Paylaş
BEŞİKTAŞ VE KADIKÖY’DE SİZE OY VERMEYENE NE DİYECEKSİNİZ
Başbakanlığınız döneminden aklımda kalan en çarpıcı cümle, “Düşman azaltıp dost çoğaltma” politikasıydı. Seçilirseniz size oy vermeyen Kadıköy ve Beşiktaş’a da aynı politikayı uygulayacak mısınız?
“Benim siyaset anlayışımda başarı, gayrimemnunların sayısını azaltmakla orantılı bir şeydir. Bize oy vermeyen gayrimemnunlar olacak tabiatıyla. İşte onların oranını ne kadar azaltırsam bu benim için başarı ölçüsü olur.
İzmir’de bunu başardım. Bana oy vermeyenlerin büyük bir kesimi ‘Biz seni seviyoruz keşke CHP’den aday olsaydın’ dedi.
İstanbul-İzmir arasını 2 saat 50 dakikaya düşürüyoruz. Seneye bitiyor, İzmir’e gitmen gerektiğinde üç saatte gideceksin.”
İZMİR GELENİ İZMİRLİ YAPIYOR AMA İSTANBUL YAPAMIYOR
Yine de bu şehirde sanki eksik olan bir şey var...
“Ben söyleyeyim eksik olanı. Şehir kimliğiyle ilgili bir sıkıntımız var, İstanbullu olmakla, bir İstanbul aidiyetiyle ilgili bir eksiğimiz var. Siz İzmirlisiniz bilirsiniz. İzmir’de de Anadolu’nun her yerinden insanlar var. Ama şehir bu insanları bir buçuk yıl içinde İzmirli haline getiriyor.
Ben İzmirliyim dedirtiyor. Maalesef İstanbul’da bu yok. İstanbul’a bu kimliği verecek bir dönüşümü yaptırmamız lazım.”
URLA’DA SENİN KOMŞUN OLDUK
Ben şu anda Beykoz’daki evimden çıkıyorum 4.5 saat sonra Urla’daki evimdeyim.
“Urla’da da komşuyuz yani.”
Sizin var mı orada eviniz?
Tabii var... Kısa süre sonra evine 3 saatten az zamanda gideceksin.
Cumhurbaşkanı da komşumuz biliyorsunuz. Yani yaşlılıkta hepimiz orada beraberiz...
“Eyvallah, eyvallah...”
BEN DE KATILIYORUM, BELEDİYE BAŞKANI SİYASET YAPMAMALI
Sayın Yıldırım, Mansur Yavaş ile konuştum, Mehmet Özhaseki ile konuştum her ikisi de bana ortak anlaşmış gibi bir şey söyledi. Belediye başkanları siyaset yapmamalı, siyaset konuşmamalı diyorlar. Siz ne diyorsunuz?
“Ben de aynı düşüncedeyim. Belediye başkanlarının birinci işi yönettikleri şehrin, oradaki insanların günlük hayatı dahil sabah erkenden akşam yatıncaya kadar her konusu ile ilgilenmek olmalı. Yerel siyasetin önemi zaten buradan gelir. Boşuna ‘şehri emini’ dememişler. Bir tabir var. ‘Hemşerim baksana’ dediğin zaman, ‘Sana belediye baksın’ derler. Bir belediye başkanının beşikten mezara kadar şehirde yaşayanlar için sorumluluğu var, görevi var. Vatandaşa dokunmayan, vatandaşın hayatını kolaylaştırmayan, yaşam kalitesini yükseltmeyen bir şey yoksa siyasetin bence hiçbir anlamı yok. Yani hizmette siyaset olmaz.”
PARMAĞINDAKİ YÜZÜK
“BU yüzüğü oğlum bana yaptırmış, taşı, Kâbe’nin yanında Hz. İbrahim Makamı var, Hz. İbrahim Makamındaki taş, oradan bir parça.”
KÜRESEL ŞİRKETLERİN ÖNÜNE KIRMIZI HALI SERİP GETİRECEĞİM
İstanbul’u tekrar uluslararası planda bir Londra, bir Paris ile yarışır duruma getirmek için ne yapılabilir?
“Bir güzel haberim var. Yapılan bir saha araştırması, ciddi bir araştırma, şunu gösterdi. Her türlü zorluğuna, sıkıntısına rağmen İstanbul, dünyada en fazla merak edilen, en fazla görülmek istenen 5. şehir olarak gözüküyor. İstanbul’un kendisinden, tarihinden, kültüründen, coğrafyasından kaynaklanan bir özelliği var. Küresel şirketlerin dünyadaki değişik yerlerde işlerini yönetecekleri en uygun yer İstanbul’dur. Buradan 3-4 saat uçuşla 60’a yakın ülkeye ulaşıyorsunuz. Bunlar gelişmiş teknolojilere talebi yoğun olan ülkeler. Bu şirketler pekâlâ buradan yönetilebilir. Benim iddiam şu. İstanbul’u yatırım yapılacak cazip şehirler arasına sokacağım. Bunu da o insanlara sadece yemek yaparak sağlayamazsın. Yatırımcıların beklentilerini karşılamalısın. Yani yatırımcının önüne kırmızı halı sermen gerekirse onu da sermen lazım.”
İSTANBUL'UN GELİR PAYI ARTMALI
"İstanbul’un milli gelirdeki payı 232 milyar dolardan 300 milyar dolara çıkarken; Avrupa’nın 10’uncu büyük ekonomisi olacak; 500 binden fazla istihdam doğacak; ihracat 78 milyar dolardan 125 milyarla yükselecek.
Şehirde taksiciden lokantacıya; sanayiciden küçük esnafa herkesin geliri artacak.
Şehir ekonomisi büyüdükçe; şehrin gelirleri ve vergileri de artacak, zincirleme ekonomi ekosistemi büyüyecek.
Türkiye’deki vergilerin yüzde 49’unu toplayan İstanbul, bu vergilerden yüzde 10’un altında pay alıyor. İstanbul’un toplanan vergiden aldığı gelir payının artması lazım."
ÜÇ-BEŞ FİYAKALI BİNA İLE FİNANS MERKEZİ OLUNMAZ
2000’li yıllarda İstanbul’u finans merkezi yapma projesi vardı. Galiba başarısız oldu değil mi?
“Şimdi finans merkezi dediğiniz yer üç-beş fiyakalı bina yapmak değildir. Finans merkezi parasal işlemlerin, fonların yönetildiği bir yer demek. En şanslı şehir yine de İstanbul. Niye? New York’ta var, Frankfurt’ta var, Londra’da var, bizden sonra birdenbire atlıyor, taa Tokyo’ya gidiyor. Bu bizim bölgemizde hiç yok. Dubai bir şeyler yapmaya çalışıyor ama Dubai’nin böyle bir kültürel, tarihsel birikimi yok, medeniyet mirası yok. Para gücüyle, bazı şeyleri, binaları dikip ortaya getirmeye çabalıyorlar ama bu sürdürülebilir bir şey değil. Bizim şimdilik sorunumuz FETÖ var, terör var, Irak, Suriye meselesi var. Bölgedeki istikrarsızlık bu konuda bize zaman kaybettiriyor.”
BU ŞEHİRDE YAŞAYANLARIN MUTSUZ OLMAMASI LAZIM
“HERKES şehrine sahip çıkmalı, burası benim şehrim derse, şehre hizmet edenleri, şehir adına sorumluluk alanları da bu yöne teşvik ederler. Diğer yandan da şehrin yaşamının kolaylaşması lazım, insanların bu şehirde yaşamaktan mutsuz olmamaları lazım.”
GENEL SİYASET BASKIN OLURSA İSTANBULLU ADINA ÜZÜLÜRÜM
“İSTANBUL adayı olduktan sonra yaptığım ilk toplantıda şunu söyledim. Bu bir yerel seçimdir ve ben asla genel politikalara girmeyeceğim dedim. Nitekim yerelde doğru bir yarış yapılıyor aslında. O gün daha da ileri gidip şunu söyledim. Eğer bunun dışında genel siyaset daha baskın olursa İstanbullular adına üzülürüm dedim.”
PARTİ BAŞKANININ NE KONUŞACAĞINI NE DİYECEĞİNİ BEN TAYİN EDEMEM
Peki genelde neden bu kadar sert ve acımasız geçiyor?
“Tabii şunu unutmamak lazım. Genel siyasette tarafları motive etmek için mesajlar da gereklidir. Yani bu da olmaz demiyorum, hatta olmalıdır da. Yani yaptığımız budur. Herhangi bir danışıklı dövüş söz konusu değil, kaldı ki ben parti başkanlarının nasıl konuşacağına, neyi söyleyeceklerine hâkim olacak konumda değilim, onu da takdir edersiniz...”
BU ŞEHİRDE KİMSE ETNİK KİMLİĞİNDEN UTANMASIN
“İSTANBUL’da yaşayan 15 milyon kardeştir. Farklılıklarımız bizi ayrıştıran değil, bizi zenginleştiren unsurlarımızdandır. Hiç kimse etnik kimliğinden utanmasın, aksine gurur duysun. Bu etnik kimlik bize doğuştan gelen bir şey, biz karar veremiyoruz. Ama biz bir şeyle daha çok gurur duyacağız, bayrağımızla, vatan toprağımızla, devletimizle, milletimizle, bizi birleştiren değerler bunlar, bu değerler içinde kalmak suretiyle her türlü etnik kimliğimizle rahat rahat kendimizi ifade edebiliriz. Belediye başkanının görevi buna imkân sağlamak.”
SIKINTILI SORU 1 - İÇİŞLERİ 559 BİN DİYOR AMA İSTANBUL’DA 700 BİN SURİYELİ VAR
İçişleri Bakanlığı İstanbul’da 559 bin Suriyeli göçmen var diyor. Bu konuda bir brifing aldınız mı?
“Çık çık. Daha fazla, daha fazla.”
Daha fazla mı? Sizdeki bilgiye göre ne kadar?
“İstanbul’da 700 bin civarında Suriyeli var. Bunun dışında 100 bin de diğer ülkelerden gelen var. Afganistan’dan, Bangladeş’ten, İran’dan vesaire...”
SIKINTILI SORU 2 - GEÇİCİ STATÜ VERDİK ADI ÜSTÜNDE, GİDECEK
Yani Suriyelilerin hepsi burada kalacak mı?
“Şimdi bir şeye dikkat edin. Biz bu göçmenlerin neredeyse tümüne ‘geçici statü’ verdik. Adı üstünde, gidecekler. Ama gitmeleri için bir kere Suriye’de işlerin düzene girmesi lazım. Bunun için bir gayret gösteriyoruz. Epey de bir mesafe alındı. Bugün Suriye’nin yüzde 65’inde sükûnet sağlandı. Sınırımızdaki terör bölgelerini temizledik. Daha şimdiden 350 bin insan kendiliğinden gitti yerleşti. Fırat’ın doğusu, 700 km’lik bir şerit, işte 30 km de derinliği olacak. Buralarda da PKK terör örgütünün uzantısı olan YPG, PYD’yi temizlediğimiz zaman bu insanlar gidecek oraya yerleşecekler.”
SURİYELİ MANŞETİ - KANUNSUZLUK YAPAN SURİYELİYİ KULAĞINDAN TUTAR GÖNDERİRİZ
“AÇIKÇA söylüyorum, isterseniz şu sözümü manşet yapın. Bu insanlar bizim misafirimizdir. Ancak kuralları biz koyarız. Bir güvenlik problem oluştururlarsa, İstanbullunun huzurunu herhangi bir yerde, herhangi bir ilçede veya mahallede bozan olursa hemen kulaklarından tutar göndeririz. Yani bu konuda en ufak bir müsamahamız yok. Yani, tabiri caizse dağdan gelip bağdakini kovacak bir pozisyona girmelerine asla izin vermeyiz.”
OSMANLI YAHUDİLERİ, ÖZAL KÜRTLERİ ALMIŞTI, BİZ DE...
“Suriyeli göçmen olayını şöyle görmemiz lazım: 60’lı, 70’li yıllarda Avrupa bizim için neyse, şimdi bizim doğumuzdaki, güneyimizdeki ülkeler de Türkiye’yi Avrupa gibi görüyorlar, buraya canlarını atmaya çalışıyorlar. Gayet doğal bir şey insanların daha zengin ülkelere gitmesi, orada geleceğini arama arzuları, istekleri anlaşılabilir. Ancak Suriyelilerin durumu farklı, Suriyeliler bir zorlukla, bir ölüm-kalımla karşı karşıya kaldılar. Canlarını kurtarmak için geldiler. Biz merhametli bir milletiz. Geçmişte Özal döneminde de Kürtlere kapımızı açtık, daha önceki tarihlerde de. Yahudiler de 1490 yılında bizi güvenli bir ev olarak görmüşler, gelmişler.”
MUZIR SORU - CUMHURBAŞKANI İLE İYİ POLİS-KÖTÜ POLİS MİSİNİZ
Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli hayatımda hiç görmediğim kadar sert bir politika yürütüyor, kutuplaşmayı, gerginliği sanki daha da arttırmak istiyorlar. Buna karşılık yerel düzeyde bakıyoruz siz ve öteki adaylar çok ılımlı, barıştırıcı bir siyaset yürütüyorsunuz. Cumhurbaşkanı ile konuşup aranızda bir ‘iyi polis-kötü polis’ anlaşması mı yaptınız? ‘Siz yukarıda kavga ettirin, biz aşağıda barıştıralım’ gibi yani.
“Hayır böyle bir şey yok. Ama bakın şimdi yukarıda ittifaklar kuruldu. AK Parti-MHP ve CHP-İYİ Parti olarak. HDP de örtülü olarak destekliyor. Bu ittifaklar partiler düzeyinde kuruldu. Bu yeni de değil, bir önceki seçimde de vardı. İlk defa yerel seçimlere ittifakla giriliyor.”
KİMSE KÜRTLERE NE İSTİYORSUN DEMİYOR
“BAZILARI almışlar eline kâğıt-kalem, Kürtlerin oyu şurada, Kürtlerin oyu burada diyor. Kürtlere soran yok sen ne istiyorsun, ne düşünüyorsun diye. Böyle bir saygısızlık olabilir mi? Ben İstanbul’da iyi bir sonuç alacağıma inanıyorum ve herkesin desteğini bu vesileyle bir kez daha bekliyorum, talep ediyorum.”
TÜRKİYE’Yİ YÖNETTİM İSTANBUL’U DA YÖNETİRİM
“İSTANBULLULARA söyleyeceğim şudur: Kardeşlik ortamını isteyen, birliktelik mesajını veren ve daha önce de Türkiye’yi yönetmiş bir başbakan olan bir adayla karşı karşıyalar. Yani söylediğim sözün bir anlamı olması, bir farkı olması lazım diye düşünüyorum.”
Paylaş