Paylaş
Çünkü her semtini gezip tarihini öğrenmeden bu kentin tadını çıkarmak mümkün değil.
İstanbul şiirleri, İstanbul romanları, İstanbul öyküleri... İstanbul’da yaşayan da buraya gelmemiş olan da okumalıdır.
Değişen İstanbul kimi zaman hüzün verir kimi zaman bütün büyük şehirlerin kaderi budur der, teselli bulurum.
Değişim/dönüşüm tarihi hatırlattığı silmediği oranda kabul edilebilir.
Yeni semtleri yeni alanlarda kurup, eski binaları, tarihi yapıları bozmamak gerekiyor.
Sultanahmet, Sirkeci hiç olmazsa dünden bugüne bir tarihin tanıklıkları.
Meydansızlık burada yaşayanın da, buraya gelenin de dikkatini çekiyor.
Beyazıt Meydanı’nın eski halini Haydar Bey havuzunu düşününce, bugünden daha iyi diyorum.
Üstelik öyküsü yazıldığı için belleklerde kalmış.
Haydar Paşa Garı, Sirkeci Garı da öyle. İkisini de başka işlevlerle de yaşatmalı.
İstanbul üzerine çıkan kitapları takip ediyorum. Bir zamanlar Beyoğlu, Pera üzerine çok kitap çıkardı.
Şimdi, her semt anlatılıyor, yazılıyor. Rehberler eşliğinde geziliyor.
Aşağıdaki iki kitap da gezi iştahınızı arttırabilir.
*
BİRİ Faruk Pekin’in İstanbul-Şehrin Sırları (1), diğeri de Haldun Hürel’in Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul (2) kitabı.
Pekin, Önsöz’de İstanbul’un konumunu şöyle özetliyor:
Önsöz’ün başında Nâzım Hikmet’ten bir alıntı var:
“...iki şey var ancak ölümle unutulur
anamızın yüzü ile şehrimizin yüzü...”
Muazzam bir kültürel miras içinde inançlar, dinler, diller, ırklar, kültürler cümbüşü. Bir dünya ortaoyunu. Küresel bir dünya başkenti. Bu açıdan İstanbul’da sergilenen yalnızca ulusal değil, yaşayan evrensel bir kültür mirası. Bu nedenle de özellikle tarihi yarımada, algılanması, korunması, özenle dünyanın gelecek nesillerine aktarılması gerekli evrensel bir müze.”
Kitabın bölümlemesi:
- 1. Eşsiz Bir Coğrafya: Şehrin Doğası
- 2. Benzersiz Bir Tarih
- 3. İstanbul’da Suyun Öyküsü
- 4. İstanbul’da Ulaşım
- 5. İstanbul’dan İlginç Köşeler
- 6. İstanbul’da Gündelik Hayat
- 7. Adım Adım İstanbul
Yazarın Gündelik Hayat bölümünde yer alan bir eleştirisini sık sık yinelemek gerekiyor.
“Yıldız Sarayı’ndaki İBB’ye ait ‘Şehir Müzesi’ adını taşıyan ufacık bir müzeyi ciddiye almazsak şehrin hâlâ bir ‘kent müzesi’ yok. İstanbul 10 asır Bizans’ın başkenti olmakla övünürken bir Bizans Sanatı Müzesi’ne sahip değil.”
Yokları sıralarsak, uzun bir liste olur. Konser salonu yok, opera binası yok, yeni bir kütüphare yapılmadı, 2010 Kültür Başkenti İstanbul’a hiçbir şey kazandırmadan heba oldu.
HALDUN HÜREL’İN 8. İSTANBUL KÜLTÜRÜ KİTABI
HALDUN HÜREL’in İstanbul üzerine önemli kitapları var.
Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul kitabının ithafları şöyle:
Rahmetli Annem - Babama
Sevgili eşim Nilgün’le canım kızım Niran’a.
Önsöz’ün başlığı:
İstanbul’da artık... Ne yazık ki!.. Eski zamanın kokusu yok.
Hürel, İstanbul’un geniş zamanlı tarihi içinde mekânları, yerleri, kişileri tanıtıyor, yaşamlarından değişik kareler sunuyor.
Osmanlı saltanatının acınan ve gülünen öyküleri doğrusu kitaba bir öykü kitabı havası da veriyor.
Sultanlara dair bilinmeyen birçok bilgi, onların kişisel dünyalarına ışık tutuyor.
Yürüdüğümüz, yaşadığımız semtlerde neler oldu, binalarda kimler yaşadı, sultanların tutkuları neydi?
Bu kısa notları okudukça, bir bütün tarihi oluşturabilirsiniz.
Merakınızı giderecek doğru bilgiler.
Öyküler, aslında yok olan bir İstanbul’un tarih belleği.
*
BİRİNİ gezerek, diğerini okuyarak İstanbul’u tanıyın.
........................
(1) Alfa Yayınları
(2) Kapı Yayınları
Paylaş