Paylaş
Türkiye’nin her bölgesi ayrı bir güzel...
Dün Akhisar’a giderken sağımdaki solumdaki, uçsuz bucaksız zeytin bahçelerini seyrettim.
Adeta bir zeytin denizi gibi...
Denizli’nin Güney’ine gittiğimde de bağlar bana aynı hissi veriyor.
Hafta sonu Ayvalık’taydım.
Körfezin o florası da bana çok iyi geliyor.
Yani zeytinin olduğu yerler bana enerji veriyor.
Akhisar’da 14 milyon bakımlı zeytin ağacı bulunuyor. 67 fabrika, 22 bin üretici var. Türkiye’nin ilk ve tek Akhisar Zeytin ve Zeytinyağı Türevleri İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’ne her gittiğimde heyecanlanıyorum.
Daha doğrusu üretim olan her yer Türkiye’nin geleceğiyle ilgili umutlarımı artırıyor.
Sofralık yeşil zeytinin yüzde 70’i, siyah zeytinin yüzde 30’unu Akhisar’da üretiliyor. İhracattaki pay da yüzde 30‘lara çıkmış durumda…
Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat’ı uzun yıllardır tanıyorum.
O da bu sektörün neferlerinden biri...
Sadece kendi markası için değil; Akhisar’ın öne çıkması için de epey çaba sarf ediyor.
Belki Ayvalık’ın sesi başlangıçta çok daha gür ve güçlü çıktı ama Akhisarlı üreticiler de kendilerini anlatmak için yoğun bir uğraş içinde...
Bütün bu etkinlikler, bölgesel projeler zeytin ve zeytinyağı sektörü için olumlu gelişmeler...
Benim tek dileğim zeytinyağının sofralarımızda daha sık kullanılması.
Sonrasında da dökme değil; kendi markalarımızla daha çok ihracat yapabilmemiz.
20 yıl öncesine göre çok daha iyi durumdayız.
Ama çok iyi biliyorum ki; İtalya’dan, İspanya’dan geri kalır bir yanımız yok.
Daha iyi olmalıyız.
Bu coğrafya her yıl
bize sürprizler sunar
TUTKUYLA anlatan insanları severim.
Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat da o isimlerden biridir.
Zeytine, zeytinyağına tutkusu olan biri olarak bu heyecanı iyi bilirim.
Çünkü her yıl başka bir bekleyiştir.
Terroir size bambaşka bir ürün verebilir.
Ve o lezzeti tadıncaya kadar aylar geçer.
Bu heyecanlı bekleyiş; bağcılıkta ve zeytincilikte hep vardır.
Alper Alhat “Sağlıklı ve uzun ömürlü nesiller için zeytinyağı kullanımı artırılmalı. Devlet zeytin üreticisine destek vermeli. Hem üretici hem tüketici memnun olmalı. Çünkü üretici olmazsa tüketici, tüketici olmazsa üretici olmaz” diyor.
Kesinlikle haklı...
Şu pandemi bir kez daha gösterdi ki; Ege, Akdeniz tipi beslenme daha da önem kazandı.
Ve zeytinyağı bu yemeklere lezzet veren, ayrıca sağlığımıza katkı koyan en önemli ayrıntılardan biri...
Tedarikçi olmak değil
markalı ihracat şart
ALPER Alhat’ın çok önemli bulduğum bir yorumu var.
Diyor ki;
“Üretimdeki artış dünyadaki eksik üretim ve döviz kurunun yükselişiyle birlikte Türkiye için daha fazla ihracat şansı anlamına geliyor. Fakat biz ihracatı rakip ülkelere tedarikçilik olarak algılayanlardan farklı düşünüyoruz. Artık eski alışkanlıklardan kurtulup katma değer yaratan ihracat modellerini güçlendirmemiz şart. Yıllar önce 600 dolar ambalajlı zeytinyağı desteği veriliyordu, ambalajlı satışlar birden artmıştı ama nedense bu destek TL’ye çevrildi ve dövizin hızlı artışıyla eridi, gitti. Bugün 1600 lira seviyesinde. Eğer destek tekrar anlamlı bir seviye çıkartılabilirse ambalajlı ihracat şahlanır.”
Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli sektörü çok iyi bilen biridir.
Bu isteğe duyarsız kalmayacağını düşünüyorum.
Alper Alhat haklı değil mi?
AKHİSAR Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat’ın bir uyarısı daha var.
Alhat, düşük destek miktarı nedeniyle ambalajlı ihracat yerine dökme ihracat kolaycılığının sektörde hakim olduğuna dikkat çekiyor.
Ve diyor ki;
“Yüksek döviz kuru nedeni ile görece ucuz kalan zeytinyağımız, yurtdışındaki rakip zeytinyağı firmalarının iştahını kabartıyor. Geçen yıl zeytinyağı rekoltesi bir önceki yıldan eksik olduğu halde özel izinlerle daha fazla dökme zeytinyağı ihracatı yapıldı. Çiftçi kazanmadı, sanayici de kazanmadı. Kim kazandı? Rakip ülkelerin firmaları ve bu izinleri alabilenler... Rekoltenin düştüğü sene, dökme ihracat artıyorsa ne düştü? Tabii ki tüketim. Binbir emekle 0.8’den 2 litreye taşıdığımız kişi başı zeytinyağı iç tüketimimiz ne yazık ki 1.4’lere kadar düştü, düşmemeli.”
Alper Alhat haklı değil mi?
Paylaş