Paylaş
Benim onunla tanışmamı anlatmanın tam zamanı diye düşündüm.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, onu kutlamak için Beştepe’deki törene gittim.
Ankara’ya giden uçakta yanıma oturan zatla birbirimize iyi yolculuklar diledik.
Koltuk arkadaşım birkaç dakika sonra benim bir yazımdan söz etti.
Yazımın konusu Sirkeci’deki 1. Abdülhamid Külliyesi idi. O zamanda buradan yoksullara nasıl yemek dağıtıldığına değinmiştim. Konu Sirkeci olunca, gündeme tarihi yarımadanın canlandırılması geldi.
Doğrusu ilgilendiğim bu konudaki yazımı okuyan koltuk komşuma, ‘Kiminle tanışıyorum’ sorusunu sordum.
‘Ben sizin komşunuzum’ diye söze başladı, ‘Bağcılar’daki Medipol Hastanesi’nde doktorum, adım Fahrettin Koca’. ‘Tanıştığıma sevindim’ dedim, bana cep telefonunu verdi.
Tabii arkadan benim sağlığım konuşuldu, kurabiyeye düşkünlüğümü itiraf edince, ondan uzak durmamı tavsiye etti.
Beştepe’deki törenden sonra akşam eve döndüm.
Yemekten sonra koltuğuma geçip açıklanan yeni Bakanlar Kurulu’nda kimlerin yer aldığını seyretmeye başladım.
Benim koltuk komşum ve aziz okurum Dr. Fahrettin Koca’nın Sağlık Bakanı olduğunu televizyondan öğrendim.
Ertesi günü kendisine kutlama mesajı gönderdim, mesajıma mesajla değil, bizzat telefonla arayarak teşekkür etti.
Ben ne dedim biliyor musunuz?
‘Sayın doktor bakan olmanıza doğrusu iki açıdan sevindim.
Birincisi bir dostumun bakan olmasına.
İkincisine gelince, aramızda kilometreler olacağı için kurabiyelerime müdahalenizden kurtuldum.’
‘O kadar sevinmeyin, bol bol kurabiye yiyemeyeceksiniz, sizi kontrolden uzak tutmayacağım’ dedi.
Bu sözünün eri olduğunu birkaç gün sonra anladım.
Bir gün cep telefonumdan saygın bir doktor aradı (adı ve telefonu bende mahfuzdur), bakanın benim kontrolümü ona havale ettiğini söyledi.
Çok hoşuma gitti, onu dostlar kataloğuna yazdım. Ben fikr-i takip sahiplerini severim.
Bu badireleri atlatıp sağlıklı günlere ulaştığımızda Dr. Fahrettin Koca’dan tarihi yarımadayla ilgilenmesini rica edeceğim. Böyle bir girişimin fahri çalışanı olmanın beni mutlu edeceğini bilirsiniz.
* * *
EVDE oturuyorum.
Genellikle yazarların, özellikle Batı’daki yazarların evleri dışında bir yazı bürosu tutmalarını şimdi daha iyi anlıyorum.
Gerçi sokağa çıkmama müsaade etseler kütüphaneme gideceğim, mekân değişikliği yaşayacağım.
Elbet dostlarla yapılan telefon sohbetleri biraz olsun beni eğlendiriyor.
Aylardır yapamadığım dahili temizliğe başladım, bir yeri düzeltirken diğer yeri bozuyorum.
Diskoteğime bakıyorum, yıllardır dinlemediğim long play’lerimi büyük bir özenle hazırlık yaptıktan sonra pikabıma koyuyorum.
Bu iş için kenarda köşede bıraktığım kadife sileceğimi, fırçamı, antistatik tabancamı masama aldım.
Emek verilerek sağlanan dinlemenin zevkini çıkarıyorum, biraz mazoşist bir anlayış olsa da.
Long play’lerin kapaklarındaki fotoğraflar, usta ressamların sahne dekorları insanı dinleme törenine hazırlıyor.
Evden çıkamadığım için Fatih’tek kütüphaneme de gidemiyorum. Oraya gidebilseydim taş plaklarımı dinlerdim, sevgili rahmetli dostum iyi karikatürist Oğuz Aral’ın bana armağan ettiği Safiye Ayla’nın okuduğu şarkıları dinlerdim.
İyi udi Yorgo Bacanos’un ünlü bestesini onun sesinden icrası hâlâ kulaklarımda:
“Hâlâ kanayan kalbimi aşk ateşi dağlar”.
Richard Strauss’un ‘Güllü Şövalye’sini borulu gramofonuna koyar Decca iğnesini de değiştirirdim.
Kütüphanede dolaşırken bir tür edebiyat tarihi galerisinde gezinirdim.
Zamanında okurların ilgisini çekmiş nice kitabın unutulduğunu görüp hayıflanırdım.
Aynı kitabın birkaç baskısını karşılaştırıp farklar üzerine bir yazı kaleme alabilirdim.
Dergi koleksiyonlarıma bakarak, dünün gündemini, dergilerde ilk tohumları izlerdim.
Evde kalınca elbet kırtasiye sevgisinin de birkaç saatimi aldığını söyleyebilirim.
Ufak tefek tamirat, mürekkep değiştirmeler, körleşen kalemtıraşların yerine yenilerini koymak.
Silgi koleksiyonuna yeni katılanları denemek.
Hangisi daha iyi siliyor, silgilerin fonksiyonu devam ediyor mu? Yoksa azaldı mı?
Defter stokunu da gözden geçirdim.
Hangisi dolmakalemle yazdığınızda daha iyi sonuç verir?
Kurşunkalemle hangi kâğıda yazmak gerekir?
Mürekkepleri karıştırabilir misiniz? Enjeksiyon kullanır mısınız?
Teknolojinin bize neler sağladığını belirtmeliyim. Haberleşmeden tutun kitaplara erişime kadar, işimizi kolaylaştırdı, yaratıcılığımıza hız kazandırdı.
* * *
SAĞLICAKLA kalın, evde kalın.
Paylaş