Marka kent yaratmak çok mu zor

O yüzden farklılık yaratacak projeleri konuşuyor olmamız lazım.
Bakın hep Barselona örneğini veriyoruz.
Bunun bir nedeni var. Çünkü Barselona bir proje kenttir. Önceden tasarlanmış, dizayn edilmiş, kentin fiziki şartlarına uygun stratejiler geliştirilmiş bir kent...
Ne yapılmış?
Örneğin uluslararası büyük organizasyonlara ev sahipliği yapmış.
Üniversite oyunları, Akdeniz olimpiyatları, olimpiyatlar, Avrupa şampiyonaları Barselona’da yapılmış.
Büyük fuarlar, büyük kongreler ve buna uygun otel altyapısı hazırlanmış.
Avrupa’nın en iyi spor okulları Barselona’da açılmış. Sadece futbol da değil; tenis, yelken, sutopu, basket okullarının adresi Barselona olmuş.
Picasso ve Dali gibi sanat dehalarına esin kaynağı olmakla kalmamış, yeni sanatın da buluşma noktası Barselona olmuş.
Gaudi mimarisiyle övünen Barselonalılar, Gaudi kadar olmasa da yüzlerce mimara imzasını taşımasına olanak sağlamış.
Ve futbolda bir dünya markası olan bir takım Barselona...
Sadece futbol turizminden milyar dolarlar kazanan bir şehir...
Yine unutmayın bütün bunlar son 30 yılda ivme kazandı.
Birkaç yıl önce Barselona Belediye Başkanı “Artık turist gelmesin” diye bir açıklama yaptığında herkes şaşırmıştı.
Çünkü oteller doluydu, insanlar evlerini kiraya vererek başka şehirlere hatta ülkelere taşınmaya başlamışlardı.
O kadarını ister miyiz bilemem ama bu yarışta bizim de olmamız gerektiğine inanıyorum.
Bunun için de iyi fikirlere, yeni projelere, farklı bakış açılarına ve güçlü stratejilere ihtiyacımız var.

 
Kentsel dönüşümü ciddiye almalıyız

KARTAL’da çöken binada 21 kişiyi kaybettik. Bir o kadar da yaralımız var. Üç kata izin verilen binada yedi, sekiz kat çıkılmış. Devletin bütün imkanları seferber edilmesine rağmen üç günde enkaz zor kaldırıldı.
Hep konuşuyoruz, Türkiye bir deprem ülkesi diye...
Aslında çok sayıda örneğimiz var ortada...
Körfez depremi, Van depremleri...
99’da ben de Sakarya’ya, Yalova’ya, İzmit’e gitmiştim.
O görüntüler hala hafızamda...
Yüzlerce bina yerle bir olmuş; binlerce kişi hayatını kaybetmişti.
Türkiye birçok alanda epey yol aldı.
Ama mimaride hep eksiklerimiz oldu, şehir planlamasında çok yanlışımız var.
Türkiye’nin kentsel dönüşüme konsantre olması gerekir.
Kentlerimizi yeniden, doğru bir şekilde ve estetik kaygılarla inşa etmeliyiz.

 
Karşıyaka stadını yapmalı

GÖZTEPE stadı ilerliyor.
Alsancak stadı önümüzdeki bu yıl sonunda bitirilecek.
Şimdi sıra Karşıyaka’da...
İtiraz nedenlerinden biri olan otopark konusu hallediliyor.
Stadın devamındaki fidanlık maç günlerinde kullanılmak üzere Orman Bakanlığı tarafından tahsis ediliyor.
Önümüzdeki günlerde yeni bir ihale daha yapılacak ve bütün engeller ortadan kalkmış olacak.
Karşıyaka’ya daha büyük bir stat gerekli diye düşünebilirsiniz.
Ben de katılıyorum.
Karşıyaka 25 bin kişilik bir stadı rahat doldurabilecek bir seyirci potansiyeline sahip.
Keşke daha büyük bir alan olsaydı ya da farklı bir yer için uzlaşma sağlansaydı.
Şimdilik olmadığına göre bu stadı yapmaktan başka bir çare gözükmüyor.
Kulübün kendi stadına ihtiyacı var.
Göreceksiniz Karşıyaka stadıyla birlikte yeniden ayağa kalkacak.
Bunu nereden mi biliyorum.
Statlarını yenileyen bütün kulüplerde benzer bir çıkış yakalanıyor.

 
Dağınık notlar

* Dünyanın en yoğun trafiği olan kentler listesine İzmir 12’inci sıradan girmiş. Bir önümüzde Ankara var, İstanbul ise ikinci sırada...
* Yağmurdan şikayetçi değilim. Ama güneşi de özlediğimi itiraf etmeliyim.
* Sokaklarda, caddelerde, duvarlarda afişler olmayınca insan seçim atmosferine bir türlü giremiyor. Neyse ben adayların peşinde koşarken, onlar bana ziyarete geldiğinde yine de hatırlıyorum.
* Her vaadin yerine getirilmesi elbette söz konusu değil. Sonuçta adayların söylediklerini bir iyi niyet mektubu olarak algılıyorum. Yani bir vizyon ortaya koyuyorlar. Alt alta yazıp topladığımızda hepsini yapmak için çok milyar dolar gerekiyor çünkü...
* Adaylar odaları, dernekleri, sivil toplum örgütlerini tek tek ziyaret ediyor. Seçilenlere de odalar, dernekler, sivil toplum örgütleri tek tek hayırlı olsun ziyaretine gidecek. Böylece altı ay bu fotoğrafları göreceğiz demektir.