Madame Amati’yi tanıyın istedim

BETH; her düğünden önce onu arardı. “Madame Amati” derdi sinagog görevlisi; “Pazar günü saat 14.00’te düğün var.”

Haberin Devamı


“Tamam” derdi Amati. Günü, saati geldiğinde, onu evinden alıp sonra yine evine bırakacak olan araçla sinagoga giderdi.
Kırmızı ruju olurdu dudaklarında. Gözünde şişe dibini andıran gözlüğü, ensesinde toplanmış saçları, elinde kemanı, ufak tefek bedeniyle doğrudan merdivenlere yönelirdi. Balkonda gelini beklerdi. Gelin kapıda babasının koluna girerken düğmeye basılırdı. Madame Amati zilin sesini duyunca kemanını çenesiyle omuzunun arasına sıkıştırır, başını hafifçe yana çevirir ve çalmaya başlardı.
Madame Amati demek keman demekti; müzik demekti, İzmir demekti.
Ve onunla başlayan geceler mutluluk demekti.
Peki kimdi Madame Amati?

Madame Amati’yi tanıyın istedim

***
Madame Marta Schwenk Amati...
18 Temmuz 1902’de Avusturya - Macar İmparatorluğu’nda doğmuştu. 1915 - 1917 yılları arasında Budapeşte Liszt Müzik Akademisi’nde keman eğitimini dünyanın en büyük hocalarından biri olan Jeno Hubay’dan almıştı. Genç yetenek olarak parlamış ve konserler vermişti.
Bir süre İtalya’da da bulunur ve konser kariyerine devam eder. Orada Amati soy ismini aldığı varsayılır ancak 1930’lu yılların ortasına kadar Almanya’da da konserlerini sürdürür. Goslar’da yaşayan bir müzisyen olan Werner Becher yıllar sonra günlüğünde şöyle anlatır:
Marta Schwenk Amati, Temmuz 1937’de Almanya’da Goslar Ratscafe’de verdiği bir konser esnasında, SS subayları tarafından menajeri ile beraber salondan dışarı atılır.
Nazi sempatizanları tarafından yayımlanan listelerde ismi geçer.
Naziler kendisi için şöyle bir not düşmüştü. “Marta, Almanya’da bir Türk askeriyle anlaşmalı evlenip, 1938’de İstanbul’a kaçmıştır.”
Bir süre sonra İzmir’e yerleşir, İzmir Devlet Konservatuvarı kurucularından biri ve okulun ilk keman hocası olur. Ailesiz ve tek başınadır Marta. Hayatını müzik ve kemana adar. Türkiye’de birçok öğrenci yetiştirerek İzmir’den ekol olur tüm ülkeye. 1989 yılında İzmir’de vefat ettiğinde arkasından on binler gözyaşı döker.
Kimisi öğrencisidir, kimisi de onu yakından tanıyan dostları...
İzmir işte böyle bir yerdir.
Türkiye gibi...
Çok kültürlü, çok renkli...
(Madam Amati, yazan Rita Ender, Avrupa’dan İzmir’e bir keman ikonu, Aras Yayıncılık)

Haberin Devamı

Madame Amati’yi tanıyın istedim

Haberin Devamı


Amati adına bir yarışma yapalım
VEFA BORCUMUZU ÖDEYELİM

DEĞERLİ dostum, Devlet Solist Sanatçısı ve Arkas Trio keman virtüözü Tuncay Yılmaz bana Madame Amati’den bahsetti. Ben böyle hikayelere zaten bayılırım. Önce Rita Ender’in kitabını okudum, sonra Tuncay ile sohbet etmeye başladık.
Tuncay’ın bir hayali var.
İzmir denince akla gelen ilk sanatçılardan ve birçok kişinin keman eğitimi almasını sağlayan Madame Amati anısına bir yarışma yapmak istiyor.
İzmir Uluslararası Marta Schwenk Amati Keman Yarışması...
Tuncay yurtdışında çok iyi tanınan bir sanatçı...
Zaten eğitimini de Almanya’da yaptı, en iyi kemancılardan dersler aldı, birlikte konserler verdi.
Jürisinin de dünyaca tanınan keman virtüözlerinden olmasını arzu ediyor.
Örneğin İsrailli Maxim Vengerov, Almanya’dan Prof. Epstein, Avusturya’dan Prof. Dora Schwarzberg gibi isimler...
Aslında bu fikrini kendilerine açmış, çok da heyecanlanmışlar.
Ve elbette Türkiye’nin de iyi sanatçıları jüride olacak.
Tuncay istiyor ki; Madame Amati’ye olan vefa borcumuzu ödeyelim.
Ve İzmir’de sanatı yine baştacı yapalım.

Haberin Devamı

Madame Amati’yi tanıyın istedim

 

Sanatı, sanatçıyı destekliyorum

BEN İzmir’in bir sanat başkenti olmasını çok istiyorum. Çünkü geçmişinde Madame Amati gibi çok sayıda sanatçı yetiştirmiş, çıkarmış, evsahipliği yapmış bir kent...
Bunu da daha iyi salonlarla, yarışmalarla, konserlerle, önemli buluşmalarla yapabiliriz.
O yüzden İzmir Uluslararası Marta Schwenk Amati Keman Yarışması gibi organizasyonlara ihtiyacımız var.
Bu etkinliklerin partneri hiç kuşkusuz belediyeler olmalı, sanatla uğraşan vakıflar, dernekler olmalı.
İzmir en iyisini yapar.

 

Sanatçı olmak

“MADAM Amati” kitabında şöyle bir yorum var.
“Keman çalanlar için keman aileden öte olurmuş. Kemanın kendi yaşam öyküsü, malzemesi, üretildiği yer, onu yapan kişi kemana karakterini verir. Keman da onu çalan müzisyenin vücuduna yerleşir, adeta onun bir organına dönüşürmüş.”
Bu meslek bana çok farklı alanda insanlarla tanışmamı sağladı.
Çok sanatçı dostum oldu.
Hepsini ayrı bir yere koydum.
Sanat başkadır, sanatçılar da...
Herkes her şey olabilir ama sanatçı olamaz.
Hepsinin önünde saygıyla, sevgiyle eğiliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları