Dr. Gündüz Tezmen

Yardım edeyim derken hastayı öldürmeyin

17 Aralık 2003
Deprem, terör, trafik, ev, iş ve okul kazaları... Bunlar karşı karşıya olduğumuz tehlikelerden sadece birkaçı. Bu nedenle acil durumlara hazırlıklı olmak ve yapılması gerekenleri bilmek büyük önem taşıyor.

ACİL hizmetine yılın 365 günü, 24 saat ihtiyacımız var. Hepimizin başına gelebilecek acil durumlara karşı çabuk ve doğru tedbirler almayı bilmek gerek. Bu yönde eğitim veren birçok kuruluş var. Kaza ne zaman geleceğini önceden haber vermez, bu nedenle her an için hazırlıklı olmakta yarar var.

Acil bir durumda yardıma koşanlar öncelikle paniği önlemek zorundalar. Panik önlendikten ve güven sağlandıktan sonra yaralının başını sabitlemek için başın altına havlu ya da ceket katlanıp konulabilir. Yaşam kurtarıcı girişimlerde bulunarak zararı en aza indirdikten sonra acil yardımı aramak gerekiyor. Bu arada yaralının üzerinde acil tıbbi kimlik kartı olup olmadığını aramak da doğru bir davranış. Profesyonel tıbbi yardım ekiplerinin yaralının sara ya da kronik bir rahatsızlığı olup olmadığını bilmesi çok önemli.

İlkyardımda temel amaç hiç kuşkusuz öncelikle kişinin hayatta kalmasını sağlamak. Bu nedenle acil yardım gelene kadar solunum ve dolaşımın sürmesini sağlamak gerekiyor. Solunumu duran hastalara hemen müdahale edilmesi şart. Birkaç dakikalık bir gecikme bile kalıcı beyin hasarına ya da ölümüne yol açabiliyor.

Yapay solunumun birkaç püf noktası var. Öncelikle başı geri, çeneyi ise dik duruma getirmek gerek. Burnu iyice kapattıktan sonra, soluk almak ve ağzı yaralının ağzına yapıştırmak suretiyle yapay solunum yapılıyor. Yavaşça ağza soluk verdikten sonra geri çekilip yaralının da soluk vermesine fırsat tanımak gerekiyor. Bunu tekraladıktan sonra nabzı kontrol etmekte fayda var.

KAN KAYBI

Kan kaybının yapılacak müdahale ile bir yardım gelene kadar durdurulması gerekiyor. Kanayan yerin üzerine temiz bir bez koyarak üzerine bastırmak en azından profesyonel yardım gelene kadar hastanın kan kaybını en aza indirebilir. Burnun kanadığı durumlarda ise baş ve işaret parmağıyla buruna basınç uygulamakta fayda var. Cam kırıklarının göze girdiği durumlarda bu kırıkların hiçbir şekilde gözden çıkarılmaması gerekiyor. Bu gözde geriye dönüşü olmayan tahribatlara yol açabilir.

Kaza yerindeki yaralıların hastanelere yönlendirilmesi son derece önemli bir adım. Burada unutulmaması gereken nokta hafif yararıların uzak, ağır yaralıların ise yakın hastanelere yönlendirilmesi. Acil servislerde yaşanacak kargaşayı göz önünde bulundurmak gerekiyor.

İlk yardımda yapılan yanlışların en önemlileri, yaralıları hareket ettirirken yaşanıyor. Öyle ki bilgisiz kişiler yeni yaralanmalara yol açabiliyorlar.

Yaralıyı taşımak gerekirse iki ya da üç kişinin bu işi birlikte yapması daha doğru. Buradaki kural ise taşıma sırasında yaralının hareketinin en aza indirgenmesi. Taşıma gerektirmeyen durumlarda yaralı tehlikeli bölgeden sürükleyerek de uzaklaştırılabilir. Yaralıyı başı önkollarınızın arasında kalacak şekilde yakadan kavrayarak güvenli bir yere sürükleyebilirsiniz.

Derleyen: Ömür GEDİK
Yazının Devamını Oku

İğne yaptırmaktan korkmayın

15 Aralık 2003
VÜCUDUMUZA upuzun bir iğnenin batırılması elbette hoşumuza gitmez. Ama sağlığımıza kavuşabilmek uğruna bu kadarcık bir sıkıntıya katlanmayı da abartmamalıyız. Çocukların korkusu bir derece de, yetişkinlerin de enjeksiyon aletinden ürkmeleri, işlem sırasında kendilerini kötü hissetmeleri şaşırtıcı.

Yetişkinlerde enjeksiyon korkusunun nedenlerini araştırırken karşınıza çocukluk günlerinde yaşanmış acı veren bir olay çıkabilir. Bilinçaltına yerleşen korkuyu gidermek pek de kolay olmaz. Çocukluğunuzda, annenizin ya da babanızın enjeksiyon yaptırtmaktan korktuğuna tanık olmuşsanız, bu korku sizde de etkisini gösterebilir. Bazı uzmanlar enjeksiyon korkusunun kalıtsal olduğunu ileri sürüyorlar. Çocukluk yıllarında sık sık enjeksiyon yapılmışsa, enjeksiyon korkusu bilinçaltına yerleşir.

Enjeksiyon korkusunu yenmek, büyük ölçüde kişilerin kendi çabalarıyla mümkün olabilir. Bazen psikolojik terapi de gerekebilir. Eğer enjeksiyon korkusundan yakınıyorsanız, doktorunuza ya da hemşireye durumunuzu önceden bildirmenizde yarar var.

Derleyen: Azize Bergin

Bir süre sonra iğne sorun olmayacak

Enjeksiyondan korkan çocuğa doktor ya da hemşire, bir oyuncak bebeğe enjeksiyon yaparak aslında korkmaya gerek olmadığını anlatabilir. Çocuğun enjeksiyon yapılırken acı duymaması için iğnenin yapılacağı bölgeye anestetik krem sürülür. Enjeksiyon korkusu had safhada olanların endişeyi giderici bir ilaç almaları uygundur Enjeksiyon korkusunu unutturmayı amaçlayan psikolojik terapilerden başarılı sonuçlar alınıyor.

Bu arada yakın bir gelecekte enjeksiyon korkusu tamamen ortadan kalkacak. Yeni geliştirilen aygıtlar sayesinde ilaç deri altına kolayca zerkedilecek. Bu yöntem yaygınlaşıncaya kadar korkunuzu yenme yöntemlerini denemeye devam etmek zorundasınız.
Yazının Devamını Oku

Sağlıklı kalbin yolu sağlıklı dişten geçer

10 Aralık 2003
Ağız ve diş sağlığı ile kalp ve damar hastalıkları arasında bağlantı olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Bu nedenle, ağız sağlığına verilen önem daha da arttı. Ağız hijyenine özen göstererek, kalp krizi ve inme riskinizi azaltabilirsiniz.

BUNDAN yıllar önce, 'dişleriniz ne kadar sağlam, ağzınız ne kadar temiz olursa kalp krizi ve inme riskiniz o kadar azalır' denilse kimse inanmazdı herhalde. Gerçekten de dolaşım sistemi ve kalp hastalıkları ile ağız sağlığı arasındaki bağlantıyı anlayabilmek kolay değil. Ne var ki, yapılan son araştırmalardan çıkan sonuçlar bu ilişkiyi doğruluyor.

Ağız sağlığımız konusunda neler yapmamız gerektiğine geçmeden önce kısaca Amerikan Kalp Birliği'nin dergilerinden birinde yayımlanan bu araştırmadan söz edelim sizlere.

Araştırma, yaşları 57 ile 75 arasında değişen 711 kişi üzerinde yapıldı. Bu kişiler, geçmişteki ağız-diş sağlığının göstergesi olan diş kayıpları yönünden incelendi. Buna göre, diş kaybı çok olan yaşlılarda beyne giden ana damarların tıkanma ve inme geçirme riski, daha az diş kaybı olanlara göre çok daha fazlaydı.

Teoriye göre, diş ve damarlar arasındaki bağlantı şöyle: Ağızda oluşan bakteriyel enfeksiyon, bir dizi olay başlatarak tüm vücutta iltihaplanmalara neden oluyor. Damarlardaki kronik enfeksiyon ise kan damarlarının daralmasına yol açıyor ve bu da inme ve kalp kriziyle sonuçlanıyor.

Bu araştırma, hiç kuşkusuz ağız sağlığının önemini daha da arttırdı. Çürüklerin, diş eti hastalıklarının ve diş taşlarının nedeni, yemeklerden sonra dişlerin üzerinde biriken yemek artıkları ve bakteri tabakasının iyi temizlenmemesi. Yemeklerden sonra yeterince temizlenmeyen bakteri plağı, zaman içinde çürüklere ve diş eti hastalıklarına neden oluyor. Dişeti hastalıklarının en önemli nedeni olan diş taşları, tükürüğün içindeki minerallerle birleşen bakteri plağının zaman içinde sertleşmesiyle meydana geliyor ve ancak diş hekimleri tarafından temizlenebiliyor.

Derleyen: Ömür GEDİK

Dilinizi de fırçalayın

Ağız ve dişlerin iyi şekilde temizlenebilmesi için, her yemekten sonra dişleri fırçalanması gerekir. Bu fırçalamanın da en az üç dakika sürmesi ve dişlerin tüm yüzeylerinin, iç ve arka taraflarının doğru olarak fırçalanması şarttır. Dilin fırçalanması da genelde unutulan ama mutlaka yapılması gereken bir uygulama. Bunun dışında, diş ipiyle dişlerin ara yüzlerinin temizlenmesi de öneriliyor.

HAFTANIN KİTABI

'Sorular ve Cevaplarla Diyabet' isimli kitap diyabet hastaları tarafından sorulmuş 45'den fazla sorunun cevabını, herkesin anlayabileceği bir dille açıklıyor.

Not: Bu kitap bir hafta süreyle tüm D&R mağazaların yüzde 15 indirimli.
Yazının Devamını Oku

Her öksürük, bronşit değil

8 Aralık 2003
Sonbaharın kışı anımsatan serin günlerinde nereye gitseniz, öksüren insanlarla karşılaşıyorsunuz. Çocuklar ve yaşlılar kadar gençler de öksürme krizlerinden yakınıyorlar. Ve de akla gelen ilk hastalık ismi bronşit oluyor. Oysa öksürükten yakınanlara hemen bronşit olmuş diye teşhis koymak yanlış. TIP dünyası bronşit ile geçen yüzyılda sanayi devriminin başladığı dönemde tanıştı. Özellikle İngiltere'de sanayi tesislerinin havayı kirletmesi sonucu ortaya çıkan hastalığın bir başka adı da ‘‘İngiliz Hastalığı’’ idi. Yirminci yüzyılın başlarında hava kirliliği bu hastalığın başlıca nedeni olarak biliniyordu. Günümüzde ise sigara, bronşit nedenlerinin listesinde bir numaraya yükseldi.

Aslında bu hastalığın iki türü var. Ama her ikisinde de akciğerlerdeki ana hava tüpleri (bronşlar) iltihaplanıp şişiyor. ‘‘Akut bronşit’’ dediğimiz tür, soğukalgınlığının ciğerleri de etkilemesiyle ortaya çıkar. Hasta öksürürken balgam çıkarır. Virüs ya da bakterilerin neden olduğu akut bronşit, bir kaç gün süren kısa bir tedavi sonucunda geçer.

SİGARA VE KİRLİ HAVA

Özellikle yaşlılar için tehlike oluşturan bronşit türü, ‘‘kronik bronşit’’tir. Uzun süre geçmeyen öksürük nöbetleri sonunda akciğerlerin enfeksiyondan korunma güçlerini yitirmelerine neden olur. Yıllar yılı sürekli kronik bronşit geçiren kişilerin akciğerlerinde kalıcı hasar oluşur. Bu kişilerde zamanla ‘‘amfizem’’ adıyla bilinen hastalık ortaya çıkar. Amfizem, akciğerlerdeki hava keseciklerinin sayısının azalması sonucu solunum kapasitesinin sınırlanması hastalığıdır.

Akciğerlerin kendilerini temizleme sistemi vardır. Fakat sigara içenler ve hava kirliliğine maruz kalanların akciğerlerinde bu sistem görev yapamaz hale geliyor. Bu yüzden de kirletici maddeler o kişilerin solunum sisteminde birikiyor ve kişiler de sık sık balgam çıkarma ihtiyacı duyuyorlar.

Solumun sistemini temizleme isteği çok geçmeden sabah öksürüklerine dönüşüyor. Gece göğüste biriken balgamları çıkarma ihtiyacı öksürük nöbetlerine yol açıyor. Bu aşamada kronik bronşit solunum sistemine yerleşmiş oluyor.Kronik bronşiti olanlar, en küçük soğukalgınlığı sonrasında akut bronşit ataklarına yakalanmaya aday oluyorlar.

SORULAR SORUNLAR

SİZE YANLIŞ TEDAVİ UYGULANIYOR

Bir kaç yıl önce bana ‘‘Thalassemia Minor’’ teşhisi koydular. Bu hastalığımın geçmesinin zor ama o kadar da tehlikeli olmadığını söylediler. Ömür boyu günde bir defa ‘‘folium asidi’’ almam tavsiye edildi. Fakat ben düzenli almadım. Bir süre önce halsizlik ile gittiğim ev doktoru bana ‘‘Colhicine’’ adlı ilacı verdi. Geçen temmuz ayına kadar iyiydim bu süre içinde iki kez benim bir gözüm bir süre için çok zayıf ve bulanık görmeye başladı. Bana Colhicine hapının ters etki yapabileceği söylendi. Böyle bir durum söz konusu mu?

Akyıl H. / Belçika

Akdeniz Kansızlığı ya da Talasemi olarak adlandırılan bu hastalık, kandaki alyuvarların (eritrosit) içinde oksijeni taşımakla görevli hemoglobinin, kalıtsal nedenlerle normal olmamasına bağlıdır. Talasemi, major ve minor olmak üzere başlıca iki türde görülür. Sizde görülen şekil, minör olarak adlandırılan ve herhangi bir sorun yaratmayan türüdür. Size uygulanan tedavilerde hatalar var. Bir kere, hastalığın tedavisi ‘‘zor’’ değil, ‘‘yok’’tur. Talasemide demir eksikliği değil, hatta fazlalığı bile olur, folik asit ve kolşisinin tedavide yeri yok. Kolşisin yan etkileri de olan bir ilaç. Size tavsiyem tüm ilaçları kesmeniz, çünkü sizdeki durumun tedavisine de gerek yok. Normal yaşantınızı sürdürün.
Yazının Devamını Oku

AIDS'e karşı önlem almak herkesin elinde

3 Aralık 2003
AIDS hastalığının yayılma hızı, tüm dünyada kaygıların artmasına yol açıyor. Sağlığı korumada en önemli unsurun bilgi olduğu bilinen bir gerçek. Bu nedenle AIDS hastalığı nedeni olan virüsün (HIV), hangi yollarla bulaştığının bilinmesi çok önemli. Ancak, dedikoduların ve yanlış bilgilerin önüne geçmek için, nelerle bulaşmadığı hakkında da bilgilenmek gerekiyor.

Hastalığa sebep olan virüsün (HIV) en önemli bulaşma yolu cinsel temastır. Bulaşma için, hasta olmasa bile kanında virüs bulunan (HIV pozitif) kişi ile bir kez bile cinsel ilişkiye girilmesi yeterli oluyor. İlk yıllarda hastalığın sadece homoseksüel (eşcinsel) ilişki ile bulaştığı sanılıyordu. Bu gün bulaşmanın yüzde 55-60'ının heteroseksüel (karşı cinsle) olan ilişkiyle bulaştığı biliniyor.

Virüs kanda yoğun bir şekilde bulunduğu için, kan ve kan ürünü nakilleri ile de bulaşma görülebilir. Bu amaçla, nakledilmesi düşünülen kanda tahliller yapılmalıdır. Ne var ki, virüs bulaşmasından sonra, tahlillerle görülene kadar geçecek 10-12 haftalık pencere döneminde yapılacak kan nakilleri ile bulaşma riski vardır.

Virüs taşıyan (HIV pozitif) annelerden bebeklere, gebelik süresince, doğum sırasında ya da emzirme döneminde virüs bulaşma olasılığı yüzde 20-30 civarındadır.

Sağlık personeli de risk altında. Ameliyat ya da enjektör iğnesi batması, virüs içeren vücut sıvılarının bulaşması gibi yollarla hastalık kapma riski bulunmaktadır. Bu risk yüzde binde 2-5 civarındadır.

Damar içi yolla uyuşturucu madde kullananlarda, aynı enjektörün birden fazla kişi tarafından kullanılması da önemli bulaşma yollarından birini oluşturmuştur.

Korunmak mümkün

Görüldüğü gibi günlük sosyal yaşam bulaşma açısından risk oluşturmuyor. Bulaşma yolları bilindikten sonra bunlara karşı önlemler almak zor değil. Cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak, kan ürünleri kullanımı sırasında ilgililerin önlem alması, bulaşmayı önleme açısından büyük önem taşımaktadır.

AIDS nelerle bulaşmaz

HIV birçok vücut sıvısında bulunmasına rağmen sadece kan, meni ve vajina salgısı gibi sıvılar aracılığıyla bulaşabilmektedir.

Dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, aynı yerde oturmak, aynı banyoyu, tuvaleti, havuzu kullanmakla bulaşmaz. Masum öpüşme denilen, travma ve kanama yaratmayacak şekilde öpüşmekle de bulaşmaz. Sivrisinek, arı ve böcek sokması da bulaşma açısından risk oluşturmaz. Ayrıca, ortak kullanılan giysilerle, telefon ahizesi gibi eşyalarla veya gözyaşı ve terle de AIDS bulaşmaz.
Yazının Devamını Oku

Miyomlardan korkmayın

1 Aralık 2003
Miyomlar, her üç kadından birinin rahminde görülebilen genelde zararsız tümörler. Miyom tedavisinde miyomu dondurma yönteminden ameliyata kadar farklı yöntemler kullanılıyor. MİYOM teşhisi pek çok kadının hayatının bir döneminde karşılaşmak zorunda olduğu bir gerçek. Çoğu kadın, miyom ya da tümör lafını duyunca ister istemez yıkılıyor. Kanser olduğunu sanıyor ya da artık çocuk doğuramayacağını düşünüyor. Neyse ki miyomlar adları kadar ürkütücü olmuyor çoğu zaman.

Miyomlar, yavaş gelişen ve genelde tedavi gerektirmeyen zararsız tümörler aslında.

BELİRTİLERİ NELER?

Miyomlar bazen bir bezelye kadar küçük olabildiği gibi bir greyfurt kadar iri olanlarına da rastlanıyor. Genelde 35 yaşından sonra her üç kadından birinde miyom görülebiliyor. Ancak çoğu kişi bunların farkına bile varmıyor.

Çoğu kadının rahmindeki miyom ya da miyomlardan habersiz yaşamasındaki en önemli etken, bunların çoğunlukla belirti vermiyor oluşu. Görülen en tipik belirti, fazla miktarda ve uzayan adet kanamaları. Buna bağlı olarak kansızlığın getirdiği yorgunluk nedeniyle kişiler cinsel yaşamlarında da sorunlar yaşayabiliyorlar. Bazı kadınlarda karnın alt kısmında veya sırtın altında ağrı ya da baskı hissi de olabiliyor. Sık tuvalete çıkma, karnın altında ani keskin sancılar da görülebilen belirtiler arasında. Miyomların dölyatağı borularını tıkayarak üremeyi engellediği nadiren de olsa görülebiliyor. Bazen rahim duvarına yapışık olan miyomun, kan ve oksijen ihtiyacı artıyor. Böyle durumda, karın altında keskin bir acı hissediliyor, bu durumda acilen ameliyat yapılarak tümörün alınması gerekiyor.

TEDAVİLER FARKLI

Miyomlar kadınların çoğunda hiçbir problem yaratmıyor. Miyom sanılan kütle nadiren kötü huylu olabiliyor ve ameliyat yoluna gidiliyor. Ameliyat öncesi kitlenin boyutlarını küçültme amaçlı olarak kısa süreli ilaç tedavisi yapılıyor.

Bundan bir dönem önce doktorlar ağız birliği yapmışçasına miyomların tedavisinde rahmin alınması anlamına gelen ‘‘histerektomi’’yi öneriyorlardı. Ama günümüzde histerektomiye pek çok alternatif sunuluyor.

Aslında histerektomi ileride oluşabilecek rahim kanseri ve rahimağzı kanserini engellediğinden avantajları olan bir ameliyat. Ancak pek çok kişi rahmin tümüyle alınması yerine sadece miyomların ameliyatla alınması tercih ediliyor. Miyom ameliyatının en büyük dezajantajı ise genel anestezi altında uygulanan çok kanlı bir ameliyat olması ve doğru uygulanmadığı takdirde gebeliğe engel teşkil etmesi. İşte bu nedenlerden dolayı miyomlar kişiyi çok rahatsız etmiyorsa hiçbir şey yapılmadan miyomun takip altına alınması tercih ediliyor. Bunun dışında sentetik hormonlar sayesinde miyomların büyümesi geçici olarak durdurulabiliyor. Bir tedavi yöntemi de miyomlara elektrik akımı vererek büzüşüp küçülmelerini sağlamak.

Derleyen: Ömür GEDİK

Karın ağrısı, kalp habercisi olabilir

HACETTEPE Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kaya Yorgancı, kalp krizinin genellikle sol omuz ve kola yansıyan göğüs ağrısına neden olmasına rağmen, seyrek olarak karın ağrısıyla da belirti verebileceğini bildirdi. Yorgancı, www.hacettepem.org adresindeki internet sitesinde yayınlanan makalesinde şiddetli, ani başlayan, bulantı-kusma, ateş gibi ek yakınmalarla birlikte olan karın ağrısının önemli bazı hastalıkların habercisi olabileceğini belirten Yorgancı, bu durumun mutlaka hekime başvurulmasını söyledi.

Hava kirliliği sivilce nedeni

ERCİYES Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ekrem Aktaş, kışla birlikte cilt sorunlarında artış yaşandığına dikkati çekti. Kışın daha az güneş gören cildin hava kirliliği ve kalın giysi gibi gibi dış etkenlerden daha fazla etkilendiğini belirten Prof. Aktaş, özellikle sivilce ve akne sorunu olanların cilt temizliğinde daha hassas olması gerektiğini söyledi. Prof. Aktaş, ‘‘Kalorifer ve sobalardan çıkan baca dumanı, egzoz gazı ciltte yer alan gözenekleri tıkıyor. Bu da sivilce ve aknelere neden oluyor’ dedi.
Yazının Devamını Oku

Mutfakta bekleyen tehlike: Donmuş gıda zehirlenmeleri

26 Kasım 2003
Gazetelerin genellikle üçüncü sayfalarında yer alan gıda zehirlenmelerine ilişkin haberler sizi yanıltmasın. Sadece dışarda yediklerinizden zehirlenmezsiniz. Asıl büyük tehlike, evinizin mutfağında sizi bekliyor. TIP dünyasında yapılan araştırmalar, sağlığımız açısından büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bugün bir çok Batı ülkesinde gıda zehirlenmeleri salgın denecek boyutlarda. Özellikle de evlerde hazırlanan yiyecekler sağlığımızı tehdit ediyor.

Bu açıklamaları sakın abartılı bulmayın ve hatayı kendinizde aramayın. Asıl sorun, günümüzün mutfak koşullarında. Yiyeceklerin uzun süre buzdolaplarında veya evlerde bekletilmesi gibi günün koşullarından kaynaklanan nedenler gıda zehirlenmelerine yol açıyor.

Zevkle yenilen bir yemekten sonra ev halkını hastanelere taşımamak için öncelikle alış veriş yaparken dikkat etmeniz gereken hususları sıralayalım:

Marketlerde soğutucularda bekletilen yiyeceklerin 3 derece santigratta bekletilmesi gerekir. Dondurulmuş yiyeceklerin de en fazla -18 derece bekletilmesi şarttır. Soğutucu ve dondurucularda bulunan termometreleri mutlaka kontrol edin.

Dolapların soğutucuları genelikle alt kısmında yer alır, üst kısımlarda ısı sürekli değişebilir. Bu da üst raflardaki yiyeceklerin bozulmasına neden olur. Alt kısımdakileri tercih edin.

Yiyecek satın alırken her zaman üretim ve son kullanma tarihini kontrol edin.

ALINACAK TEDBİRLER

Buzdolabınızın ısısını 5 derecede tutmaya gayret edin

Satın aldığınız yiyeceklerin nasıl muhafaza edilmesi gerektiğini öğrenin.

Buzdolabını tıka basa doldurmak, yiyeceklerin bozulmasına neden olabilir.

Yiyecekleri buzdolabınızda kapalı kaplarda muhafaza edin. Hiç değilse üzerlerini folyo ile örtün.

Derleyen: Azize Bergin

Kedileri mutfağa sokmayın

Salmonella, listeria ve kampilobakter gibi bakteriler yiyeceklerin hızla bozulmasına ve sonuçta gıda zehirlenmelerine neden oluyor. Özellikle çiğ ya da yeterince pişmemiş et, tavuk ve yumurta bu açıdan riskli.

Bu arada kedi köpek gibi ev hayvanlarını okşadıktan sonra mutlaka ellerinizi yıkamalısınız. Kedilerin mutfak tezgáhlarının üzerinde gezinmelerine asla izin vermeyin.

Önceden hazırlanmış salatalarda ve yumuşak peynirlerde listeria adı verilen bir bakteri bulunur. Salata malzemesini çok iyi yıkayıp fazla bekletmeden tüketmek gerekir.

Stafilokokus adıyla bilinen bakteri, yiyeceklere bunları hazırlayanlardan geçer. Özellikle kesikler son derece etkilidir. Bu bakteriden zarar görmemek için, yemeği hazırlayan kişi ellerini sıkça yıkamalı ve yiyeceğin üzerine doğru aksırıp öksürmekten kaçınmalıdır.

HAFTANIN KİTABI

Uykunun sadece hafta sonları yakalanan, egzersizin bir zamanlar okulda yapılmış hareketler ve sağlıklı beslenmenin de eteğinize sığmadığınızda kalkıştığınız geçici bir heves olduğunu düşünüyorsanız eğer, 'Tembel Kızın Sağlıklı Yaşam Rehberi' tam size uygun bir kitap.

Anita Naik bu kitapta, sizlere bir top-model olmayı değilse de, yaşamınızda önemli kısıtlamalar yapmadan kendinizi daha enerjik hissetmenizi, bezginliği yenmenizi ve yaşlılığınızda kimseye muhtaç kalmadan yaşamanızı sağlayacak öneriler getiriyor.

Bu kitap bir hafta süreyle tüm D&R mağazalarında yüzde 15 indirimli olarak satılacaktır.
Yazının Devamını Oku

Seyahat hastalığı tatili zehretmesin

19 Kasım 2003
Dokuz gün sürecek bir bayram tatili var önümüzde. Bu uzun tatili değerlendirmek isteyen kimileri seyahate çıkma hazırlıklarına başladı bile. Tatil hastalıklarıyla tatilinizin zehir olmasını istemiyorsanız, uyarılarımıza kulak verin. Uzmanlar, insana seyahati zehir bulantının nedenini henüz kesin olarak saptamış değil. İç kulaklarındaki denge mekanizmasının aşırı derecede duyarlı olmasının böyle bir sorun yarattığı biliniyor. İç kulak, bizim zemin ile hangi pozisyonda olduğumuzu belirler. Sürekli hareket, iç kulaktaki denge mekanizmasını bozarak, insanda sarhoşluk etkisi yaratabilir. İki durumda da kendimizi kötü hissederiz, kusma ihtiyacı duyarız, hatta hasta oluruz.

Özellikle çocuklar, seyahat hastalığına sık yakalanırlar. Onların duyu organları, değişiklikleri çok çabuk algılarlar. İç kulak aşırı duyarlı olur ve en küçük bir sarsıntı bile çocuğu hasta edebilir.

Tedavisi mümkün

Eğer yolculukta hastalanmaktan korkuyorsanız, bazı tabletler belirtilerin çoğunu yok edebilir. Bazı durumlarda da bileklere geçirilen akupunktur etkili baskı bantları da işe yarıyor. Ancak bazı uzmanlar bu uygulamanın psikolojik etki yarattığı kanısındalar.

Çocukların durumu

Çocukların seyahat hastalığına yetişkinlerden daha sık yakalandıklarını belirtmiştik. İki yaşından küçüklerde çok seyrek olduğu halde, 3-12 yaş gruplarındaki çocuklarda çok sık görülüyor

En çok etkilenenler

Araştırmalar, seyahat hastalığının kadınları daha çok etkilediğini gösteriyor. Özellikle hamile kadınlarda seyahat hastalığı çok sık görülüyor. Ayrıca, adet kanamaları öncesi hastalanma olasılığı çok yüksek.

Tedbirler

Seyahat hastalığına karşı kullanılacak tabletler, yolculuktan önce alınmalıdır. Yola çıkmadan önce ağır yemekler yenmesi de sakıncalıdır. Hareketlenmelere aşırı duyarlı kişilerin, yolculuk sırasında okumaları da hastalığı tetikler. Seyahate çıkarken yanınızda plastik torba, içme suyu ve kağıt havlu bulundurmayı ihmal etmeyin.

HAFTANIN KİTABI

‘‘Antipsikiyatrinin, barındırdığı insancıl öze karşın, muhkem ve tutarlı bir bakış açısı yansıtmadığını sanıyorum. Duygusal yaşantının her bir parçacığını patoloji hanesine yazarak bir ilaç önermek ne kadar indirgemecilikse, ruhsal ıstırabı görmezden gelerek ilaç tedavisini yok saymak da o kadar indirgemeciliktir. İfrat ve tefrit arasında bir yol olmalı.’’

Doç. Dr. Kemal Sayar, Ruh Hastalığını Anlamak isimli kitabını böyle tanıtıyor.

Bu kitap bir hafta süreyle tüm D&R mağazalarında yüzde 15 indirimli.
Yazının Devamını Oku