Paylaş
Günümüz çocuklarının onlara sunulanla yetinmediğini, mantık yürütüp ötesini sorguladığını gösteren bir örnekti bu diyalog...
Bu eleştirel bakış giderek daha da önem kazanıyor, çünkü hayatımızı menüler belirliyor.
hurriyet.com.tr ana sayfasından TV'deki akşam bültenine, Facebook haber akışınızdan Google arama sonuçlarına, ilkokul müfredatından şehrinizde hafta sonları alabileceğiniz özel dersleri gösteren panodaki listeye dek, hemen tüm bilgi kaynaklarınız bir menüden ibaret.
Bu hafta sonu yapılacak referandum da TBMM'nin sizin için belirlediği bir menü aslında: Bir maddeyi kabul edip bir başkasını reddetme şansı size verilmiyor örneğin... Fast food restoranlarındaki gibi, bir menü satın aldıysanız, o patates kızartmasını yemeseniz bile parasını ödüyorsunuz.
Eski Google çalışanı Tristan Harris, "Menüyü kontrol eden seçenekleri kontrol eder" diyor. (Bu yazının tamamını okumanızı tavsiye derim)
İnsanların yüzde 90'ının, Google'da bir kelime arattıklarında ilk sayfa ile yetindiklerini biliyor musunuz? Sadece yüzde 10'umuz Google'ın ikinci sonuç sayfasına da bakıyor... Sonrasına bakan ise neredeyse yok gibi...
Bu yüzden "menü okur yazarlığı" kavramı ve çocuklarımızın bu farkındalıkla yetişiyor olması önemli... Ama gerçekten böyle mi yetişiyorlar?
İtalya'nın Perugia kentinde geçen hafta yapılan Uluslararası Gazetecilik Festivali'ne Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) davetiyle katılma fırsatı buldum.
Kızımla daha önce girdiğim o diyaloğun da etkisiyle, festivalin bu yıl şu üç konuya odaklanması beni şaşırtmadı: Sosyal medya, algoritmalar ve çocuklar. (Yalan haber fenomeni de çok tartışıldı ama bu artık herkesi sıkan bir konu, öyle ki 'fake news'a atfen artık bu bir küfürmüş gibi sadece F-word ---F harfiyle başlayan o kelime-- deniliyor... )
Panellerden bazı konu başlıkları şöyleydi:
...Algoritma çağında kamuoyu, algoritmalarla işbirliği, algoritma ipuçları, algoritmada çeşitliliği artırmak, yazı işlerinde algoritmaların ve metriklerin rolünü yeniden düşünmek...
...Gazetecilikte bot kullanımı, Instagram'de görsel hikaye anlatımı, Facebook'tan haber toplamak için gazetecilik araçları...
... 360 ve VR videolarla kuşatıcı (immersive) gazetecilik, veri gazeteciliği araçları, Google'ın hızlandırılmış mobil sayfaları (AMP)...
"Gençlere haberleri iletmek," "çocuklar için yazı işleri" ve gelecek kuşakla angaje olmak" gibi konu başlıklarındaki paneller de ilginçti.
Kıdemli gazeteciler 10 yaşındaki Maximilian Wolff'a, onun kuşağını anlamak için sorular sordu.
Mesela Max, güvenilir bir haber kaynağı olarak nereyi gördüğü sorulduğunda, hiç düşünmeden "Google" dedi. (Bu panelin tamamını şuradan izleyebilirsiniz)
Yapma Max! Menüleri sorgulayabilen bir neslin, o menüleri algoritmalarla oluşturan Google veya Facebook gibi platformların bir içerik sağlayıcısı değil, dağıtıcısı olduğunu da en azından sezebilmesini beklerdim.
Alman çocuklarında mı bir sorun var diye kendi kızıma aynı soruyu sordum! "Tabii ki Hürriyet" dedi. "Başka?" dedim. "Google Chrome" dedi! Aaaaargghh....
Biraz daha büyüyünce "Snapchat" de diyebilirler (demesinler!).
Nitekim festivaldeki panellerden birinin başlığı şuydu: "Le Monde Snapchat'te haberleri nasıl veriyor?"
Eskiden bu festivale köklü yayıncılar sponsor olurdu, bu kez ana sponsorlar Google, Facebook ve Amazon.
Konuşmacılar arasında, bu teknoloji şirketlerinin üst düzey yöneticilerinin yanı sıra, New York Times CEO'su Mark Thompson'dan The Guardian, BBC ve TIME gibi köklü kurumların kıdemli gazetecilerine pek çok isim vardı.
NYT, kendisini sürekli "yalan haber" yapmakla suçlayan Başkan Donald Trump döneminde abone sayısını hızla artırıyor.
Thompson''ın verdiği bilgiye göre gazete, 2013 ve 2014 boyunca kazandığı abone sayısı toplamını, sadece 2016'nın son üç ayında aşmayı başardı ve 2017 ilk çeyrek sayısının daha da yüksek olduğu tahmin ediliyor.
Peki, NYT'ın "muhalif" bir ton kullanmaya başladığı bir dönemde; daha sakin bir sesle, ama örneğin Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı Mike Flynn'i koltuğundan eden haberlerle öne çıkan rakibi Washington Post ne durumda?
"Başkan Trump'ı haberleştirmek: Alternatif gerçekler çağında hakikati bildirmek" başlıklı bir konuşma yapan Washington Post sorumlu yazı işleri müdürü Cameron Barr'a bu meseleyi sordum. Örneğin, rakipleri NYT'nin Trump için birkaç kez "yalancı" ifadesini kullanmasına nasıl bakıyorlardı. Barr şu cevabı verdi:
"Yalan çok güçlü, çok duygusal bir kelime. Bence habercilikte bu kelimenin pek yeri yok. 'Asla kullanılmamalı' demiyorum ama bence bu kelime, yanlış bir şey söyleyen birinin niyetine işaret ediyor. Ancak o kişinin niyetinin kasten yanlış bilgi vermek olduğuna emin olduğumuzda yalan kelimesi kullanılabilir."
Tarzları NYT'den farklı olsa da, Washington Post'un doğru bildiği yoldan ayrılmadığını ve bu yüzden ticari başarıya da ulaşabildiğini vurguladı Barr... Şöyle ekledi:
"Biz Başkan Nixon ile de ters düşmüştük. Sonunda Nixon istifa etti. Güçlü bir kişinin saklı tutmak istediği ama açıklanmasında kamu yararı olan gerçekleri araştırıp olduğu gibi yaymak medya olarak topluma karşı sorumluluğumuzdur." (Bu panelin tamamını buradan izleyebilirsiniz)
Facebook'un küresel gazetecilik ortaklıkları yöneticisi Aine Kerr, festivaldeki bir başka panelde, Facebook'ta paylaşılan popüler içeriklerden sadece yüzde 4'ünün "ciddi haberler" olduğunu, yüzde 96'sının ise "eğlence" veya "yorum" kategorisinde bulunduğunu söyledi.
Ancaaak... Bir restoran menüsündeki ana yemeklerin, o restoranın kalitesi için ordövrlerden daha önemli olduğunu, yemekleri kendisi yapmayıp sadece menüyü yazan bugünün tüm teknoloji platformlarının fark etmesi gerekiyor. Mezeler bazen lezzetli olabilir ama ana yemekler bizi yaşatır.
Evet, tepkisel/duygusal yorum yazıları veya eğlence içerikleri dijital dünyada daha kolay yayılıyor. Fakat hayatımıza uzun vadede etkisi olan, kamu yararı taşıyan, daha değerli içerikler hemen her zaman o "ciddi haberler" kategorisinden geliyor.
Dün Nixon'ı istifaya götüren Watergate skandalını ortaya çıkarmış Washington Post, bugün Flynn'in Rusya bağlantılarını haberleştirerek Trump yönetiminin ilk firesini vermesini sağlıyor.
Bu haberlerin Madonna konserinde yaşanan minik talihsizliğe kıyasla uzun vadede toplum için çok daha önemli olduğu ortada... Herhalde çocuklarımızın, geleceğin menülerinde daha çok bunları görmelerini isteriz.
Bağımsız gazetecilik bu yüzden, teknolojinin sarsıcı etkilerine rağmen, demokrasinin vazgeçilmezi olmayı sürdürüyor.
* "Hakikat Sonrası Dönemde Gazetecilik ve Yeni Medya" başlıklı yazımı, İnternet Özgün Köşe Yazısı dalında ödüle layık gören Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne çok teşekkür ederim. Bu ödülü, 162 gündür haksız bir şekilde özgürlüğünden mahrum bırakılan gazeteci Kadri Gürsel'e ithaf ediyor, aynı adaletsizliğin mağduru olan Murat Sabuncu ile Ahmet Şık başta olmak üzere diğer tutuklu Cumhuriyetçilere selam gönderiyorum. Törenden önce buraya not düşmek istedim.
Paylaş