Paylaş
Özetle; hükümetin sık sık gündeme getirdiği “kamu dış borçlarının oransal olarak düşük kalmasının” artık öneminin azaldığı bir döneme giriyoruz. Çünkü reel sektör ve finans kesiminin yüksek dış borçlarının, artık herkesin gözüne batacağı bir konjonktüre giriyoruz.
Geçen hafta eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız’ın internet blogunda banka ve özel sektör dış borçlarının kamu borcuna dönüşmesi konusunda çok güzel bir yazısı vardı. Geçmişten örnekler vererek, tüm sistemi etkileyecek noktaya geldiğinde, özel sektör borçlarının nasıl kamu borcu haline geldiğini çok güzel açıklamış.
Kaldı ki; özel sektör borcu kamu borcu haline gelmeden bile, kamunun tüm hesaplarını etkileyen makro dengesizliklere neden olduğu ve bundan sonra da olacağı kesin. Yani finans kesimi ve reel sektör yüksek dış borçlarını çevirirken, genelde kaynak girişi azaldığı takdirde çok sıkışacak, en azından kurların patlamasına neden olabilecek. Bununla da kalmayacak, o noktada banka ve şirketler zor duruma düştüğü takdirde devlet yine işe müdahale edip, kamu kaynaklarını buraya aktarmak zorunda kalacak. Yani fatura, öyle ya da böyle, sonunda yine halka çıkacak...
Bunun adının kötü ekonomi yönetimi olduğunu, işin bu noktaya getirilmesinin büyük hataların sonucu olduğunu, bugün ya da yarın fatura çıkacağını artık görmemiz gerekiyor. Hükümet enflasyon ve faizde, yaptığı tercihler ve yönetim tarzı nedeniyle tümüyle kendisinde olan sorumluluğu başkalarının üzerine atma girişimlerine başlamış gözüküyor. Bu savunma yöntemi bence tek başına kötü yönetimin de itirafı sayılabilir.
REYTİNG DAHA DA DÜŞER Mİ?
Geçen hafta sonunda açıklanan uluslararası reyting kuruluşu Standart and Poor’s (S&P) Türkiye notu değerlendirmesinde, bir değişiklik beklenmiyordu. Sonuç beklendiği gibi çıktığı için, S&P’nin değerleme notunda yazanlar da fazla gündeme gelmedi. Bence bu rapor Türkiye’nin reel sektör ve finans kesimi dış borçlarının nasıl sorun olacağı konusunda önemli ipuçları taşıyordu. Ayrıca notta yazılanlar, bu konunun artık yabancı reyting kuruluşları ve yatırımcıların gündeminde olacağının da göstergesiydi.
S&P daha önce enflasyonda kalıcı düşüş umudu belirmesi halinde görünümün negatiften pozitife çevrileceğini söylemişti ama belli ki bu görünüm daha uzun süre devam edecek. Yeni yaptığı değerlendirmede şu yorum ise dikkat çekiciydi:
“Negatif görünüm dış finansal koşulların ülkenin borçlu ekonomisi için olumsuz işaretleri ile birlikte, er ya da geç, Türkiye’nin finans ve özel sektörünün büyük çaplı dış borcunu çevirebilme yeteneğini kısıtlayabileceğini yansıtıyor.”
S&P aynı değerlendirme notunda, Türkiye’nin kredi notunun para politikasının enflasyon ve kur baskılarını durdurmakta yeterli olmaması durumunda düşürülebileceğini de belirtti.
Buna ek olarak bir gözlemimi daha paylaşayım; son günlerde aracı kurum ve bankaların yatırımcılara dönük raporlarında daha önce “bekle” dedikleri kur sepeti yatırımları için “al” demeye başladılar.
Özetle; ekonomide tablo, başımıza gelebilecekler için gözüken ipuçları böyle.
Bu tabloyu yaratan başkası değil, uzun zamandır uygulanan ekonomik politikalar. Yani ağırlaşacağı belli olan tablo için reyting kuruluşları da, başkası da suçlanamaz, sorumlular bellidir.
Paylaş