Paylaş
Geçen hafta pazar yazısında Özkök; Urla’nın giderek Türkiye’nin San Sebastian’ı olduğunu yazdı.
Gerçekten de öyle...
Son yıllarda İzmir merkezden çok daha fazla restoran Urla ve çevresinde açıldı.
Bu restoranların özelliği Ege’nin modern anlayışını, yeni pişirme yöntemleriyle sunuyor olmaları...
EXPO’yu konuştuğumuz yıllarda hatırlayın İzmir “Herkes için sağlık” vaat ediyordu.
Bunun elbette tıbbi bir açılımı var.
Yani Hipokrat’ın, Galen’in nefes aldığı bu coğrafyada tıptaki gelişmeler her zaman izlendi.
İzmir’in iyi hekimleri ve iyi hastaneleri var.
Bunun yanında şifalı otları, şifalı suları da var.
Ama daha önemlisi bugünün modern hayatına iyi gelen bir gastronomisi de var.
San Sebastian, Toscana o yüzden güzel bir örnek...
Hem yerel lezzetler var, hem de yaratıcı bir mutfak...
Daha da önemlisi giderek yükselen bir Ege, Akdeniz tipi beslenme modeli...
O yüzden ben İzmir’in geleceğine çok inanıyorum.
Gastronomi bu coğrafyanın en fazla öne çıkarması gereken teması ve “Herkes için sağlık” dilerken de gerçekten güçlü argümanları var.
İzmir yükseliyor, Urla daha çok konuşulur hale geliyor, Çeşme ve Alaçatı’nın mekanları yeniden keşfediliyor, Foça ve Karaburun’u önümüzde yazdan itibaren çok daha fazla konuşacağız.
Ege’nin kıyıları, yani Çanakkale’den Fethiye’ye kadar olan geniş bir alan Türkiye’nin turizmde yükselen markası oluyor.
Urla’dan güzel bir örnek ODURLA
YİNE Ertuğrul Özkök’ün bıraktığı yerden devam edeyim. Urla’da yeni açılan ODURLA için Özkök şöyle yazmıştı.
“Avrupa’da olsa bu yıl iki Michelin alır...”
Alır; daha fazlasını da alır.
Çünkü şefi Osman Sezener geleneksel ile modern olanı birleştirmeyi harika yapıyor.
Yerel lezzetlerle yeni pişirme yöntemlerini müthiş harmanlıyor.
Ve yeni yaratıcı mutfakların hayal gücünü sonuna kadar kullanıyor.
Sezener ailesini çok uzun yıllardır tanıyorum.
Ailenin büyüğü, yakın dostum Günter Sezener zaten İzmir gastronomisine en fazla katkı koyan insanların başında gelir.
Oğlu Osman’ı da, kızı Melodi’yi de hep destekledi, onların hayallerine ortak oldu.
O yüzden ODURLA, yükselen İzmir gastronomisine güzel ve doğru bir örnek...
Osman Sezener
kendini
nasıl anlatıyor
MARKA olmuş gastronomi şehirlerine gittiğimizde nelere tanıklık ediyoruz. Ünlenmiş şefler, ismi sınırları aşmış mekanlar, o yöreyi hissettiren lezzetler...
Bakın Osman Sezener kendini nasıl tarif ediyor.
“Büyüdüğüm şehrin, bölgenin, coğrafyanın toprağından ve denizinden gelen malzemeleri odun ateşinde, en doğal şekilde pişirmek istiyorum. Benim felsefem böyle; burada da bunu yapıyoruz. Yani işini özenle yapan yerel üreticilerden, kaynağını bildiğimiz malzemeleri, mevsiminde temin ediyoruz.
Gerçek tadı ortaya çıkaracak şekilde tüm malzemeleri bir araya getiriyor ve açık ateşte pişiriyoruz. Her yemeğin bir hikayesi olduğunu unutmuyoruz...”
Od, ateş demek...
Pişirme hikayeleri de Ege’nin yeni mottosu olacak.
Gençler artık mutfağa
daha çok giriyor
OSMAN Sezener yemekleri pişirirken; ben de onların arasına daldım. Hepsi çok genç mutfak ekibiyle vakit geçirdim. Son dönemin yükselen mesleği mutfak sanatları için çok yetenekli gençler yetişiyor. Osman daha önce İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin gastronomi bölümünde öğretim görevliliği de yapmıştı. Şimdi o gençlerin arasında yine harikalar yaratıyor. Mutfakta olmak bana da iyi geliyor. Sadece ODURLA’da, fotoğraf çektirmek için değil, arada kendimi dinlemek istediğimde de kendimi mutfağa atıyorum. Osman kadar pişiremem ama fena olmadığımı söylemek isterim.
Paylaş