Paylaş
Son olarak topa Henry Kissinger girdi.
Son 40 yılda ABD politikalarını belki de en çok etkilemiş isim…
Atlantic dergisinin haziran sayısında yazan Kissinger diyor ki: “İnsanlık yapay zekanın yükselişine ne felsefi olarak ne de entelektüel olarak hazır.”
Sözü de şöyle bağlıyor: “ABD yönetimi (yapay zeka konusunda) ulusal bir vizyon geliştirmek üzere önde gelen düşünürlerden oluşan bir başkanlık komisyonu kurmayı düşünmeli. Şu kesin: Eğer bu çalışmaya en kısa sürede başlamazsak, yakın bir zamanda işin işten geçtiğini anlayacağız.”
Yani bir tür “yerli ve milli yapay zeka” diyor Kissinger…
Yapay zeka kimseye uzak geleceğe ait bir bilim kurgu kavramı gibi gelmesin, çünkü yıllardır hayatımızı doğrudan etkiliyor.
Son günlere bakınca da birçok örnek bulabiliriz…
Makine öğrenmeden nöral ağlara dek yapay zekanın hemen her unsurunun altında yatan algoritmalar bizi nasıl mı etkiliyor?
İşte, LGS’de 91 bin öğrenci algoritma yüzünden açıkta kaldı, yeni sistemin mimarı denilen müsteşar yardımcısını bakanlık görevden aldı.
Veya en sıcak meselemize bakalım: 10 Ağustos’ta ABD borsası açılır açılmaz hızla düştü, 14 Ağustos’ta ise hızla arttı. Uzmanlara göre bunun nedeni o günlerde Türk lirasındaki hareketleri dikkate alarak otomatik satış-alış yapan Dow Jones algoritmalarıydı.
‘KODLANMIŞ KANAAT’ OLARAK ALGORİTMA
Algoritma kelimesi bile 9. yüzyılda Bağdat’ta yaşamış bilim adamı Muhammed El Harezmi’nin icadıyken, Ortadoğu bugün yapay zeka gibi tartışmalarından çok uzak.
Bugünlerde Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye gelen destek açıklamalarını takdir ederken, yüzümüzü Batı’ya dönmenin bu yüzden de faydası olacağını söyleyebiliriz.
Üretime dayalı bir ekonomiye geçişte katma değerli ürün ve hizmetler ile inovasyona yönelirken yapay zekayı mutlaka dikkate almalıyız.
Facebook ve benzeri şirketlerin kendi çıkarları için algoritmaları insanın taraflı tutumundan uzak gibi gösterme çabasına ise aldanmamalı.
Cathy O’Neil’ın ifadesiyle, “algoritmalar kodlanmış kanaatlerdir.”
Bir örnek vereyim, Google’ın sesli asistanına “Hayat çok zor” gibi bir şey söylediğinizde o size “Keşke kollarım olsa da sana sarılsaydım” diye yanıt veriyor. Aynı soruyu Rusların Yandex sesli asistanına sorduğunuzda ise “Kimse sana hayatın eğlenceden ibaret olacağını söylemedi” yanıtını alıyorsunuz.
Yapay zeka, bir gün bu tür kültürel değer yargılarıyla ilgili insana fikir vermenin ötesinde, onun beden bütünlüğü üzerinde somut sonuçlar da doğurabilir.
Mesela bir gün ceza davalarını yapay zeka görmeye başlarsa, algoritmaların belirli toplum kesimlerine karşı ayrımcılık yapmadığından emin olmamız gerekir.
Bu yüzden, daha önce de yazdığım gibi, yapay zeka ar-ge çalışmalarının başından itibaren “algoritma şeffaflığının” garanti edilmesi toplumun yararına olur.
MESLEKLER, ŞİRKETLER VE DEVLETLER
Ama Kissinger’ın ima ettiği endişeler bence bunların da çok ötesinde, varoluşsal kaygıları ifade ediyor…
Bu ay Harvard Business Review’da yayımlanan Julian Birkinshaw imzalı yazıda “Yapay zeka çağında şirketlerin amacı nedir” diye soruluyor.
Yapay zeka bazı meslekleri ve iş kollarını şüphesiz yok edecekse, “ekonomik faaliyetin karmaşık formlarını etkin bir şekilde koordine eden örgüt” diye nitelenen "şirket" kavramını bir gün kadük kılabilir mi?
HBR yazarı bunun olmaması için şirketlerin yapay zekanın üretemeyeceği hangi değerleri üretmesi gerektiğini sıralıyor.
Ama bireyden yola çıkıp şirkete gittiğimize göre, vatandaştan yola çıkıp devlete de gidebiliriz.
Yapay zekanın ileri aşamalarında devletlere gerek kalacak mı?
Bugün bile yüz tanıma sistemine sahip güvenlik kameralarıyla her köşesi izlenen, vatandaşların tüm kişisel verilerini tarayıp “sosyal kredi” adı altında puanlandırarak ödül ve cezalar veren Çin’in işin içine yapay zekayı kattığını ve düzeni tamamen otonomlaştırdığını düşünün.
Kissinger’ın dediği gibi, buna hazır değiliz ama acilen hazırlanmalıyız.
Hem işin teknolojisinde liderlik ederek ekonomik rekabet avantajı sağlamak, hem de uluslararası demokratik düzlemde yasal ve etik bir çerçeve oluşturmak için…
Özetle, Polatlı’ya varan Yunan topçusunun sesleri Ankara’dan duyulurken eğitim kurultayı toplayan Mustafa Kemal gibi, “Şimdi zamanı mı” diye düşünenlere aldırmadan acilen yapay zekayı Türkiye’nin gündemine almalıyız.
Bunu yapmak için de hem devletin hem özel sektörün çabasının yanı sıra, bırakın beyin göçü vermeyi, en seçkin beyinler için cazibe merkezi haline gelecek bir düzen kurmamız gerekiyor.
Paylaş