Paylaş
Bu hesabın daha çok Refahyol Hükümeti döneminde gündeme gelen havuz hesabını çağrıştırdığını söylememiz gerekir. Zaten kamu kuruluşları için Hazine’de tek hesap uygulaması varken, KİT’lerin ve fonların da kapsama alınması bence buna Tek Hesap yerine Havuz Hesabı denmesini gerektiriyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yeni yaptığı açıklama ile kamunun nakit yönetiminin efektif hale getirilmesi için böyle bir yola gidildiğini söylemiş. Bunu yaparken de Avustralya dahil başka ülke örneklerinden söz etmiş.
Her şeyden önce şunu söylememiz gerekir ki; böyle bir hesabın oluşturulması ekonomi çevrelerinde “yine sıkışıldı, demek ki ekonomide zor günler bekleniyor” algısı yaratıyor. Konuştuğum bankacıların da geçmişteki bu tip örneklere dikkat çekerek, ekonomik olarak sıkıntıların, nakit yönetiminde zor günlerin beklentisinin bir işareti olarak yorumladıklarına şahit oldum. Yani yine “attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmez” misali, faydadan çok özellikle yaratacağı tedirginlik nedeniyle yanlış bir iş yapılıyor olabilir.
Havuz hesabı ekonomi gazetecilerini uzun süre meşgul etmiş konulardan biridir. Refahyol Hükümeti döneminde milli görüş ideolojisi çerçevesinde gündeme getirilmiş, siyasi bir karar olarak algılanmıştı. Şimdi bazı yorumcular o dönem bu hesap sayesinde çok önemli tasarruflar yapıldığını söyleseler de, hesap ortada. O dönemin ekonomi yönetiminin başarısızlığı, sonucunda bir sürü krizin oluşmasına neden olan yan unsurlardan biri olduğunu biliyoruz.
Aslında mevcut iktidar için de bu karar yeni değil. AKP’nin iktidar olduğu ilk aylarda hemen havuz hesabı yeniden gündeme getirilmiş ancak o dönemki tartışmalar ve geçmişteki deneyim göz önüne alınarak böyle bir kararın uygulamasından vazgeçilmişti.
Şimdi yeniden ısıtılıp gündeme getirilmesinin dış kaynağın kısıtlandığı, seçime kadar yüksek büyümenin sürdürülmesi için her şeyin denenmeye başladığı bir döneme denk gelmesi de, zaten başlı başına bir tedirginlik unsuru.
Genç bankacı ve iktisatçılar hatırlamayacaktır; Refahyol Hükümeti döneminde çok sayıda kaynak paketi açıklanmış, bu kapsamda bir sürü “cin fikir” gündeme gelmiş, bunlardan bazıları uygulamaya girmiş ama hiçbirinden ciddi bir olumlu sonuç alınamamıştı. İşte havuz hesabı da bu uygulamaya giren fikirlerden biriydi. İktisadi olarak bakıldığında ise tam bir fiyasko dönemiydi.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, şimdi süsleyerek piyasaya uygun dille anlatmaya çalışıyor ama bence kendisi de biliyor ki, amaç etkin nakit yönetimi ise mevcut Hazine Tek Hesabı uygulaması ile bunun başarılması zaten mümkün. Şimşek belediyelerin kapsam dışında kalacağını, fonların ve KİT’lerin aşama aşama hesap kapsamına alınacağını söylüyor. Artık parası kalmayan Özelleştirme Fonunu kapsama almanın fazla önemi yok. TMSF, Savunma fonu gibi asıl kaynak sahibi fonları kapsama almadıktan sonra bir etkisi olmaz.
Kaldı ki; KİT’i, fonu iyi yöneten yönetici ile kötü yöneticinin ne farkı olacak? Karlı KİT’in parasını verimsiz KİT’ler kullanınca bunun adı nakit yönetiminde verimi artırmak mı yoksa kötüleştirmek mi olmalı?
Özetle; ekonomi iyi yönetilse, ciddi bir sıkışıklık beklentisi olmasa böyle bir çözüm yolunun arayışına girmenin anlamı da olmaz. Bunu tüm bankacılar ve yabancı fonlar da aynı böyle algılayacaktır. Kısacası; önemli bir getirisi olmayacak, algının daha da kötüleşmesine yol açacak bir karar olarak görülüyor.
Paylaş