Tarihe tanıklık etmek

İLERİDE Türkiye’nin tarihini yazacaklar, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne uzun bir bölüm ayırmak durumundalar.

Haberin Devamı

Tankların önüne siper olanlar, demokrasiye sekte vurulmasın diye ölümü göze alanlar, yarının tarihçileri tarafından sevgiyle, saygıyla anılacaklardır.

Sonsuzluğa gidenler, huzur içinde uyuyorlar.

Peki arkalarında kalanların acıları, duyguları, her an onları hatırlamaları...

15 Temmuz Demokrasi Kahramanları kitabı, önemli tanıklık ve belge kitabı olması açısından çok önemli.

Kapaktaki bir başlık, darbeyi yaşamış görmüş herkesin okumasını zorunlu kılıyor: “Aileleri şehitlerimizi anlatıyor”*.

Kitabın editörlüğünü İpek Özbey yaptı, kitabı oluşturan diğer adlar ise Güliz Arslan ve İpek İzci.

Hepsinin kitabın hazırlık sürecinde nasıl titiz ve yoğun mesaiyle çalıştığının tanığıyım. Gecelerini gündüzlerine kattıklarını biliyorum. Hepsinin emeğine sağlık.

Başlarken’de Özbey kitabı nasıl hazırladıklarını, aileleri nasıl bulduklarını, neleri sorduklarını şöyle özetliyor:

“Yurdumuzun üstüne kâbus gibi çöken 15 Temmuz gecesinin mağdurlarından biri de Hürriyet ve CNN Türk’tü.
FETÖ’nün darbe girişiminin yakın tanığı, Hürriyet, bir ilke daha imza atmaya karar verdi: O gecenin kahramanlarını yazın dünyasına kazandırmak...
Adını kahramanlar listesine altın harflerle yazdıran bu yurtseverler kimdi?
Göz göre göre ölüme karşı nasıl olmuştu da sokağa çıkmışlardı?
Aileleri nasıl yaşamıştı?
Arkadaşlarımız Güliz Aslan ve İpek İzci ile birlikte aileleri tek tek aradık.”

Hürriyet’in yazarları her biri bir hayata odaklandı, öyküsünü kaleme aldılar.”

Kimler var? Ertuğrul Özkök, Mehmet Y. Yılmaz, Ahmet Hakan, Ayşe Arman, Uğur Vardan, Aslı Barış, Hakan Gence, Hande Fırat.

YAKINRLARININ duyguları, hissettikleri iki ruh halini birden yansıtıyor.

Birincisi en yakınlarını kaybetmek, diğeri de demokrasiyi kurtarmak.

Trajik öyküler hepimize o kâbus gecesini yeniden yaşatıyor.

Polis Dursun Acar’ın telefonunun kesilmesiyle ağabeyi ölümünü öğreniyor.

Ayakkabı imalatçısı Mesut Acu’nun ölümünü ailesi iki gün sonra öğrenebiliyor.

Öğrenci Ömer Can Açıkgöz, bir şey olmaz demiş. Ve babası tek evladını kaybetmişti.

Hukuk öğrencisi Yasin Naci Ağaroğlu, helikopterden açılan ateşle öldürüldü.

Dürümcü Murat Akdemir’in “ah” sesini babası telefonda duydu.

Tesisatçı Suat Akıncı, ben gidiyorum anne dedi ve bir daha dönmedi.

Demet Alkan, eşi Murat Alkan için bakın ne diyor?

“O bizim kahramanımızdı, şimdi bütün Türkiye’nin kahramanı oldu.”

Polis Fevzi Başaran’ın 13 Ağustos’ta düğünü vardı.

Size verdiğim örnekler, kitabın sayfalarında yer alan onulmaz acıyı bizim yüreğimize mıhlıyor. Babasız kalan evler, gelmeyeceğini bile bile yolunu gözleyen eşler, yarına dair kurulan umutları şehitle birlikte mezara gömenler...

Teknoloji, sevdiklerimizi takipte, haber almakta yararlı ama telefonda asılı kalan bir ah sesi bizi çökertiyor.

Ailelerin çoğunun söyledikleri, telefon başında öğrendikleriyle dünyanın başlarına yıkılışı...

ACILAR paylaşıldıkça azalır. Onların ölümü bizi yaşatmak içindi.

(*) Hürriyet Kitap

Yazarın Tüm Yazıları