Paylaş
1970’li yıllar...
*
Eşim Tansu Fransız Komünist Partisi’nin “Humanite” bayramında “Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği” standında duruyor.
Arkasında asılı bir poster var... Üzerinde şu yazıyor:
“Liberte Pour Tous Les Prisonniers Politiques en Turquie...”
Türkçesi aynen şöyle:
“Türkiye’deki bütün siyasi mahkûmlara özgürlük...”
Dün albümlere bakarken arkadaki “tous” kelimesine takıldım...
“Hepsi” anlamına gelen bir kelime...
Oysa o yıllarda bu kelimeye hiç takılmamıştım...
Çünkü çok normal bir kelimeydi... 12 Mart dönemiydi, solcuyduk ve hizip, dernek, takım farkı gözetmeden herkes için özgürlük istiyorduk...
*
Oysa bugün bakıyorum ve şunu anlıyorum...
Meğer o genç dimağlarımız ne kadar önemli bir kelimeyi oraya özenle yerleştirmiş...
*
Cezaevine giren her aydın, her siyasi görüş sahibi, her yazar, her sanatçı, düşüncesi dolayısıyla hapis yatan her insan benim için işte Tansu’nun arkasında yazılı o pankarttaki “hepsi” parantezinin içindeki insandır.
*
Nagehan Alçı “Şimdi sıra Osman Kavala ve Mümtazer Türköne’de” diye yazmış...
O meşum listeyi ben tamamlayayım:
“Şimdi sıra Selahattin Demirtaş’ta, siyasetleri ve düşünceleri nedeniyle içeride olan herkeste...”
*
Hepimiz bilelim ki, bu insanların serbest bırakıldığı Türkiye dünden güzel bir Türkiye’dir...
*
Yarın hepsi bırakıldığında daha da güzel bir Türkiye olacaktır...
ILICAK VE ALTAN’I YENİDENİÇERİ Mİ ‘TIKMAK’ GEREKİR
Dün baktım...
AK Parti içindeki bazı insanlar bile “Ahmet Altan’ı, Nazlı Ilıcak’ı niye serbest bıraktınız” diye haykırıyorlardı...
*
Onların karşısına geçip şunu söylemek isterdim:
Sizler, dün, okuduğu bir şiir yüzünden hapse girmiş bir liderin partisinin mensuplarısınız...
Bugün, yazdığı yazıdan dolayı içeri girmiş insanları mı bir daha içeri sokmak istiyorsunuz...
*
Ve son olarak geleyim, özgür bırakılan bu insanlara benim mahallemde tepki gösterenlere...
Benim karım, bir yüzyıl önce, daha 19 yaşındayken “Bütün politik mahkûmlar” diyordu...
Sizler ki bu ülkede 12 Martları, 12 Eylülleri yaşadınız...
Ergenekonları, Balyozları, Silivri darbelerini yaşadınız...
Küçücük bir “hepsi” kelimesi size de çok yakışmaz mı...
*
Hepimiz bilelim ki... Bugünün “hepsi”si...
Yarının “hepimiz”idir...
İŞE GİDİYORUM DEYİP GİDEN VE EVE DÖNMEYEN KOCA CİNAYETİ
Olay 1995 yılının ilkbaharında, dünyanın en ünlü modaevlerinden birinin Milano’daki binasında meydana geldi.
İyi giyinmiş bir erkek, elindeki 7.65 çapındaki tabanca ile ofisteki erkeğe önce arkasından ateş etmiş, kırmızı mermer üzerine düşünce bir el de yüzüne sıkmıştı.
Ölen kişi Gucci markasını kuran Guccio Gucci’nin torunu Maurizio Gucci’ydi...
Olayı ilk duyanlardan biri ölen erkeğin 11 yıllık eşi Patrizia Reggiani’ydi...
İlk tepkisi şu olmuştu:
“Çok mutlu oldum. Çünkü bütün sorunlarım halledildi...”
Bu cümle İtalyan jet sosyetesinin en ünlü çiftinin arkasındaki meseleyi çok iyi özetliyordu.
*
1972 yılında evlendiklerinde 24 yaşındaydılar.
12 yıl İtalya’nın en ünlü çifti olarak gazete manşetlerinden düşmemişlerdi.
Sonra 1985 yılında bir gün Maurizio Gucci eşine “Bir iş seyahatine gidiyorum” diyerek çıkmış ve bir daha evine dönmemişti.
Kısa sürede anlaşılmıştı ki, Maurizio Gucci genç bir kadın bulmuş ve onunla gitmişti.
*
İşte o andan itibaren 10 yıl sürecek bir aile nehir romanı başladı.
Ve sonunda Gucci öldürüldü...
Dedektiflerin bütün dikkati eşi üzerine çevrildi.
Neticede eski eş 18 yıla mahkûm oldu ve girip cezasını çekti. Şimdi bugüne gelelim.
*
Sinema dünyasından son haber.
Ridley Scott bu olayı sinemaya uyarlamaya hazırlanıyor.
İtalya’da “Karadul” denilen Reggiani’yi Lady Gaga canlandıracak.
Penelope Cruz, Donatella Versace rolünde iyiydi.
İki kadının fotoğraflarını yan yana koyup baktım...
Lady Gaga da bu role çok iyi gidecek gibi bir duyguya kapıldım.
Ridley Scott hangi konuya el atsa harika iş çıkaran bir yönetmen.
Filmi merakla bekliyorum...
NE KADAR BAHŞİŞ VERECEĞİN, HANGİ GÜN RAHAT SEVİŞECEĞİN ALNINDA DEĞİL BİLEĞİNDE YAZILI
Geçen gün Apple’ın yeni 5 serisi iWatch hakkında brifing aldım.
Bu seride kol ekranı üzerine gelen yenilikler şunlarmış:
*
Kadınların özel günleri ve doğurganlık periyodlarını gösteriyor.
Bilek ekranı üzerinde artık bir pusula var.
Benim gibi yön tayini konusunda sıfır insanlara acayip iyi bir hizmet.
Hesap makinesi de kol ekranına geçti. Bu arada restoranda ne kadar bahşiş vereceğinizi de hesaplayabiliyorsunuz.
Bilekten ses kaydı da yeni uygulamalardan biri...
YATAĞA DİJİTAL SAATLE GİRMENİN YARARLARI
DİYECEĞİM artık yatağa kolunuzda saatle girmekte yarar var...
Kalp ritminizi kontrol edebilirsiniz...
Korunabilirsiniz...
Bir de birlikte olduğunuz kadının psikolojisini daha iyi anlayabilir, daha anlayışla karşılar, daha az maraza çıkmasını sağlayabilirsiniz.
BU ‘KUM GİBİ’Yİ DİNLEDİM, DİNLEDİM AMA KARARSIZIM
Cem Adrian ne yapsa seviyorum ama bu defa pek karar veremedim.
Hande Mehan’la birlikte Ahmet Kaya’nın “Kum Gibi”sini söylediler...
Cem Adrian her zamanki Cem Adrian...
Hande Mehan çok güzel söylüyor.
Orkestrasyon ve düzenleme çok iyi...
Dinliyorum dinliyorum ama karar veremiyorum.
Olmuş mu olmamış mı bilemedim.
Bu şarkıyı ne zaman bir başkasından dinlesem hep aynı duyguyu yaşıyorum.
Ahmet Kaya’nın yorumu öylesine dominant ve olağanüstü ki...
Yok... Başka yorumlar bir türlü olmuyor gibi...
GÜNÜN ŞARKISI - GECELER
STREAMING platformlarına geçen cuma Müslüm Gürses’in “Geceler” adlı şarkısı kondu.
Durmadan dinliyorum...
Müslüm Gürses’in en sevdiğim üç şarkısından biri olmuş diyebilirim...
1970’lerin ikinci yarısının o harika arabesk tadı... Kısaca...
“Türkiye’nin masum yıllarının bir şarkısı” olmuş sanki...
Paylaş