Paylaş
Baltaş çok uzun yıllar hem Milli Takım’a, hem de Galatasaray’a danışmanlık yapmış biri...
Bizlerin de Hürriyet bünyesinde aldığımız eğitimlerin bazılarına Baltaş hoca giriyordu, o yüzden kendisini iyi tanıyorum.
Baltaş’ın tespitleri ve önerileri çok önemli.
Sizden ricam bu röportajı yeniden okumanız.
Ne diyor Baltaş Hoca, Türk futbolunun yaşadığı olaylarla ilgili?
Bakın çok çarpıcı...
“Türkiye’de 12-15 yaş akademi ligi diye bir lig vardı. Geçmişte burada görev yapacak 100’ün üzerinde hocayla bir eğitim programını yönettim. Bu programdaki hocalarının yarısının okur-yazarlığı bile şüpheliydi. Bu hocalardan, genç çocukların öfkesini, kaotik enerjisini yönetmelerini beklemek gerçekçi değildir. Geri bildirim vermesini bilmeyen, zaten kendisi futbolun bilimsel tarafından haberdar olmayan kişiler Türk futbolunu geliştirecek gençleri nasıl yetiştirebilirler?”
Baltaş sorunları tek tek sıralıyor; sorunun özünün hocalardan kaynaklandığını söylüyor.
Sonra sıra futbolculara geliyor...
“Futbolcu dünyanın her yerinde arka sokaktan gelir. Yüksek tahsilli, işadamı, üst düzey memur bir ailenin çocuğu futbolcu olmaz. Böyleleri varsa da bunlar istisnadır. Türkiye’de büyük çoğunlukla futbolcular gecekonduda oturan, çok çocuklu ailelerin çocuklarıdır. Bunların arasından 3-4 genç, 3-5 sene içinde plakası adının baş harflerini taşıyan lüks bir arabaya biner, fiyatı on binlerce eurolarla ölçülen bir saat takar ve buna değer veren hanımlar da onun yanında olur. Böylece de eksenleri kayar. Bu noktada bu gençleri eleştirmek haksızlık olur. 40’lı yaşlarında yüksek eğitimli hangi insanın hayatında bu kadar büyük bir değişiklik olursa sarsılır. Bunun çaresi bu değişikliğe hazırlıklı olmaktır. Ancak oyuncular şöhretli olup para kazanırlarsa hiçbir sorunları olmayacağını düşünür. Asıl sorunlar da bundan sonra başlar.”
Ve çok önemli bir örnek veriyor.
Barselona’da altyapı takımının teknik ve taktik dersi sadece 90 dakika sürüyor.
Günün geri kalan kısmı ise zihinsel gelişim, kişilik gelişimi, değer oluşumuna ayrılıyor.
Sizce sadece futbolumuzda mı sorunlar var?
Eğitim şart arkadaş
ŞİMDİ biraz Cem Yılmazvari bir laf olacak ama gerçek olan da bu...
“Eğitim şart arkadaş...”
O yüzden işe en başından başlamak lazım.
Yani bütün konsantrasyonumuzu çocuklarımıza, gençlerimize vermeliyiz.
Ve özellikle de 0–7 yaş arasındaki çocuklarımıza...
Ne verirseniz, ne yaparsanız, o yaştaki çocuklar bir sünger gibi alıyor.
“7’sinde neyse 77’sinde de o” sözü boşuna söylenmiyor.
Futbol mu?
Futboldan değil, her şeyden söz ediyorum.
Fena sallandık yine
GÜNLÜK yazımı yazmak için bilgisayarımın başına oturmuştum ki, hepimizi korkutan bir deprem oldu.
Fena sallandık anlayacağınız.
Bu bölgeler deprem kuşağı içinde kalıyor.
Aslında Anadolu’nun neredeyse tamamı böyle...
Körfez depreminde yollardaydık, birkaç günü o bölgede geçirdik.
Gördüklerimin hala etkisindeyim.
O günden bugüne birçok şey yapıldı, kentsel dönüşüm kavramı aslında o dönemde ortaya atıldı.
Ne kadar başarılı olduk, kentsel dönüşümü olması gereken yerlerde mi yaptık, yapıyoruz; ayrıca sorgulanması gereken bir konu...
Ama şunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Biz millet olarak başımıza bir şey geldiğinde akıllanıyoruz ya da hatırlıyoruz.
İşte dünkü depremden sonra birkaç gün daha konuşur yine unuturuz.
Bizim şu meseleye iyice eğilmemiz lazım.
O yüzden fırsat buldukça yazıyorum.
Kentsel dönüşüm kulağa hoş gelen bir kavram ama bunun içini doldurmalıyız.
Bu dönüşüm hem daha yaşanabilir kentler yaratmak için yapılmalı, hem de deprem coğrafyasında olan ülkemiz için bu bir fırsata dönüşmeli.
Yoksa inanın çok canımız yanacak.
Beni sadece Göztepe heyecanlandırıyor bu aralar
DİYORLAR ki...
“Bu ara çok Göztepe yazdın, biraz da Karşıyaka’yı, Altay’ı, Altınordu’yu, Buca’yı yaz...”
Özellikle de Bucalı dostlarımız sitem ediyorlar.
“İzmir’in bir takımı daha var, o da Buca” diye ve hatırlatıyorlar.
“İzmir’in Süper Lig’deki son takımı Bucaspor’du” diye...
Hiç unutur muyum?
Oysa biraz arşivlere girip baksalar, eski yazılarımı okusalar, Buca’ya ne kadar arka çıktığı görürler.
Ama doğruyu söyleyeyim.
Beni en çok Göztepe heyecanlandırıyor.
Hem de bu ara, bugünlerde değil, uzun bir süredir.
Çünkü Mehmet Sepil’in İzmir’e, spora bakışını biliyorum.
Ve de seviyorum.
Bireysel değil kurumsal, sadece Göztepe için değil, İzmir’in geneli için bir şeyler istiyor.
Ben de olaya böyle bakıyorum.
Sadece futbol olarak değil, topyekün bir kentin, bir bölgenin kalkınması olarak bakıyorum.
Paylaş