Paylaş
“25 Eylül Bağımsızlık Referandumu”.
Başkan Mesud Barzani, halkla ilişkiler kampanyası başlatmış. Bir taraftan ziyaretler yapıyor, diğer taraftan sıkça röportajlar vererek “Referandumdan geri adım yok” algısını işliyor.
El Ahram gazetesindeki röportajın Türkçe çevirisi, dün Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Rudaw’da yayınlandı. Bazı sorular ve cevapların önemli bölümleri şöyle:
- Soru: “Ankara’ya mesajınız nedir?”
Cevap: “Kürdistan, sırtınızı verebileceğiniz güvenli ve müreffeh bir yerdir.”
- Soru: “Referandum ile ilgili Türkiye’nin tavrı nedir?”
Cevap: “Medyada yer alan açıklamalar çelişkili. Ama genel olarak Kürdistan halkının haklarına karşı değiller.(...)”
- Soru: “(Cumhurbaşkanı Tayyip) Erdoğan ile ilişkileriniz nasıl? Türkiye’ye yaptığınız son ziyarette Erdoğan sizden ne talep etti?”
Cevap: “(...) Türk arkadaşlarımız kendileri açısından Kürdistan Bölgesi’nin önemli olduğunu çok iyi biliyorlar. (...) (Cumhurbaşkanı Erdoğan) Bizden ilişkilerimizin güçlendirilmesi ve geliştirilmesinden başka bir şey istemedi.”
Barzani, Londra merkezli El Hayat gazetesine verdiği röportajda da Türkiye’yi rahatlatmaya çalışmış:
- “Yapacağımız referandum hiçbir komşumuza karşı savaş anlamına gelmiyor. Onlarla, özellikle de Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz.”
NATO DESTEĞİNE Mİ GÜVENİYOR?
Barzani’nin açıklamalarını okuyunca, insan “Bir şeye güveniyor” hissine kapılıyor. Neye güvendiği sorusunun yanıtı da söyleşilerinin satır aralarında ortaya çıkıyor.
Örneğin, ABD ile Rusya’nın “100 yıldır kendilerini korumak için çok bedel ödeyen ve terörü büyük yenilgiye uğratan” Kürtleri göz ardı etmeyeceğini söylemiş.
Barzani, Amerikalı eski diplomat/siyasetçi danışmanlarının dile getirdiği “BM Sözleşmesi bu hakkı Kürtlere tanıyor” cümlesini de sıkça kullanıyor ve Türkiye dahil Birleşmiş Milletler üyesi olan ülkelerin, Kürtlerin bu hakkına saygı göstereceği beklentisini dile getiriyor.
Bölgede, özellikle de Suriye’de Barzani’nin “Bağımsızlık fikri ABD, Rusya ve Batılılar tarafından destekleniyor” iddiasını haklı çıkaran gelişmeler de yaşanıyor.
Örneğin, ABD öncülüğündeki IŞİD Karşıtı Koalisyon Sözcüsü Albay Ryan Dillon, 17 bin peşmerge eğittiklerini açıklıyor. “14. Peşmerge Piyade Komutanlığı”nda yapılan askeri bir törende ise bir Alman komutan, peşmerge güçleriyle tugay düzeyinde çalıştıklarını ve NATO askerleri düzeyinde eğitim verdiklerini açıklıyor. Bir peşmerge komutanı ise aldıkları eğitimin detayını açıklıyor:
- NATO’nun savaş taktikleri.
- Düşman hedeflerini (NATO koordinatlarıyla) harita üzerinden belirleme ve kısa sürede müdahale teknikleri.
TÜRKİYE ORTAYA NET TAVIR KOYDU MU?
Barzani kendi siyasi geleceğinin anahtarı olacak referandumu yaparsa ve sonuç “Evet” çıkarsa, bu ille de bağımsız bir “Kürdistan devleti” kurulacağı anlamına gelmeyecek.
Ancak ok yaydan çıkmış olacak ve PKK güdümündeki YPG’nin silahlı unsurlarının on binlerle ifade edildiği Suriye’de de benzer bir tartışma başlayacak.
İranlı bir diplomat, “Türkiye ve biz buna müsaade etmemeliyiz, en büyük zararı bize verecek” derken, bir Amerikalı diplomat, “Türkiye bizi eleştirmeyi bırakıp bir karar vermeli. ‘İyi Kürt’ Barzani yaptığında karşısına dikilmezse, Suriye’de ‘terörist’ saydığı grup, benzer adım atma konusunda cesaretlenir” yorumunu yaptı.
Bu çarpıcı yorumu duyduktan sonra Türkiye’de “Kürdistan referandumu” konusunda yapılan açıklamalara baktım. Alışık olduğumuz “Savaş nedeni”,“Kırmızı çizgi” gibi tamlamalar bir yana, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Doğru bulmuyorum” açıklaması dışında etkili bir tepki de göremedim.
Bu konu sadece Irak’ı değil, İran ve Suriye gibi Türkiye’yi de doğrudan etkiliyor. O nedenle Türkiye’nin Kürt sorunu konusunda bir an önce iktidarıyla, muhalefetiyle, daha doğrusu “ortak akılla” makul bir tavır belirlemesi ve net bir şekilde hayata geçirmesi gerekiyor.
Paylaş