Paylaş
Şener Türkmenoğlu’nun Eyüp-Yaşayanların dilinden...* kitabı bu anlayışı yansıtan bir çalışma.
Gerek İstanbul’da gerek Türkiye’nin herhangi bir şehrinde yaşayan biri mutlaka Eyüp’ü görmüştür, hele ramazanda mutlaka ziyaret etmiş, ibadetini yerine getirmiştir.
İstanbul’un bu çok eski semtinde yaşayan, yaşamış olan 640 kişiyle konuşulmuş.
Albüm/kitabın sayfa düzeni şöyle:
Genellikle aile reisinin biyografisi, fotoğrafı, ondan sonra kuşakların anlattıkları yer alıyor. Yazılara eşlik eden zengin bir fotoğraf arşivi de kitabı önemli kılıyor.
Eski bir semtin, başka bir deyişle mahalle dayanışmasının, hoşgörüsünün, dostluğun simgesi bir semt olma özelliği öne çıkıyor.
Türkmenoğlu, kitabın oluşum sürecini, ortaya çıkışını Önsöz’de belirtiyor.
“Hatıralarıyla Eyüp’ün son yüzyılına yolculuk...” yazının başlığı:
“Sözlü tarih olarak adlandırdığımız bu çalışma, 2000-2018 yılları arasında 60 yaş üstü 120 Eyüplünün yazıları ve kayıtları ile önemli bir veri birikimine ulaşmıştı. Söz konusu kaynak veriyi kamuoyuna sunmak ve gelecek nesillere aktarmak görevimizdi.
Metinler, katılımcıların doğum günü tarihlerine göre kronolojik sıralandığında, aktarımların da birbirinin devamı şeklinde olduğunu fark ettim. Böylece metinler, hem bir mekânın ve bir olayın, hem de bir kişinin farklı dönemlerini tanıma olanağı sağlayacaktı.
Yeni anlatıcıların da katılımı ile birlikte Eyüp’ün mukaddes yapısının dışındaki çağdaş ve yenilikçi yüzü de bu kitapta kendisini gösterdi.”
Bu yazıyı, Dr. Osman Bayrak’ın yazısı izliyor.
Bir semtin yazılı tarihini yazabilmek için sözlü tarihini bilmek gerekiyor.
İbadetten eğlenceye bir semtin özellikleri, insan unsurunun değişen yanını, kentleştikçe insanların birbirine yabancılaştığını bu kitaptan bir kez daha öğreniyoruz.
Tiyatronun kuruluşu, oradan yetişen sanatçıların kimliği bizi bilgilendiriyor.
*
ESKİ bir Eyüplü Aleksandra Uğurluoğlu’nun anlattıkları, İstanbul’un dinler, diller üzerindeki yerini simgelemesi açısından önemli:
“Bütün komşularımız Eyüp’ün yerlileriydi; hakikaten çok yakındık, çok iyi anlaşıyorduk, içlidışlıydık. O yıllarda tek gayrimüslim bizdik mahallede.
Bizim Paskalya, Yumurta Bayramımız oldu mu, yakın olduğumuz iki-üç komşumuza yumurta, paskalya çöreği, zerzevat filan götürürdük.”
Tanınmış gazetecilerden Orhan Peksayar’ın anlattıkları, Eyüp’ün değişik mevsimlerde, hele ramazanlarda semtin nasıl olduğunu anlatıyor.
Peksayar’ın bir anısı da bugüne ışık tutuyor.
6-7 Eylül olaylarında mahalleli, gayrimüslim komşuların evlerinin önünde toplanmış, kimseyi yaklaştırmamışlar.
Tanıdığımız adlardan biri de ünlü oyuncu Lale Belkıs, Eyüp için ne diyor:
“Eyüp’teki anılarımdan kaç tane roman çıkar!..”
O da birçok kişiyi tanıtıyor bize.
Eyüp’ün insanlarını, insan ilişkilerini ayrıntısıyla öğrenmek istiyorsanız, tanınmış bir adın, Erol Mütercimler’in anlattıklarını mutlaka okumalısınız.
Anlattıklarının ara başlıklarını okuyunca, siz de önemini kavrayacaksınız:
- Yanlış tayin sonucu Eyüp
- Eyüp’ün nezih, zarif insanları
- Eyüp’te yaşatılamayan tarih ‘Rıza Pastanesi’
- Eyüp’ün önemli simaları
- Rami’nin tarihi
- Eyüp’te futbol
Yaşayanlar Eyüp’ü anlatıyor
YAZIMI bir şair dostun sevgili M. Sunullah Arısoy’un Eyüp şiirinden dizelerle noktalıyorum:
“Çocukluğum Eyüp’te geçti benim
Bir ‘Şeyh Efendi’ hatırlarım daima:
İnce ve solgun yüzlü ihtiyar;
İnce, uzun ve beyaz sakallı!
Evde kalmış yaşlı kızlar hatırlarım
Eyüp gelince aklıma
Öyle bir içine çekiliş, bir garip sessizlik!
Sabah erken uykulu gözlerle
Yine o garip sükun ve mütevekkil eda içinde
Fabrika yolunda kadın, erkek, genç, ihtiyar!
*
Eyüp deyince, Allah gelir, ekmek gelir, ölmek
Gelir aklıma!”
(*) Eyüp Dostları Vakfı
Paylaş