Biraz da 'Keşifler Çağı'na dönsek

26 Ağustos 2017 günü, üç haber dikkatimi çekti.

Haberin Devamı

Birincisi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Hulisi Akar’ın katıldığı Malazgirt Zaferi’nin 946. yıldönümü kutlamalarıydı. Törenlere on bin kişi katılmıştı. Otağlar kurulmuş, at binilmiş, kılıç kuşanılmış, ok atma talimleri yapılmıştı. Erdoğan’ın törendeki mesajının özü, “Türkiye artık ayağa kalktı, ne yaparsanız yapın bu şahlanışın önüne geçemeyeceksiniz. Biz ancak rükûda eğiliriz” olmuştu.

Orgeneral Akar’ın bedeni Malazgirt’teydi ama “Malazgirt bin yıllık varlığımızın anahtarı olmuş, 30 Ağustos da Büyük Taarruz’da en en zor şartlarda milletimizin yeniden dirilişinin, bekasına sahip çıkmasının sembolü olmuştur” sözleri, aklının Kocatepe’de Büyük Taarruz’un 95. yıldönümü kutlamalarında olduğunu gösteriyordu. Adeta, Kocatepe’de değil Malazgirt’te olduğu için muhalefetten gelecek taarruza yanıt veriyordu.

İkincisi, Büyük Taarruz’un başladığı Kocatepe siperlerindeki kutlamaya ilişkindi. “Binlerce insan” diyordu haberde, 95 yıl önce olduğu gibi 05.30’da Çakırözü köyünden çıkıp Kocatepe’ye yürümüştü. O haberin yanında da CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Kurultayı için bulunduğu Çanakkale’de, 57. Alay’ın destan yazdığı Conkbayırı’na yaptığı şafak yürüyüşünün fotoğrafı vardı. Kılıçdaroğlu’na da 10 bin kişinin eşlik ettiği yazıyordu.

Sosyal medyada, yarısı Alparslan, diğer yarısı Atatürk olan portreyi paylaşan iyi niyetli kesim, “ikisi de bizim” diyordu ama Malazgirt, Kocatepe ve Çanakkale’yi resmeden büyük fotoğrafta Türkiye, “Malazgirtçiler” ve “Kocatepeciler” diye ikiye bölünmüştü.

‘300 BİN BOŞ KONTENJAN’ HABERİ
Üçüncüsü, üniversitelere ek yerleşim başvurularının başlayacağını haber veriyordu. Haberi okuyunca şoke oldum. Üniversitelerde 215 bin boş kontenjan kalmıştı. Tercih yapmayanlarla bu sayının 300 bini bulduğu söyleniyordu. Bu haberin yanında da yurtdışında okumak isteyenlerin sayısındaki artışa dikkat çekiliyordu.

Nasıl olur? İnsanlar, fırsat verildiği halde neden üniversiteye kayıt yaptırmıyordu. Neden kontenjanlar boş kalıyordu?

Yanıtın bir kısmını YÖK’ün verilerinde, yerleştirme analizinde buldum. 185 üniversitemiz var; bunların 71’i vakıf (özel), geri kalanı da devlet üniversitesi. Yani kontenjan bol. Diğer taraftan, gençler artık “yapmış olmak için” değil, hedeflerine göre “bilinçli” tercih yapıyor. Sadece İstanbul’da 43 özel üniversite var. İtiraf edeyim, çoğunun adını duymamıştım. Ankara’da bu sayı 10 olmuş. Ayrıca her ilde bir ya da daha fazla devlet üniversitesi açılmış.

Açılmış ama KHK’larla atılan akademisyenler ve kadrosuzluk nedeniyle ciddi bir akademisyen açığı da ortaya çıkmış. Birgün gazetesinde meslektaşımız Uğur Şahin’in derlediği haberden birkaç örnek vereyim: Adıyaman Üniversitesi’nde yönetim kurulunda 17 koltuk var. Ancak bu koltuklarda sadece rektör ve üç yardımcısı oturuyor. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde rektör 4 ayrı görev üstlenmiş. Türkiye’nin sayılı üniversitelerinden Uludağ’da rektör, aynı zamanda üniversitenin Hukuk Fakültesi dekan vekili. Hakkâri Üniversitesi’nde rektör, üç ayrı fakültenin de dekanı. Liste uzayıp gidiyor.

Bu verilerden, YÖK’ün “bilinçli tercih” tanımından, öğrencilerin tabela üniversitelerinin kontenjanlarını tercih etmediğini anlıyorum.

ALPARSLAN VE ATATÜRK’Ü ONURLANDIRMANIN YOLU
Eğitim ile ilgili haberlerin, Malazgirt ve Kocatepe haberleriyle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Bence çok var.

Evet, Anadolu’nun kapısını açan Alpaslan’dan da Anadolu’yu kurtaran ve koruyan Atatürk’ten de vazgeçemeyiz. Tersine, bu topraklarda o kahramanları onurlandırmalıyız. Peki, Malazgirt’ten 946 ya da Kocatepe’den 95 yıl sonra, “Anadolu” deyince akla “bir kamyon domates satıp iki akıllı telefon alan” bir ülke geliyorsa bu mümkün mü?

“Fetihler devri”ni, Alparslan’ı, Atatürk’ü dilden düşürmemek, siyaseten prim yapabilir ama Anadolu’yu ayağa kaldırmak, o kahramanları onurlandırmak, biraz da “keşifler çağı”nı yakalamaktan geçiyor.

Yazarın Tüm Yazıları