...
Geleceğe, çocuklarımıza, böyle bir hukuk ve karakter mirası bırakmaya razı mıyız...
KABAĞI YİNE LAİKLERİN BAŞINA PATLATACAKLAR
ERGENEKON felaketi dalgalar halinde gelmişti ya...
Bekliyordum...
“Ha geldi ha gelecek” diyordum...
Önceki gün geldi...
Yeni Şafak’ın bir yazarı ilk fişeği attı havaya.
“15 Temmuz’un ikinci ve üçüncü dalgaları geliyormuş...”
Neymiş biliyor musunuz...
Bu ikinci dalgada “bu kez bir yandan Kemalist-laikler, öte yandan bu yeni-FETÖ’cü tipler cemaatlere, tarikatlara saldırmaya başlayacaklarmış”...
“Buradan üçüncü dalgaya geçilecek ve bu toplumun bu topraklardaki bin yıllık köklerinin -iyi kötü temsilcisi olan- cemaatler ve tarikatlar, iki yaylım ateşi arasında kalacaklarmış...”
Böylece “Cemaatler birbirine düşürülecek, fitne-fesat alacak başını gidecekmiş...”
Ben, Silivri felaketinden kalma bu “ikinci dalga”, “üçüncü dalga” lafı çıktı mı, fena halde pirelenirim.
Anlarım ki, “Yenikapı ruhu” falan palavra.
Kabağı yine bu ülkenin laik insanlarının başına patlatacaklar.
DALGACI ARKADAŞ O LAFLAR BİZE KİMDEN GELİYOR BİLİYOR MUSUN
“ŞU bakanlıkta FETÖ’cülerden boşalan yerlere Menzilciler çökmüş...”
“Öteki bakanlığa, ‘Okuyucular’, ‘Yazıcılar’ musallat olmuş...”
Şikâyetler, hem de isim isim geliyor...
Kimden mi?
Bizzat AKP’nin içinden...
Yani Yeni Şafak’ın dalgacısı arkadaş...
Sen buna fitne diyorsan...
Yani, FETÖ’nün yerini başka cemaatlerin doldurması senin için mesele değilse...
Bil ki o fitne, bizzat senin gazetenin desteklediği iktidar partisinin içinden geliyor.
ERDOĞAN'I YERDEN YERE VURMAK İSTİYOR MUSUNUZ
TÜRKİYE’nin öteki yarısına soruyorum.
İçinizde bir Erdoğan nefreti...
Kini, düşmanlığı mı var...
Kendinizi tutamıyor musunuz...
Haklı nedenleriniz olabilir ama bilin ki nefret çok kötü bir şey. Bilin ki en büyük zararı kendinize verir.
Kurtulmak mı istiyorsunuz...
İşte size bir reçete.
BİR: Kendinizi 15 Temmuz gecesi onun yerine koyun. Eşiniz, çocuklarınız, torunlarınız, kendiniz, bütün aileniz katillerle karşı karşıya kalmış...
Torununuzun korkusunu gözlerinde görmüşsünüz...
Başarabilirseniz, daha adil, daha insani olacaksınız.
İKİ: 14 yıl boyunca yaptıklarını gözünüzün önüne getirin.
Köprüleri, Boğaz alt geçişlerini, orta sınıfın gelişmesini, yolları...
Başarabilirseniz, daha adil, daha vicdanlı olacaksınız...
ÜÇ: Dış politikadaki bazı yanlışlara rağmen, son 14 yılda Türkiye’ye daha dik duran bir görünüm kazandırdığını görmeye çalışın. Başarabilirseniz daha adil, daha gerçekçi olacaksınız.
DÖRT: Halkın en azından yarısının gönlünü fethettiğini, istikrarlı bir siyasi başarı elde ettiğini görmeye çalışın.
Başarabilirseniz daha adil ve daha demokrat olacaksınız.
BEŞ: Bu kini ve nefreti atar, başarılarını kabullenebilirseniz, başarısızlıklarını daha fazla eleştirme hakkına sahip olacaksınız.
Unutmayın hiçbir şey haklı ve adil bir eleştiriden daha yapıcı olamaz.
CEMAATÇİLER TEK BAŞLARINA ACI ÇEKMEYİ BİLMİYOR MU
NİHAT Genç önceki gün Odatv’de Cemaatçilerle ilgili çok ilginç bir yazı yazdı.
“Cemaat müritleriyle öyle topluca ‘nirvana’ yaşadı ki araba, makam, servet, şöhret herkese bol keseden yüz binlerin her birine düştü.
Düşünün hayata atıldıkları ilk günden itibaren, bedava yurt, bedava üniversite, sonra çalışmadan istediği devlet makamı, sonra ev, sonra araba, sonra büyük şirket yöneticilikleri, sonra ülke ülke seyahatler.
Hepsi dalga dalga ve geometrik çoğalan bu mutluluk döngüsünün denizinde yaşadılar.
Ancak ihmal ettikleri çok kötü bir şey oldu. Zenginlik ve rahatlıkları topluca yaşadıkları için hayatın sert problemleri karşısında tek başlarına ne yapacaklarını hiç öğrenemediler.
Hemen hiçbiri tek başına ‘acı’ çekmeyi bilmiyor.”
Fetullah Gülen bir kitabında “Biz duvar içinde sıradan bir tuğla olduğumuz zaman mutlu oluruz” diyordu.
Duvar yıkılınca tek tek tuğlalar tek başlarına kaldılar demek ki...
Paylaş