Paylaş
Belki bir süre o ülkede eski kültürle ilişkisi eski deyişle inkıtaa uğrayabilir. Daha sonra çalışmalarla bu giderilebilir.
Cumhuriyet’in kültür-sanat-edebiyat alanına getirdiklerini incelemeden, değerlendirmeden Cumhuriyet’i öğrenmenin mümkün olmadığı kanısındayım.
Sabahattin Selek’in kitabının adını çok beğenirim. Anadolu İhtilâli demişti.
Adı birçok gerçeği çağrıştırıyordu.
Hiç kuşkusuz Cumhuriyet’i anlamak için, onun ilanından önceki dönemleri de araştırma masasına yatırmak zorunludur.
Taha Akyol’un CNN TÜRK’teki “Türk’ün Ateşle İmtihanı” dizisi bu açıdan önem taşıyor. Adı, Halide Edip Adıvar’ın kitabından alınıyor, dizi de ona saygı sunularak anılıyor.
12 bölümden oluşan çalışma 1921-22 yıllarını kapsıyor.
Daha sonraki yıllarda yapılacak çalışmaların, Batı’ya yönelişlerin tohumunu burada bulabilirsiniz.
Atatürk, nasıl bir Batı anlayışını uygulamak istiyordu.
Batı’nın tekniğini öğrenerek Türk kültürünün özünü kaybetmeden eserler yaratılmasını istiyordu.
Hiç kuşkusuz, bu düşünce için öncelik müziğe verilmeliydi.
Opera bestelenmesini sağladı. Batı müziğinin yaygınlaşması için yurtdışına müzisyenler gönderildi. Orada öğrendiklerini burada bizim malzemeyle yoğurdular.
Türk Beşleri, yeni çoksesli müziği yarattılar.
Türküleri çoksesli yapıp yeni bir tını kazandırdılar. Besteledikleri bizim alışkın olduğumuz seslerden oluşuyordu.
Ondan sonraki müzisyen kuşaklar bunu geliştirdiler.
*
RESSAMLAR Batı’daki tanınmış ressamların atölyelerine gönderildiler.
Öğrendiklerini içeriği Türk olana, Anadolu olana uyguladılar.
Cumhuriyet’in devrimlerinden harf devrimini o resimlerde gördük.
Dil devrimine eleştiriler, daha sonraki yıllardaki çalışmalar ile giderildi.
Avrupa’ya giden ressamlar, öğrendiklerine kişisel ve yerel bir renk kattılar.
Edebiyata gelince...
Bir devrimi edebiyatçılar anlatmazsa, onun hakkında bir yargıya varmak zorlaşır. Övgüler kadar yergiler de bir dengeyi sağlar.
Onun coşkusuyla, yeni rejimi övenlerin kitapları, ürünleri bugün daha nesnel eleştirilebiliyor ama siyasal içerikli de olsa yazıldığı zamanın ortamına göre değerlendirmenin daha insaflı olacağı kanısındayım.
Bütün devrimler için yazılanların nesnel eleştirisi ancak yıllar sonra yapılabilir. Birçok siyasal hareketi, kıyımı, tanıkları yazdıkları için tazelik taşıdığı söylenebilir. Bu yalnız Cumhuriyet için değil, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül için de söylenebilir.
Bugün bazı düzyazılara, şiirlere baktığınızda edebiyat açısından yüksek bir not vermeyebilirsiniz ama size zamanı aktardıkları için de önemsemelisiniz.
Cumhuriyet olmasa bir köy romanı yazılamazdı.
Bilim dünyasındaki araştırmaları uzmanlara bırakıyorum.
Cumhuriyet kuşağının bir başka özelliğine de bir kez daha değineceğim.
Kendi zevklerini, ki çoğu Doğu’nun izlerini taşıyordu, Batı ve Cumhuriyet’i benimseyince vazgeçtiler.
Bu da bence fedakârlığın en zoru olan kültür fedakârlığıydı, yeniden öğreneceklerdi.
*
CUMHURİYET’İN kültürünü-sanatını-edebiyatını iyice öğrenelim.
Bugünü yanlış, eksik değerlendirmemek için.
Paylaş