Paylaş
Nasıl mı oldu?
Merkezi İdlib kenti olan bölgeyi kontrol eden Esad muhalifi başka bir grup olan Ahrar al-Sham, HTS ile ateşkes imzaladı ve milisleri o ünlü arazi araçlarının arkasına doluşarak, İdlib’in güneyine doğru yola koyuldu.
Niye mi oldu?
Gözlemcilere göre, Ahrar al-Sham, Esad’ın kontrol ettiği bölgeyle sınır olan yerleşim yerlerine güç takviyesi yapmak zorundaydı ve iki cephede birden savaşamadığı için kuzeyi esas düşman Esad’a göre “ehven-i şer” olan HTS’ye bıraktı.
EL KAİDE SINIRIMIZDA
Bu gelişmenin ardından HTS’nin silahlı unsurları sınırımızın karşısında kontrol noktaları oluşturdular. İki gün içinde aralarında sınırın tam karşısındaki Bab al-Hawa’nın da olduğu 30’dan fazla köyde kontrolü ele aldılar.
HTS bir çeşit koalisyon. Ancak omurgasını, başlangıçta adı al-Nusra Cephesi olan ve El Kaide ile bağını ilan eden Fateh al-Sham örgütü oluşturuyor.
Aslında HTS ve Ahrar al-Sham, Esad güçlerine karşı uzun süre omuz omuza savaşmıştı. Ancak Esad, Rusya ve İran’ın desteği ile birçok yerleşim yerini geri alınca, HTS ile Ahrar al-Sham, kalan bölgeyi paylaşamayıp çatışmaya başlamıştı.
TEHDİDE KARŞI ABD, RUSYA VE İRAN’LA İŞBİRLİĞİ
Başbakan Binali Yıldırım, dün cuma namazı sonrasında konuyla ilgili açıklama yaptı. Bir gün önce başkanlığını yaptığı güvenlik toplantısında dinlediği brifinglerden olsa gerek, konu hakkında oldukça detaylı bilgiye sahipti. Hatay’ın Suriye ile olan 150 kilometrelik sınırında gerekli tedbirleri aldıklarını söyledi.
O 150 kilometrenin bir kısmında PKK’nın Suriye kolu YPG’nin kontrol ettiği Afrin, Cilvegözü’nün güneyinde kalan diğer kısımda ise HTS’nin kontrol ettiği İdlib var.
Başbakan’ın “Malum orada radikal gruplar son zamanlarda kontrolü ele aldı” sözleri, bölgenin en gerçekçi fotoğrafını yansıtıyordu.
Türkiye’nin sınırlarının ötesinde yeni devlet oluşumlarına izin vermeyeceğini vurgulayan Başbakan Yıldırım, muhatap ülkeler ile gerekli görüşmeleri yaptıklarını da anlattı.
Yıldırım, “Yaşanan gelişmelere göre birlikte hareket edilecek” dediği ülkelerin isimlerini tek tek saydı: IŞİD karşıtı koalisyon, Rusya, ABD, hatta İran...
BUNDAN SONRASI DAHA KRİTİK
Uzun zamandır diplomasi çevrelerinde “Rusya ve İran, Astana’dan sonra dokunamadığı İdlib’i de Esad’a teslim etmenin yollarını arıyor” yorumları yapılıyordu.
Öyle anlaşılıyor ki bunun yolunu buldu. İstihbarat oyunlarıyla bölgedeki Esad muhaliflerini karşı karşıya getirdi, çatıştırdı ve sonunda o toprakların ABD’nin de “baş düşman” gördüğü bir örgüte teslim edilmesini sağladı. Bu örgüt, Türkiye’nin de arkasında duramayacağı bir örgüt. Haliyle İran ve Rusya destekli Esad güçleri de ABD destekli YPG de operasyon için sıraya girmiş durumdalar.
Benim öngörüm, Rusya ve ABD’nin bir “centilmenlik anlaşması” ya da “görev bölümü” yapacağı yönünde. Kehanette bulunmak istemem ama Türkiye’de bazı kesimlerin beklediği gibi ABD destekli YPG’nin değil, İran ve Rusya destekli Esad’ın bölgeye saldırması muhtemel.
Peki İdlib de Esad’ın eline geçerse o silahlı unsurlar nereye gidecek?
Türkiye için daha kritik süreç bu sorudan sonra başlıyor.
Ünlü Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın “Satranç” kitabının üzerimde bıraktığı etkiden olsa gerek, yazının sonunu satranç analojisiyle getireceğim:
Yapmak zorunda kaldığınız hamlenin, bir sonraki hamlede (ya da daha sonraki hamlelerde) yenilgi getirmesinden kaçınmak lazım.
Ne deniyordu o hamleye?
Paylaş