Paylaş
Çünkü meydanların dili bazen çok ağır, siyasetin üslubu da, tonu da sert... Yalnız bir şeyi hatırlatmak isterim.
Sandığa gitmek ve bunu sıkıntısız, sorunsuz yapmak da bir beceridir.
Ve her seferinde büyük ve rekor bir katılımla vatandaşımız gidip özgür iradesiyle oyunu atabilmektedir.
Yanlışları, eksikleri olan bir demokrasimiz var.
Ancak hangi ülkede yüzde yüzlük bir demokrasi olgunluğundan bahsedebiliriz ki...
1 Nisan sabahı kalktığımızda seçim sonuçlarını değerlendireceğiz. İlk defa ittifaklarla yerel seçimlere gidiyoruz. O yüzden sonuçları herkes gibi ben de merak ediyorum.
Çünkü kağıt üstünde kurulan dengeler bazen sandığa yansımayabiliyor.
Nisan ortasına kadar değerlendirmeler, tartışmalar devam eder.
Sonrasında önümüzde 4 yıldan fazla seçimsiz bir dönem var.
Tabii Türkiye’nin de önünde çok sayıda ev ödevi var.
Bir kere ekonomiye odaklanmalıyız.
Yeniden güçlü bir ekonomi programı ortaya koymalıyız.
Endüstri 4.0, belki de 5.0’ı hayata geçirmeliyiz.
Teknolojide hamleler yapmalıyız.
Ve en önemlisi tarım ve hayvancılıkta yeni bir politikayı benimsemeliyiz.
Hem bunları yapacak zamanımız, hem de bütün bu fikirleri hayata geçirecek insan kaynağımız var.
İlk defa Türkiye seçimsiz bir 4 yıla giriyor.
İl binası değil
sanki enstitü
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir milletvekili Hamza Dağ basın toplantısı yaptı. İl binasındaki toplantıyı ben de izledim. Diğer kentleri bilmiyorum ama İzmir il binası örneğinin Türkiye’de olduğunu zannetmiyorum. Bir kere büyük ve işlevsel bir bina... Konferans salonları, araştırma bölümleri, komite bölümleri var. Hem partilileri ağırlıyorlar, hem de siyasi dersler veriyorlar. Çok az örneğini gördüğüm için yazma ihtiyacı hissettim. Elbette bu olanaklarla ilgili ama her siyasi parti için örnek alınabilecek binadan biri... Ben her gittiğimde aynı şeyi hissediyorum. Burası bir siyasi partinin il binasından daha çok bir enstitü havasında...
Ben olsam
dosyalarımı
alır giderdim
HAMZA Dağ; İzmir siyasetinde ağırlığını artıran bir politikacı... Siyaset içinde kalmayı çok önemsiyorum. Dağ da, basın toplantısında bu çizgiyi korudu ve dedi ki...
“Bizim İzmir’i daha iyi yöneteceğimize inanıyorum...”
Dağ’ın sözlerini haberler sütunlarımızda okuyabilirsiniz.
Ama şöyle bir söz de etti.
“Ankara’ya bize gelen dosyaları hangi belediye başkanı olursa olsun takip edip sonuçlandırmaya çalıştık. 1 Nisan’dan sonra da aynı şeyi yapacağız...”
Dağ; sadece İzmir milletvekili değil, aynı zaman Genel Başkan Yardımcısı...
Ben belediye başkanlarının yerinde olsam; 1 Nisan sonrasında dosyalarımı alır Dağ’ın yanına giderdim.
Tunç Soyer’in üslubu
CHP’nin İzmir adayı Tunç Soyer’i birkaç toplantıda dinledim, izledim. İlk günkü heyecanını attı, daha sakin bir üslupta konuşuyor. “Soyer hep sakindi” diyebilirsiniz. Evet, benim tanıdığım Tunç Soyer soğukkanlı, tane tane konuşan, söylemek istediklerini kendine göre üslubuyla karşı tarafa aktaran bir insan. Yine de yeni bir görev ve yeni bir misyon çok kolay değil. Hele meydanlara çıkıp binlere, on binlere konuşmak epey zordur. Soyer, aklındakileri kategorize edip bir sistematiğe bağlamış, bunu da bir felsefeye oturtmuş, yapacaklarını bir zaman dilimi içine yerleştirmiş. Evet, hep sakindi ama şimdi çok daha akıcı ve akılda kalan bir üslupla konuşuyor.
Nihat Zeybekci’nin üslubu
AK Parti’nin İzmir adayı Nihat Zeybekci deneyimli bir siyasetçi... Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı var, milletvekilliği var, iki dönem ekonomi bakanlığı var. Zeybekci’yi de çok kez dinledim. Kampanyanın ilk günlerinde bir dünya vizyonu çiziyordu, Türkiye’nin bu yeni dünya düzenindeki yerini anlatıyor ve sonra İzmir’e bir rol biçiyordu. Bugünlerde ise İzmir’den başlayıp dünyaya gidiyor. Dediğim gibi deneyimli bir politikacı... Siyasetin akışına göre, seçim stratejilerine göre bir yöntem belirliyor. Zeybekci hem büyük fotoğrafı gösteriyor, hem de küçük fotoğrafla şehrin MR’ını çekiyor.
Paylaş