Paylaş
Bu toplantıların genellikle sabah bölümü derneğin iç işleyişine, bölge ekonomisinin değerlendirilmesine ayrılır. Ve ağırlıklı olarak ekonomiyi anlatan bir konuşmacı davet edilir. Bu yıl ki de benzer bir formattaydı.
Konuşmacı Eximbank’ın yeni genel müdürü Adnan Yıldırım’dı.
Yıldırım; Ege’yi iyi tanıyan bir isim...
Sadece ihracatçılar değil; Adnan Yıldırım’ı tanıyan herkes bu atamaya çok sevindi.
ESİAD üyeleri de sabahki bölümde Yıldırım’ı ve Eximbank’taki yeni dönemi konuştu.
Yüksek İstişare toplantılarının yemekli ikinci bölümünün de özel bir konuğu olur.
İkinci bölümün konuşmacısı ise Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Hürriyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. İlber Ortaylı’ydı.
Ortaylı yine müthiş bir konuşma yaptı.
Ağırlıklı olarak Ortadoğu’yu anlattı ama öyle analizler yaptı, tarihten öyle örnekler verdi ki, her detay döndü dolaştı Türkiye’ye geldi.
Ben de aynı görüşteyim.
Ortadoğu’yu konuşurken iki istikrarlı ülkeden söz etmek mümkün...
Türkiye ve İsrail...
Ortaylı; neden böyle olduğunu örnekleriyle anlattı.
Ve çok da güzel anlattı.
Ortaylı’dan tarihi dinlemek büyük bir keyifti.
ESİAD; iyi bir konuşmacı seçimi yapmış.
Daha fazla demokrasi şart
ESİAD Başkanı Mustafa Güçlü, konuşmasına ekonomiyle başladı ama ağırlıklı olarak adalet, barış, istikrar, demokrasi konularına değindi.
ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Enis Özsaruhan ise Prof. İlber Ortaylı’ya zemin hazırlaması için ağırlıklı olarak dış politika konuştu.
Bakın Mustafa Güçlü’nün konuşmasından önemli bulduğum bir yorum şöyleydi.
“Bağımsız, tarafsız, ehliyetli ve makul sürede sonuç alınacak bir yargı sisteminin varlığı hem hukuk devleti gereğidir, hem de gerek yerli, gerekse de yabancı girişimciler açısından yatırım kararlarını belirleyecek birinci bir unsurdur. Şurası unutulmamalıdır ki, en etkili teşvik; parasal desteklerden çok, demokrasi ve hukuka bağlı, güvenilir ve geleceğe umutla bakılan bir ülke ortamının varlığıdır.”
Birçok yazımda benzer yorumlar yaptım.
Güçlü bir ekonomi için de önce güçlü bir demokrasi gerekir.
Toplantıda uzun zamandır görüşemediğim iş dünyasının temsilcileriyle sohbet ettim.
Tamamı; Güçlü’nün konuşmasına paralel sözler söylediler.
Ortak beklenti; dış politikada barış odaklı bir strateji izlenmesi, iç siyasette de kavgasız, ılımlı ve kucaklayıcı bir politikanın görülmek istenmesi...
Bütün bunlar için daha fazla demokrasi diyoruz.
Evet mi hayır mı?
Daha tarih belli değil ama sosyal medya yıkılıyor.
Siyasetçiler daha kampanya başlatmadı ama başlatan çok...
“Evet...” diyen de var, “Hayır” diyen de...
Herkes görüşünü söylemekte elbette serbest; yeter ki “evet” çiler, “hayır” cıları linç etmesin; “hayır” cılar da “evet” çileri...
Yoksa ne olacak; işin renkli bir yanı da var.
Ve hatta siyasete örnek olabilecek espriler de, fikirler de...
En çok hoşuma giden de mizahın içinde olması.
Çünkü siyasette en çok eksik olan mizahtır.
Yine de bana kalırsa; herkesin bir oyu var ve topluma mal olmuş insanların bunu kendilerine saklamalarıdır.
TRAMVAY
Ben test ettim, Çok da sevdim. Mavişehir’den binip Bostanlı’da indim. Gayet güzel, İzmir’e yakışacak. İzmir’in kuzeyi tramvaya birkaç ay sonra tam anlamıyla binmiş olacak. Güneyinde ise iş şimdi en zor kısmına geldi. Yani kent içine... Bu sıkışıklıkla nasıl ilerler, göreceğiz.
Yurtdışında birçok kentte tramvay var.
Modern bir ulaşım, medeni; keşke her kentimizde olsa...
Ama düşünüyorum.
Viyana’yı çizen şehir plancıları, Paris’i dizayn eden şehir plancıları, Milano’yu yapan şehir plancıları; İzmir’e, İstanbul’a, Ankara’ya geldiklerinde nasıl düşünüyorlardır. Hadi bugün alternatifler sınırlı...
İyi ama Paris de bugün dizayn edilmemiş ki; 200 sene önce geleceğin Paris’ini düşünmüşler.
O yüzden kimse kusura bakmasın; Türkiye’de herkes kısa vadeli ve günlük düşünüyor.
Ortaya da bu sıkışıklıklar çıkıyor.
Ben bugünün belediye başkanlarına, şehir plancılarına, mimarlarına değil, geçmiştekilere kızıyorum.
Paylaş