Meclis’teki son manzaralar

15 Temmuz gecesi Türk demokrasisi için önemli bir sınavdı.

Haberin Devamı

 

Hem halkımız için, hem de siyasetimiz için...
Neden mi?
Çünkü bir grup hain halkına silah çekmiş; Meclis’ini bombalamış, devleti ele geçirmeye çalışmıştı.
Buna hep birlikte karşı çıktık.
Başta halkımız büyük bir ders verdi, medya; devletinin, hükümetinin, siyasetinin yanında yer aldı.
Ve siyaset...
O zor koşullarda bile Meclis’te çalışmasını sürdürdü.
O gece yapılan konuşmalar, yönlendirmeler halkı cesaretlendirdi, hainlerin süngüsünün düşmesine neden oldu.
Bu gerçekten önemli bir şeydir.
Ben çok sık “14 Temmuz’a dönmek istemem” diye yazdım.
Çünkü 16 Temmuz sabahı başka bir Türkiye’ye uyandık.
Siyaset için de umutlandık, demokrasimiz için de...
Ben kendimi hep “iflah olmaz iyimser” diye anlatırım.
Çünkü bardağın dolu tarafından bakmayı severim.
Son dönemde herkes “Büyük fotoğrafa bakalım” diyor.
Ben de hep şunu hatırlatıyorum.
“Asıl küçük fotoğrafı unutmayalım” diyorum.
Çünkü hayatımızdaki ayrıntılar bazen geneli bile etkileyebiliyor.
Neyse...
16 Temmuz’dan sonra siyasette bir toparlanma, birliktelik ruhu oluştu.
Çünkü herkes şunun farkına vardı ki; “Başka bir Türkiye yok...”
Ben de aynen böyle düşünüyorum.
Başka Türkiye yok...
Bu ülkede doğduk, bir başka yerde yaşamayı bile aklımın ucundan hiç geçirmedim.
Tek üzüntüm;
Oluşan ruhun, birlikteliğin kısa sürmesi oldu.
Meclis’te son görüntüleri görünce üzülmedim değil.
Uzakdoğu Parlamentoları’nda sık gördüğümüz bu manzaralar Türkiye’ye hiç yakışmıyor.
Şu bir gerçek...
Demokrasimizde bazı sıkıntılar var.
Çarkların daha iyi çalışmasını sağlamalıyız ve hep birlikte daha güçlü demokrasi istemeliyiz.
Başka Türkiyemiz olmadığına ve demokrasiden daha iyi bir sistem olmadığına göre herkesin üzerine düşeni yapmasında fayda bulunuyor.


Bu koşullarda geçlerimiz
nasıl yer bulabilecekler

Bu sene hiç futbol maçına gitmedim.
İkinci yarıda gitmek istiyorum ama...
Kışın o soğuk günlerinde ben daha çok salonları tercih ettim.
Örneğin çok basket maçına gittim.
Pınar Karşıyaka’nın hem Avrupa, hem lig maçlarını takip ettim.
Bu aralar futboldan daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim.
Tek itirazım şu...
İlk beşlere baktım; tek bir Türk oyuncu yok.
Hem Pınar Karşıyaka’da, hem Fenerbahçe’de, hem Galatasaray’da...
Ve diğerlerinde...
Sorduğumda, “Rekabet...” diyorlar.
Haklı olabilirler.
Gerçekten de ligde tutunmak için bu gerekli olabilir.
Ama şunu hatırlatmak isterim.
Pınar Karşıyaka gibi takımlar milli takımımızın altyapısını uzun yıllar taşıyan kulüplerdir.
Geçmişte birçok ismi baskete armağan etmiş takımların başındadır.
Şimdi bu rekabet ortamında bizim pırıl pırıl gençlerimiz nasıl kendilerine yer bulabilecek.
Aslında bu sadece baskete özgü de değil; futbolda zaten yabancıların hakimliği var, voleybolda da keza öyle...
Tuttuğum takımların kazanmasını elbette istiyorum ama kendi gençlerimizle elde ettiğimiz galibiyetler, şampiyonluklar benim için çok daha anlamlı geliyor.


Bu haksızlığı kim telafi edecek?

Savcılık ÖSYM’nin son 15 yılda yaptığı bütün sınavları mercek altına almış.
Bence alsınlar...
Çünkü bu FETÖ soruşturması derinleştikçe altından çok garip şeyler çıkıyor.
Ben böyle gizemli, her yere nüfus etmiş, her taşın altından çıkan başka bir yapılanma görmedim.
İfadeleri okudukça, ayrıntıları öğrendikçe, bu FETÖ okullarının geçmişte övündükleri başarılarının altından da farklı oyunlar çıkacağını herkes görüyor.
Peki yıllarca mağdur olanlar, üniversiteye giremeyenler, işe alınmayanlar ne yapacak.
Bu haksızlığı kim telafi edecek?


Seneye de isteriz

Kışın bile 10 – 15 derecelere alışık vücutlarımız; sıfırları, hatta sıfırların da altını görünce bir türlü kendine gelemedi. Güneş kendini gösterince fabrika ayarlarıma geri döndüm. Ama şunu söylemeliyim. Karlı İzmir’i de sevdik. Adnan Menderes’i kapatacak kadar yağan kar İzmir’e çok yakıştı. En azından kar hevesimizi birkaç gün almış olduk. Seneye de isteriz.

Yazarın Tüm Yazıları