Paylaş
Karşı değilim, destekliyorum da...
İnsanların daha fazla konuşuyor olmaları, fikirleri açık ve net şekilde ortaya döküyor olmalarını elbette olumlu buluyorum.
Belki de kalabalıklar içinde konuşamayanlar, derdini anlatamayanlar bilgisayarının başına geçip ya da mobil telefonları aracılığıyla iyi birer sivil toplumcu olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar.
Hem aidat da yok, belge filan getirmek de...
Bir tuşla istediğin platforma üye oluyorsun, takibe başlıyorsun.
Dediğim gibi itirazım yok ancak bir eleştirim var.
Bazen ipin ucu kaçıyor.
Yani kimse birbirinin yüzünü görmeyince, tepkisini ölçemeyince yazıyor da yazıyor.
Sert eleştirmesi de önemli değil; sanki adam asmaca oynuyor.
İşte böyle olunca, işler biraz değişiyor.
O yüzden platformcu kardeşim diyorum ki...
Sanal ortamda aynı fikirde insanların bir araya gelmesinde, konuşuyor olmasında, buluşuyor olmasında bir sakınca elbette yok.
Ama iş biraz daha ileriye gidince işin içine hukuki boyutlar da giriyor.
Herkes herkesi, her şeyi eleştirmekte özgürdür.
Ama bunun bir yazılı olan, bir de yazılı olmayan kuralları vardır.
Yani hukuk yanında nezaket de önemlidir.
Ben bir gazeteci olarak birçok sanal platformu takip ediyorum.
Onların bazı konulardaki haklı itirazlarına da köşemde, haber sütunlarımızda yer veriyorum.
Ama sonra bakıyorum bu platformlar ayar vermeye, kenti, ülkeyi yönetmeye kalkıyorlar.
İnanıyorum ki; içlerinde çok değerli insanlar var.
Hatta siyasete girseler birçoklarından daha başarılı olacaklar.
Belki haklı çekincelerinden dolayı girmiyorlar.
Ancak sanal platformları öncelikle bir araya gelmek için kurmalıyız, sonrası için planlarımız varsa onun boyutu klasik dernekleşmeden geçmektedir.
Bana göre bugünün sivil toplumculuğu da bu yöntemden geçiyor.
Yazıyor olmak, söylüyor olmak, eleştiriyor olmak yetmez.
Taşın altına eli de sokmak gerekir.
İşte o zaman platformcu kardeşlerimden, arkadaşlarımdan ayrışıyorum.
Asıl kral içeriktir
BİR şey daha söyleyeyim.
Sosyal medya klasik, geleneksel medyayla birleşmediğinde tam etki yapmıyor.
Yani artık bugün bütün iletişim teknolojilerini aynı anda kullanmanız gerekiyor.
Diyelim ki; Twitter’da paylaştığınız bir bilgi gazetelerde haber olmuyor, televizyonlardan desteklenmiyorsa adresine tam ulaşmıyor.
Bu da yetmiyor; bunun sivil toplum örgütleri tarafından da destekleniyor olması lazım.
İşte ancak başarılı bir kampanya yapıyorsunuz.
Sosyal medya bazen insanı aldatıyor.
Bazıları kendilerini kral zannediyor.
Oysa asıl kral olan içerikten başkası değildir.
İnsanın omuzuna dokunan adaylar
İSTER istemez gözümüz kulağımız meydanlarda, liderlerin konuşmalarında...
Belediye başkanlarını seçiyor olsak da; kampanya bir genel seçim havasında sürüyor.
Ancak şunu söyleyebilirim.
Katıldığım toplantılarda bu hava biraz dağılmış gibi gözüküyor.
Evet; liderlerin ne söylediği önemli ama sokaktaki insanlar günlük hayatını etkileyecek projelere kulak kabartıyorlar.
Büyük projeler elbette önemli ama günlük hayatı değiştirecek küçük rötuşların daha çok karşılığı olduğunu görüyorum.
O yüzden insanların omuzlarına dokunan siyasetçiler bu dönemde daha çok prim yapıyor.
Sanal değil dokunan adaylar öne çıkıyor.
Rengarenk bir İzmir vardı
PAZAR günü hava sıcaklığı 25’lerin üzerindeydi. Ben de kendimi herkes gibi sokağa attım. Mavişehir sahiline çıktım, Karşıyaka’ya kadar yürüdüm. Kıyı düzenlemesi çok güzel olmuş. Kendimi bir Avrupa şehrinde gibi hissettim. İnsanlar evlerinden getirdikleri portatif sandalyeleriyle çimlerin üzerindeydi. Çoluk çocuk, genç yaşlı kıyıdaydı. Rengarenk bu görüntü çok hoşuma gitti. Gerçi İzmir’in çiğdemini yiyenler biraz yerleri kirletmişti ama bu yürüyüş bana çok iyi geldi. Her zaman söylüyorum. Bizim siyasetçilerimiz siyaset dışında bir şey konuşmak istemiyorlar. Oysa hayatın içinde siyaset gündemin birinci maddesi değil. Pazar günü o güzelim havada, İzmir bir başka güzeldi. Size de tavsiye ederim. Her fırsatta çıkıp yürüyüş yapın.
Paylaş