Paylaş
Fenerbahçe bu haftaki Alanyaspor maçına, kolunda mavi bir pazıbentle çıksa...
*
Hani bir film vardı...
“Mavi sadece bir renk değildir” diyen...
Takımım da öyle dese...
O renge “Mavili kız”ın futbol tutkusunu verse...
Kim mi o “Mavili kız”...
Adı Seher Hudayari...
İranlı 29 yaşında bir kadın...
Futbol tutkunu...
Ülkesinde kadınların futbol maçlarına gitmeleri yasak...
Suçu bu sersemce yasağı kabullenmemek...
*
Kendine ahlak muhafızı diyen erkek milisler yakalayıp devrim kelimesini ayaklar altında süründüren “Devrim Mahkemesi”ne götürmüşler.
*
“Mavili kız” yedirememiş bunu kendine... Adı güya devrim olan mahkemenin önünde yakmış kendini...
Bir zamanlar Tiananmen Meydanı’nda tankların karşısına çıkan o Çinli genç gibi...
Tam 50 yıl önce Prag baharında Wenceslas Meydanı’na işgalci Ruslara karşı kendini yakan Jan Palach gibi...
Tek başına...
O “Mavili kız” önceki gün yattığı hastanede can verdi...
Şimdi İran’ın özgür kadınları onun yasını tutuyor...
Hep diyorum ya...
İslam dünyasında gerçek devrimi kadınlar yapacak diye...
İşte cesur bir kadın daha...
*
Dün onun hikâyesini okurken, FETÖ kumpası sırasında Fenerbahçeli kadınların kahramanca direnişi aklıma geldi...
Sahalar erkek seyirciye yasaklanırken, onlar 40 bin oldular ve tribünleri doldurdular.
Dünya futbol tarihi öyle bir maç ve böyle kahramanca bir kadın direnişi görmedi...
*
FETÖ denen terör örgütünün en zalim günleriydi...
Ve Türkiye’de bu örgüte direnişin ilk ateşi o tribünlerde yakıldı...
*
Küçük bir hareket...
Sarı-lacivertin yanına, küçücük bir mavi çizgi... Taraftarın yakasında küçücük bir mavi kurdele...
*
Sırf “Asla yalnız yürümeyeceksin Mavili kız” demek için...
*
3 Temmuz direnişine katılmış bir Fenerbahçeli olarak arzum ve yönetime arzım budur...
PEJMÜRDE LAFI KÜLLİYE DUVARINA MI ÇARPTI NE
Cumhurbaşkanı’nın büyükşehir belediye başkanlarını Külliye’ye davet etmesi tam zamanında yapılmış çok güzel bir hareketti.
Orada yaptığı konuşmada, seçim sırasındaki tartışmalardan hiç söz etmeden kabullenmesi, bunun demokratik bir sonuç olduğunu söylemesi çok güzel bir tavırdı.
Hangi partiden seçilmiş olursa olsun destek vereceklerini söylemesi, seçim sırasında söylenmiş, yardımı kesme gibi tehditlerin seçimde kaldığını gösteren çok güzel bir vaatti.
Bütün bunlar bana “Pejmürde ederiz” tehdidinin de Külliye duvarlarına çarpıp parçalanması gibi göründü...
Acaba çok mu iyimserim ne...
CHP’NİN ÖZAL’LA BARIŞMASI VE DÖRT EĞİLİMİN YÜKSELİŞİ
Son günlerde sana en umut veren davranış ne oldu diye sorarsanız cevabım şu:
Biri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yenimahalle Turgut Özal Spor Merkezi’nin açılış törenine katılması...
Onunla yetinmeyip bir de konuşma yapması...
*
O konuşmadan öğrendim ki Kılıçdar-
oğlu Başbakanlık Konutu’nda uzun süre onunla birlikte çalışmış...
Orada Gırgır dergisinin kapakları asılıymış.
Ve Özal bunları gösterip şunu dermiş:
“Ben bunları gelen yabancılara da gösteriyorum. Bizim ülkemizde demokrasi var, beni en sert şekilde eleştiriyorlar. Siyasetteki hoşgörüyü anlatıyorum...”
*
Bu açılımı Kılıçdaroğlu’na olan saygımı daha da arttırdı.
Ve hem onun, hem Ali Babacan’ın yaklaşımları bana şunu anlatıyor...
Önümüzdeki dönem Türk siyasetinde yükselecek olan yeni değer, rahmetli Özal’ın “dört eğilimi bir arada yaşatma siyaseti” olacak...
ÖZAL’IN O SÖZÜNÜ KİM BİLİR KAÇINCI DEFA YAZIYORUM
ÖZAL bu ülkeye gelmiş en devrimci siyasetçilerden biriydi.
Bugün Türkiye’yi dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri haline getiren yapısal reformları o yaptı.
Hep şunu söylerdi:
“Bir ülkede üç özgürlük olmadan ekonomik başarı ve kalkınma olmaz. Düşünce ve ifade hürriyeti, inanç hürriyeti ve girişim hürriyeti...”
DÜN O SALONDA KİM KİMİ VE NEYİ TEMSİL EDİYORDU
Dün Külliye’de yapılan belediye başkanları toplantısının Türk siyasi coğrafyası bakımından tablosu şöyleydi:
Ev sahibi Tayyip Erdoğan: Türkiye seçmeninin yüzde 52.6’sının oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı.
Bugünkü ‘cumhur ittifakı’nın adayı olarak 26 milyon 325 bin 188 kişinin oyunu almış.
*
Salondaki misafirler: Türkiye’de büyükşehir statüsünde bulunan 29 şehrin seçilmiş başkanları. (Dün salonda 29 büyükşehirin belediye başkanı vardı. Hatay Belediye Başkanı yurtdışında bulunduğu için katılmadı.)
*
30 büyükşehirin belediye başkanlarının 15’i AK Partili, 11’i CHP’li, 3’ü HDP’li, 1’i MHP’liydi. Ancak Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine kayyım atandığı için seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım katıldı.
*
Bu 29 büyükşehirde yaşayan insanlar Türkiye nüfusunun dörtte üçüne yakın bölümünü oluşturuyor.
*
29 büyükşehir belediyesi hesaba katıldığında, Türkiye nüfusunun yüzde 48.4’üne, yani burada yaşayan 39.7 milyon insana ‘millet ittifakı’ ile seçilmiş CHP’li bir başkan hizmet götürüyor.
*
Cumhur ittifakı çerçevesinde seçilen AK Partili başkanlar ise Türkiye nüfusunun yüzde 31.9’una hizmet götürüyor. Bu da 32 milyon kişi ediyor.
*
HDP’li belediye başkanlarının seçildiği büyükşehirlerde yaşayan insan oranı yüzde 5.4.
*
MHP’nin payı yüzde 5.45.
*
Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı...
Seçilmiş belediye başkanları...
Merkezi iktidarlarıyla, yerel iktidarlarıyla anlamlı bir dağılım...
Ve harikulade bir “Bu memleket ne senin, ne benim, ne onun malı...
Bu memleket hepimizin ortak vatanı” mesajı...
Paylaş