Paylaş
Türkiye ekonomisinin rekabet edebilir düzeye gelebilmesi için teknoloji yoğun alanlarda ölçek ekonomisini de göz önüne alan, tüm dünyaya satabileceğimiz katma değeri yüksek ürün üretimi için ciddi bir yapısal değişim gerektiğini uzun yıllardır konuşuyoruz. Sanayi 4.0 tartışmaları bunun için yapılıyor. Son yıllardaki “küresel değer zincirine katkı” tanımlaması da bu amaçla oluşturuldu. Bu eşiği aşmadığımız takdirde Türkiye’nin cari açığının azaltılamayacağını, sürdürülebilir makro ekonomik dengelerin kurulamayacağını, orta gelir tuzağını aşamayacağımızı dolayısıyla gelişmiş ülke seviyesine gelemeyeceğimizi artık herkes biliyor.
Bu değişimi yapmanın aynı zamanda çocuklarımıza borcumuz olduğunu, çünkü ülke grupları arasındaki uçurum hızla büyürken, bu aşamaya geçemezsek Türkiye’nin çok gerilere düşeceğini düşünüyorum. O nedenle de bir an önce harekete geçmek gerektiği, aksi takdirde çok geç kalacağımız bir gerçek.
Bu tartışmalar yapılırken, hükümet yerlileştirme adımları atıyor.
Her şeyden önce bu başlık altında düzenleme yapılması, bence giderek çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını caydıracak bir hareket. Niyetiniz bu olsa bile bunu başka isimler adı altında yapsanız daha rasyonel olurdu diye düşünüyorum.
Bunun da ötesinde düzenlemelerde yazılı olan amaçların birbiriyle çeliştiği görülüyor. Geçen hafta yurt içi sanayinin uluslararası pazarlara entegre olarak geliştirilmesi, yüksek teknolojili ürünlerin sanayi ve ihracattaki payının artırılması amacıyla “Yerlileştirme Yürütme Kurulu” oluşturulmasına dair bir Başbakanlık Genelgesi yayımlandı. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Başkanlığında 6 bakanın katılacağı kurulun sekretaryasını Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı yürütecek.
Kurulun sanayinin ithalat bağımlılığını azaltacak, rekabet gücünü artıracak programların hayata geçirilmesi amacıyla çalışmalar yapacağı ifade edildi.
İTHAL İKAMESİ Mİ?
Sanayinin ithalat bağımlılığını azaltacak programlar maddesi, eski ithal ikamesi uygulamasını çağrıştırıyor. Bunun yanında belirtilen “sanayinin rekabet gücünü artıracak, orta ve yüksek teknoloji ürünlerin ihracatını sağlamak” amacı öndeyse o zaman kurulun adına neden “Yerlileştirme” dendiğini anlamak mümkün değil.
Eğer asıl niyet, zaten doğrusu olan yüksek teknoloji ürünleri ise o zaman neden kurulun ismine böyle bir başlık konmuyor? Böyle bir başlık yabancı sermayeyi caydırmayacak, aksine işbirliğini özendirecek, ülkede ortak yatırımı teşvik edecek bir başlık olmaz mıydı?
Ekonomide teknik gereklilikler yerine iç politik kaygılar geçer, tanımlamalar buna göre yapılırsa, bunun sonucunun iyi olmayacağını daha önce gördük.
Son yıllarda uygulamaya konan ilaçtaki yerlileştirme örneğinin çarpıklığı olabileceklerin göstergesi gibi. Bu anlayışla yerlileştirme yapayım derken, yerli katkı oranını ancak yüzde 20-30 artırırsınız.
Mevcut fiyat politikası da sürerse, desteklediğinizi sandığınız yerli ilaççılar da yakında büyük bir yabancıya fabrikalarını satar, dışarıya bağımlılığınız sonuçta iyice artmış olur.
Sözün kısası; bu işler rasyonel küresel bakış ve kapsamlı strateji gerektiriyor, ithal ikamesi mantığı ile bunların düzelmesi mümkün değil.
Paylaş