Münih’teki Türkiye...

PAZAR günü, (daha eğlenceli şeyler yaparak geçirmek mümkündü ama) oturup uzun süre Münih Güvenlik Konferansı (MSC) ile ilgili makale ve raporları okudum.

Haberin Devamı

Konferansa 25’i devlet ve hükümet başkanı, 80’i dışişleri ve savunma bakanı olmak üzere, dünya çapında karar alıcı 500 kişi katılmış.

En detaylı makaleyi bir diplomasi muhabiri olarak çıraklığını yapmış olmaktan her zaman onur duyduğum Murat Yetkin yazmıştı. “Yeni bir dünya kuruluyor, Türkiye yerini alabilecek mi?” sorusuyla başlayan makalede, ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın ardından ortaya çıkan küresel tablo detaylıca irdelenmişti.

DAHA FAZLA SİLAHLANMA

MSC’nin resmi internet sitesinden dinledim: ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, NATO müttefiklerinin milli gelirlerinin en az yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırma taahhüdünü hatırlatıyordu. Pence, “Daha fazla iş yapmanın zamanı geldi” diyordu ama söylediğinin gerçek tercümesi ‘Daha fazla silahlanmalıyız’ idi. NATO içinde şu ana dek bu kritere uyan ABD, Yunanistan, Estonya ve İngiltere’ymiş. Türkiye de 2023’e dek bu taahhüdü yerine getirmeyi hedefliyor.

Haberin Devamı

Alman Şansölye Angela Merkel ise ilginç bir çıkış yaparak Rusya ile işbirliği olanaklarının fazlalığına dikkat çekiyordu. Bunların başına da IŞİD gibi terör örgütleriyle girilen savaşı koyuyordu. Merkel öyle söylemedi ama mesajını ‘dünya artık tek kutuplu değil, Rusya da var’ olarak tercüme ettim.

* * *

OLUMSUZ TÜRKİYE ALGISI

1963’ten beri her yıl yapılan konferansta bu yıl Türkiye de önemli bir yer tutuyordu.

MSC’nin 2017 güvenlik raporunun “Aktörler” başlığı altında, ABD ve AB’nin yanında sadece Türkiye’ye ‘başrol’ verilmişti.

Raporu hazırlayanlar, bir aktör olarak Türkiye’yi şöyle betimlemişti: “Türkiye Cumhuriyeti, 100. yaşının arifesinde, ülkenin yüzünü belirgin bir şekilde değiştirecek gelişmelerle sarsılıyor: Başarısız bir darbe ve devam eden baskılar, yeniden başlayan iç anlaşmazlıklar ve sınırlarında bir savaş...”

“Türkiye” başlığı altında ayrıca, birçok olay sıralanarak Batı ile Türkiye arasındaki geleneksel bağların zarar gördüğü anlatılmıştı.

Raporun “Giriş” bölümünde ise MSC bünyesindeki Avrasya Grubu’nun her yıl hazırladığı “Gelecek yılın en önemli 10 siyasi risk senaryosu”na yer verilmişti. Listeye göre, “Trump ile Silikon Vadisi arasındaki çekişme”, “Batı’daki merkez bankalarının siyasileşmesi”, “Merkel’in siyasette güç kaybetmesi”, “gelecek sonbaharda Komünist Parti kongresi yapılacak Çin’in ABD ile gerilim yaşaması” önemli riskler arasında yer alıyor. Dünyayı yöneten liderlerin reformcu olmamasının da bir risk olarak gösterildiği ‘Reformsuzluk’ başlığında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile İngiliz Başbakan Theresa May’in 2017’yi iç meselelerle uğraşarak geçireceği de savunuluyor.

Haberin Devamı

Listenin 8. sırasında “Türkiye” başlıklı risk senaryosunda ise referandumdan sonra ortaya çıkacak tablonun, Türkiye’nin ekonomisini, komşularıyla ve Avrupa’yla ilişkilerini bozma ihtimaline işaret edilmiş.

* * * 

Anlayacağınız, Münih’te çekilen ‘yeni dünya düzeni’ fotoğrafında Batılıların Türkiye’ye ayırdıkları yer pek iç açıcı değil. Gerekçeleri ise ‘demokrasiden ve Batı’dan uzaklaşmak’... 100 yıl önce de yeni dünya düzeni kurulurken böyle olmuştu.

Ancak, en büyük silahları Cumhuriyet ve onun teminatı TBMM olan Atatürk ve silah arkadaşları kendilerine uygun görülen haritayı ve yeri beğenmemiş, ülkeyi hak ettiği yere yerleştirmişti. Şimdi kurulacak bu yeni düzeni değiştirmek de mümkün.

Haberin Devamı

Evrensel anlamda güçlü bir demokrasiye geçerek, o gerekçeyi ellerinden almak, bu milletin her ferdinin boynunun borcu olsa gerek.

Yazarın Tüm Yazıları