Paylaş
Başkan Çetinkaya’nın ekonomide giderek büyüyen sorunlara koyduğu teşhisin gerçekçi olduğu konusunda herkes hemfikir. Ancak sorun zaten teşhisten değil gerekli tedavinin yapılabileceği konusundaki güvensizlikten kaynaklanıyor
Çetinkaya’nın bu sunumu yaptığı saatlerde dolar ve Euro TL karşısında yeni sınırlarını deniyor, Hazine rekor faizlerle borçlanmak zorunda kalıyordu. Belki de bu nedenle Başkan Çetinkaya milletvekillerine “dövizde atak olduğunu” söylemiş ve takip ettiklerini belirtmiş. Bunun ardından dün kurlar yeniden rekorlar kırdı. Başkanın bu sözlerini sanki kasıtlı TL’ye karşı bir spekülasyon varmış imasıyla söylemediğini umarız. Çünkü atak var tabi ama sadece TL’ye değil, küresel bir atak. Böyle bir atak olunca, Başkanın teşhisleri doğru yani ekonomi kırılgan hale getirildiği için TL daha da olumsuz etkileniyor.
Sunumunda Çetinkaya yüksek enflasyonun fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturduğunu, enflasyonda yüksek seyrin devam ettiğini anlatmış. Enflasyondaki artışta döviz kuru ve ithalat fiyatlarının belirleyici olduğunun da altını çizmiş.
Özetle; Merkez Bankası enflasyonun yüksek seyrettiğini, beklentileri değiştiremediğini kabul ediyor. Bu kötü gidişte kurlardaki artışın ve hem kurun etkilediği hem küresel canlılık nedeniyle artan ithalatın belirleyici olduğu görüşünde.
Enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını kaydeden Başkan Çetinkaya Merkez Bankası’nın enflasyonda sürekli düşüş hedefleyeceğini de belirtmiş. İşte sorun da burada; Çetinkaya hemen ardından “Para politikası fiyat istikrarı çerçevesinde şekillenmektedir” diyor ama uygulama öyle değil. Eğer uygulama öyle olsaydı zaten enflasyon bu noktaya gelmezdi. Yani teşhis doğru ama Merkez Bankası’nın söylediği “enflasyonda sürekli
düşüş hedefleyeceği”
konusu şüpheli.
TEŞHİS DOĞRU TEDAVİ BELLİ
Çünkü enflasyonda gerçekten düşüş hedeflense çift haneye ulaşmaz, tek haneye ineceği umutları her geçen gün kaybolmazdı. Yani geçmiş uygulama Merkez’i doğrulamıyor.
Bunun yanı sıra son dönemde yeniden alevlenen faiz tartışmaları, daha sert biçimde yaşanmaya başladı. İktidar artık Merkez Bankası’nın geçmişte yaptığı faiz artırımlarını açıktan sert biçimde eleştiriyor. Yani böyle bir dönemde enflasyonu düşürmek için gereken kararların alınmasının eskisinden daha zor olacağı konusunda piyasalarda genel bir kanı yayılıyor.
Başkan Çetinkaya aynı sunumda cari açığın artmaya devam ettiğini, borç çevirme oranlarının yüksek seyrettiğini de kaydediyor. Aslında bazı eksik analizler olsa da, Merkez Bankası’nın yaptığı analizler, kötüleşen tabloyu özetlemekte yeterli bile sayılabilir. Ancak bu teşhis yerindeyse, bunun tedavi yöntemleri de bellidir; bunların da uygulanması gerekir.
Kısacası; ekonomi büyümeye devam ediyor, buna bağlı olarak borçlanma ihtiyacı, dolayısıyla faiz oranları da yükseliyor. Hem de bu dış kaynağın azaldığı bir dönemde yaşanıyor.
Hem dış kaynağın akmaya devam etmesi, hem enflasyon üzerindeki kur etkisinin giderilmesi için artık kurda istikrar, bunun için da piyasaların beklediği faiz artışlarının gündeme gelmesi gerekiyor.
Buna karşılık iktidarın attığı “idari kararla faiz indirmek” bombası, attığı yerde duruyor.
Zaten piyasa ve Hazine’nin borçlanma faiz oranları alıp başını gitti, Merkez Bankası faizi ile araları iyice açılmışken, zorla faiz mi indirilecek?
Teşhisin gerektirdiği tedavi belli; Merkez Bankası bakalım ne yapacak?
Paylaş