Paylaş
Çünkü o gün sandık başında olacağız.
Dün önce AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın basın toplantısı için AK Parti İl Binası’na gittim.
Ardından da Cumhur İttifakı’nın İzmir Büyükşehir adayı Nihat Zeybekci ile öğle yemeğinde buluştuk.
Birkaç gün önce de Millet İttifakı’nın İzmir adayı Tunç Soyer ile birlikteydim.
Şunu söylemem lazım.
Hepsi çok çalıştı.
Hele Nihat Zeybekci yarışa iki ay önceden başladı.
İzmir’i biliyordu ama şimdi sokak sokak bildiğinden eminim.
Her aday performansının üzerine çıktı. Projelerini anlattı, hayallerini bizlerle paylaştı.
Dün de yazdım; İzmir’de örnek bir kampanya yürütüldü.
Bazen ton değişse de; siyasetin içinde kalındı ve seçim sürecinde kabul edilebilecek bir eleştiri dozu kullanıldı.
Sonuçta 1 Nisan’da hep birlikte bu sokaklarda yürüyeceğiz.
Herkes birbirine “Günaydın” diyecek, beraber aynı masada oturup, ortak konuları konuşacağız.
Ben seçim dönemlerini bir gazeteci olarak hep çok sevdim.
Teşkilatların bu heyecanını paylaştım, o hareketliliği, kulislerin dalgalanmasını yakından izledim.
Ama uzunca bir süre seçim konuşmayacağımız için de mutluyum.
Sadece adaylar mı yoruldu?
Hayır...
Ekip işidir siyaset...
Kadrosuz yapamazsınız.
Son hafta Soyer’in ekibine, Zeybekci’nin ekibine baktım.
Hepsinde bir tatlı heyecan, bekleyiş var.
Haklılar çok çalıştılar.
Çok da yoruldular...
Onlar söylemese de anlıyorum; gözlerinden okunuyor.
Aslında biz gazeteciler de öyleyiz.
Gün aydınlanırken siyasetle başlıyor, gece yatağımıza girdiğimizde bile siyaseti düşünüyoruz.
Kampanya dönemleri böyledir.
Türkiye; birkaç gün sonra seçimlere gidiyor, sandıklara gidip oylarımızı kullanacağız.
Şu net ki herkeste için tatlı bir yorgunluk var.
Yorgunluklar birkaç gün dinlenmeyle geçer.
Önemli olan demokrasinin zaferidir, Türkiye’nin kazanmasıdır.
Gerçekten yeterliymiş
BEN giderek şu görüşümden uzaklaşıyorum.
Eskiden kampanyalar seçimlere altı ay önce başlamalı diyordum.
Hatta adaylar altı aydan önce de belli olsun diyordum.
Şimdi bu fikrimden biraz uzaklaşmış durumdayım.
Neden mi?
İlk yazımda da yazdım.
Her partinin ekibini yakından izliyorum.
Hepsi iyi netice almak istiyor.
Ama hemen hepsi “Şu 31 Mart bir an önce gelsin” der gibi bakıyor.
Dediğim gibi ekipler yoruldular.
Bir de altı ay, bir yıl öncesinden bu süreci düşündüm.
Gerçekten uzun ve yıpratıcı olur.
Çünkü kampanya teknikleri, yöntemleri değişiyor.
İletişim olanakları çok gelişiyor.
Ve galiba önümüzdeki seçimlerde farklı süreleri, yöntemleri yine konuşuyor olacağız.
O yüzden bu takvim gerçekten yeterliymiş.
Siyaset meslek değildir
SİYASETE giren bir daha buradan çıkamaz mı?
Geçen gün bana gelen bir siyasetçiyle bu konuyu konuştuk.
“Çıkılmaz” dedi; “Çıkamıyorum” diye ekledi.
Ben ise farklı düşünüyorum.
Sadece siyaset değil; her görev belli bir süre için yapılmalı.
Hele siyaset kesin öyle olmalı.
İster vekil olun, ister başkan ya da meclis üyesi veya muhtar...
Beş yıl için seçiliyorsunuz.
Beş yıl...
Bazıları iki dönem yapıyor.
Tamam kabul ediyorum; yarım kalanları tamamlamak için yeniden aday oluyorlar.
Peki sonrası...
Üçüncü dönem için koşturanlar var, hele dördüncü ve beşinci dönemler için sokaklara düşenleri anlamıyorum.
Bakın şunu söylemiyorum.
Gerçekten kamuoyunun desteği ve ilgisi vardır ve o ilgi de çok bellidir.
Buna bir şey demiyorum.
Ama “İlla da aday olacağım” diyenleri gerçekten hiç anlamıyorum.
Aslında şunu söylemek istiyorum.
Siyaset bir hizmet işidir, bir bayrak yarışıdır.
İnsan biriktirdiklerini toplum için harcamak isteyebilir. Ya da toplumun ona kazandırdıklarının karşılığını vermek isteyebilir.
Hayatın siyasetten ibaret olmadığını bilmek gerekir.
Yaşadığımız kente, bu ülkeye farklı görevlerle de hizmet edebileceğimizi hiç unutmayalım.
Siyaset bir meslek değildir.
Menemen’i izliyorum
MENEMEN Belediyespor’u yakından takip ediyorum. Bir süredir istikrarlı şekilde mücadele ediyorlar. Şu net... Altyapı tamamlanmadan başarı da gelmiyor. Menemen’in fiziki şartları bugün birçok kulüpten daha iyi... Böyle olunca da istikrar sağlanıyor. Menemen’e başarılar diliyorum.
Paylaş