Paylaş
Yaşanan dalgalardan sonra 2018 yılının tümüne baktığımızda başarılı bir yıl geçirdiğimizi söylemek pek mümkün değil. Buna karşılık son aylardaki performansın, rakamlara baktığımızda, nispeten olumlu olduğu da ortada.
Peki bundan sonrasına ilişkin neden belirsizlik hakim?
Her şeyden önce ekonomide gerekenlerin yapılacağı konusunda kesin bir güven oluşmuş değil. Ağustos’ta yaşanan büyük dalganın geldiği, ekonomik ve siyasi kararlarda yanlışlar yapıldığı, zaten düzelmenin nedenlerine baktığımızda açıkça görülüyor. Yani uzun süre Merkez Bankası’nın faiz artırımını engellediğinizde, Rahip Brunson davası gibi, sonradan düzeltmek zorunda kaldığınız hataları yaptığınızda, zaten dalgaya yakalanmamız kaçınılmazdı. Merkez Bankası’nın olması gerekenden çok daha yüksek faiz artırımına gitmek zorunda kalması, hep söylediğimiz, zamanında alınmayan kararların faturasının daha ağır olacağı gerçeğini bir kez daha ispatladı.
İşte piyasadaki tedirginliğin önemli nedenlerinden biri yine hatalı kararlar alınma ihtimali. Piyasaların düzeltilmesi sürecinde piyasaya müdahale edilmesi, bu tavrın süreceğinin görünmesi de ayrı bir tedirginlik konusu.
Henüz yapısal bir kararın alınmaması, müdahaleler ile piyasanın düzeltilmiş görünmesi, seçim nedeniyle oluşabilecek mali bozulmanın dozunun hala netlik kazanmamasını da tedirginlik yaratan unsurlar olarak görebiliriz.
SEÇİM SONRASI
Seçimden sonrasına ilişkin gerekenlerin yapılacağına ilişkin kesin bir güven de oluşturulabilmiş değil. Enflasyonun düşük görünmesini seçime kadar sağlasanız, hem içtalebi artıracak maaş artışları, hem enflasyonu ciddi biçimde geriletecek kararların seçimden sonra alınıp alınmayacağındaki belirsizlik nedeniyle piyasa emin olamıyor.
Buna karşılık bankaları kredi vermeye zorlayarak, faizleri suni biçimde aşağı çekerek üretimin yeniden canlandırılmasının mümkün olamayacağının da herkes farkında. Üretimin yeniden canlandırılması için yatırıma ihtiyaç var ama hem yerli hem yabancı sermayede böyle bir istek görülmüyor. Bu isteğin yeniden oluşması için artık hukuk reformu, demokrasinin güçlendirilmesi adına somut adımların atılması gereği ortada ama yapılır mı, belli değil.
Küresel ekonominin 2019 yılında bizim gibi ülkeler için avantajlı olacağını söyleyenler olsa da, hem ABD’de hem AB’de yaşanacak siyasi gelişmelerin, hem de ticaret savaşlarının 2019 yılında büyük dalgalanmalara neden olabileceğini belirtenlerin sayısı giderek artıyor. Yani küresel ekonomi Türkiye ekonomisi için fırsat mı tehdit mi olacak, henüz belli değil.
Dış gelişmeler son dönemde siyasi olarak başarılı gibi görünmesine rağmen, hala bölgede çatışmalara gebe iklimin devam etmesi, çok daha hassaslaşan dengeler ekonomiyi etkileyecek unsurlar olarak giderek öne çıkmaya başlıyor. Özetle; 2018 yılı iyi geçmedi, umarız 2019 yılı daha iyi yaşanır.
Bunun için artık küresel siyasi eğilimleri bahane etmeden çağdaş demokrasi standartlarına doğru yol alınmaya başlanacağı, artık ekonomide hata yapılmadan bilimsel gerçeklere göre hareket edildiği, dolayısıyla tüm halkın faydalanacağı bir gidişatın temellerinin atılacağı bir yıl olması dileğiyle.
Herkese sağlıklı, mutlu, huzurlu yıllar dilerim.
Paylaş