Paylaş
Diğer bakanların değinmediği, ama herkesin konuştuğu risklere konuşmalarında yer verip, bu risklerin gerçekleşmeyeceği konusunda ikna etmeye çalışıyor. Yani onların dilinden konuşarak, piyasaları sakinleştirmeye çalışıyor.
Ekonomideki olumlu gelişmelere ağırlık verip, risklerin ise gerekli tedbirlerin alınmasıyla giderilip, olumlu seyrin sürdürüleceğini söylüyor. Bir tür “beklenti yönetimi”, yani...
Mehmet Şimşek, bu amaçla son dönemde sık sık toplantılara katılıp konuşmalar yapıyor, basına demeçler veriyor. Geçen haftaki bir konuşmasında da hükümetleri döneminde ne kadar iyi büyüdüklerini, bu yolla gelişmiş ülkelerle farkın nasıl azaldığını ve azalmaya devam edeceğini anlatmış. Ancak bunu yaparken yüksek enflasyon tehlikesine de dikkat çekip, rasyonel değerlendirmeler yapmış. Enflasyonun yüzde 10’un üzerine çıktığını, bunun Türkiye’nin en acil problemlerinden biri olduğunu kaydeden Şimşek, “Sakın aranızda, ‘biraz enflasyon olsa ne olur’ diye düşünen olmasın. Çünkü ‘biraz enflasyon’ yıkıcı olur. Enflasyonun yüksek ve dalgalı olduğu ülkelerde büyüme düşük olur, makro ekonomi öngörülebilir olmaktan çıkar” demiş.
Fiyat istikrarının büyümenin olmazsa olmaz bileşeni olduğunu kaydederek, “Eğer Türkiye sağlıklı, sürdürülebilir yüksek büyümeyi istiyorsa, mutlaka ve mutlaka enflasyonu düşük tek haneye indirmek zorundadır” diye eklemiş.
Buna karşılık enflasyonda geçici bir artış olduğunu düşündüklerini, bunda en büyük etkinin kur etkisi olduğunu belirten Bakan Şimşek, önümüzdeki dönem enflasyonun tekrar aşağı geleceğine inandıklarını çünkü sıkı para politikasının devrede olduğunu söylemiş. Sıkı para politikasının kredi politikası çok genişlemeci olduğu için geçen yıl etkili olamadığını kaydeden Şimşek, “Merkez Bankası’nın politikası geçen sene KGF nedeniyle etkili olamadı. Şimdi biz KGF’de imalat sanayini, arz yönünü ve ihracatı destekleyeceğimiz için daha nötr bir etkide olacak ve parasal sıkılaştırmanın etkilerini önümüzdeki dönemde enflasyonda görmeyi umut ediyoruz” demiş.
YANLIŞLARI KİM YAPTI?
Bu tavır aslında tüm hükümetin tercih ettiği, halkın ve piyasanın havasına bakarsak politik olarak da geçerli bir tavır olarak gözüküyor. Baştan sona tüm hükümet üyeleri olumlu gelişmeleri kendi işleri, olumsuz gelişmeleri ise “Adını koymadıkları bir başkası”nın yaptığı işler gibi anlatıyorlar. Ekonomide de önce Ali Babacan, sonra Mehmet Şimşek bu rolü oynamaya devam ediyorlar. Piyasa da “Aslında bunlar sorunları biliyor” deyip, sakinleşmeye devam ediyor gibi gözüküyor.
Şimdi düşünün; Şimşek’in söylediklerinden, aslında “2017 yılında büyüme-enflasyon dengesinin iyi kurulamadığını, yani ekonomi yönetiminin başarılı olamadığını, çünkü makro dengenin tehlikeye atıldığını” çıkarmak gerekmiyor mu? KGF kredileri kararını, enflasyonun çift haneye çıkacağını bile bile kim verdi? Bilmiyorlarsa daha kötü değil mi? Merkez Bankası’nın hükümet bu kararı verince, daha da sıkı para politikasına geçmesi gerekmiyor muydu? Siz 2019’daki seçimler öncesi, 2018’de mali ve parasal gevşemeden vazgeçilip enflasyonla samimi mücadele edileceğini tahmin ediyor musunuz?
Aslında piyasanın bunlara inandığı ise şüpheli; bu nedenle döviz hesapları yükselmeye devam ediyor. Beklenti anketlerinde Şimşek’in enflasyonu azdırdığını söylediği kur ve enflasyon tahminleri, bu nedenle resmi hedeflerin çok üzerinde çıkıyor.
Ancak piyasa, çıkarı öyle olduğu için, şimdilik inanmış görünüyor. Sonrası ne olur?
Paylaş