Paylaş
Mensubu olduğum 50 Kuşağı’ndan iki ustanın sahih, şeffaf mektupları, iki yazarın birbirine ve okura açık bütün ruh hallerini ortaya koyuyor.
Yaratma sürecinin sancıları. Yazdıkça yaşadıkları her şehir, her ülke, bir iğneli fıçı...
Şair ne demişti: “Ve keder atımızın terkisine biner gelir.”
Hâmi’nin dizelerini anımsadım: “Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir.”
Bu mektuplar yalnız iki usta yazarın kişisel dünyasını aktarmıyor. Bir dönemin edebiyatının/edebiyatçısının zengin panoramasını da sunuyor. Mektuplarda benim de olduğum birçok ismi görünce anılar denizinde kulaç atmaya başladım. Siz de bir dönemi daha yakından göreceksiniz.
Özyurdunda Yabancı Olmak
Demir Özlü–Ferit Edgü Mektuplaşmaları
Sel Yayıncılık / 248 sayfa, 18 TL
Özlü ailesinin her ferdini tanıdım. Babası Sabih Özlü’yü, annesi Nimet Özlü’yü, kardeşleri Tezer Özlü ile Sezer Duru’yu. Üç kardeş Türk edebiyatının önemli eserlerine, dünya edebiyatının önemli çevirilerine imza atmıştır...
Mektuplar iki iyi dostun, iki iyi yazarın birbirlerine yüreklerini, beğenilerini, dertlerini içtenlikle açmalarının Türk edebiyatında pek az örneği görülen belgeleri.
Demir Özlü, ‘Önsöz Gibi’de Ferit Edgü ile dostluklarının başlangıcından bugüne öyküsüne değiniyor. Fransızcalarını ilerletmek için Allience kursunda karşılaşıyorlar. Birbirlerine edebiyatla yaklaşıyorlar. Sonrası 65 yıllık bir dostluk...
Ferit’e yazdığı mektupta, fakülteye tayininden sonra İşçi Partisi ile ilişki kuracağını yazıyor. Başına gelecekleri okumuşsunuzdur...
Demir Özlü, bağnaz siyasetin gadrine uğramış, sürgünde yaşamış bir yazar. Beyoğlu’nu da Stockholm’ü de edebiyat tarihine armağan etmiş, ustalığıyla övünmeyen, övgüyü başkalarına bırakan biri.
Ferit Edgü, dostlukların büyük koruyucusu, yayıncılığıyla kendi ustalığının bencilliğinde yaşamayıp, iyi yazarları da yayımlayan bir misyoner.
Şunun bilinmesini isterim, bu mektupların hiçbiri ‘bir gün yayımlanır’ diye yazılmamış. Aksine bu mektuplar, yazmakla yaşamak, her şeye rağmen elden geldiğince yazmaktan söz ediyor. Günlük yaşamın içinde edebiyatın yerinin ne olduğunu, kişisel dostlukla edebi dostluğun sarmal ilişkinin en düzeylisini, içtenliğini sürdürmek bu mektupların altının çizilmesi gereken özelliklerinden biri. Okur bu mektuplarla, Özlü ile Edgü’nün birbirlerinin yazdıklarının değerlendirmesinde iyi birer eleştirmen kimliği taşıdıklarına da tanık olacak.
Demir’in mektubundan: “Edebiyat, edebiyat, en iyisi, nasıl olursa olsun, biraz aklı başında olsun yeter.”
Ferit’in mektubundan: “Ben de dayanmak için yazmaya başladım. Eski bir sevgiliye döner gibi. Kendimi zorlayarak. Başka çıkar yol olmadığını görerek.”
Gerek Demir Özlü gerek Ferit Edgü okurları, bu mektuplardan yararlanarak iki yazarın da eserlerini yeniden okumalılar...
Mektupları okumanızı salık verirken, öznel davrandığımı sanmayın. Edebiyatın iyisine her zaman ihtiyacımız vardır. Yazıyı Ferit’in bir sözüyle bitirmeliyim: “Sevgili Demirciğim, n’olur, şimdilik ölmeyelim.”
Çok yaşayın, ben de sizi yazayım...
Paylaş