Paylaş
Sosyal medyayı kullanıyorum, seviyorum, çok şey de öğreniyorum, hatta eğleniyorum da...
Ama bazen gerçekten de iş çığrından çıkıyor.
Deprem gibi çok önemli ve içimizi acıtan bir olayı bile farklı noktalara çekiyoruz.
Rızabey Apartmanı İzmir depreminin sembolüydü.
O apartmandan 91 saat sonra çıkarılan Ayda Gezgin de sembol isimlerden biriydi.
İyileşen Ayda’yı babası kucaklayıp hastaneden çıkarırken görüntülendi.
Ayda’nın bacakları çıplaktı.
Aman efendim; nasıl böyle çıkarılırmış, nasıl ayakları çıplak olurmuş.
Bitmedi, saatlerce, günlerce konuşuldu.
Bak kardeşim.
Bilgisayarının başına geçip ahkam kesiyorsun; o tuşlara bastığında kendini dünyayı yönetir gibi görüyorsun.
Sanki içine bir canavar kaçıyor ve elindeki keskin kılıçla önüne geleni doğruyorsun.
Hayat böyle akmıyor ve sen o dünyanın içinde değilsin.
Baba Uğur Gezgin “Bunda garipsenecek ne var. Kızımı kucaklamak istedim” diyor.
Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?
Ve ekliyor;
“Ayda iyileşti ve hastaneden çıktık. Kucağıma aldım, sarıldım, sarıp sarmaladım. Ben öyle istedim. Zaten hastane kapısına kadar getirilmişti. Kucağıma alıp kapının önünde bekleyen araca götürdüm. Bunda garipsenecek ne var. Kızımı, Ayda’mı kucaklamak istedim, sarılmak istedim. Hepsi bu... O fotoğraf karesinde babanın kızına sevgisi var, özlemi var. Türkiye’nin her yerinden, herkesten destek telefonları geldi. Ayda için sevinçlerini paylaştılar, üzüntümüze, acımıza ortak oldular. Sahip çıkan, arayan soran çok kişi var. Tabii ki reklam için arayan, gündeme gelmek için yapanlar da var.”
Ey sosyal medya canavarı aradan çık.
Sana burada yer yok.
Yapılan yardım söylenmez
ALDIĞINIZ beğeni bu kadar mı önemli sizin için...
Deprem bölgesine giden, gönüllü çalışan birçok kişi oldu.
Hepsine teşekkür borcumuz var.
Bir de gittikleri yerden fotoğraf paylaşanlar var.
Bizde yapılan yardım gösterilmez, söylenmez.
Ben böyle biliyorum.
STK’ların da sınavı var
SİVİL toplum örgütlerinin de bir sınavı var bu süreçte... Birçoğunu sahada, deprem bölgesinde görüyorum. Çok da seviniyorum. Böyle günlerde destek vermeyecekler de ne zaman verecekler.
Hem pandemi, hem İzmir depreminden dolayı hepsine önemli görevler düşüyor.
Bence bu dönemde desteklerini eğitim ağırlıklı yapmalılar.
Depremden hasar gören okullar var.
Pandemi sürecinde teknik imkanlardan dolayı derslerini tam alamayan çocuklarımız var.
Devam eden projeler haricinde yeni projelerin eğitim ağırlıklı olmasını öneriyorum.
Daha iyisini yapabiliriz
PAZAR günü biraz yürüyüş yaptım.
Bir hafta önce depremle sarsılan, sokaklarında panik havası olan, insanların yüzünden endişe bitmeyen o İzmir gitmiş; yerine canlı sokaklar, daha rahatlamış İzmirliler gördüm.
Olayları çabuk unutmamız hem iyi, bir açıdan da düşündürücü...
İyi gerçekten de hayat üzüntülerle, geçmişe takılarak geçmiyor.
Düşündürücü çünkü çözüm bulmadan unutmak bir işe yaramıyor. Sorunlar bitmiyor aksine erteleniyor.
Ders almamız gerekiyor.
Türkiye’de daha iyisini yapabiliriz.
Özlemle anıyorum
ATATÜRK’ü okudukça, dinledikçe, anlamaya çalıştıkça sevgim daha da artıyor.
Ve her seferinde böyle bir lidere sahip olduğumuz için ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Her 10 Kasım’da ilkokulumdaki törenler aklıma geliyor.
Her 10 Kasım’da sevgili dedem Niyazi Paydar’ın gözünden akan yaşlar geliyor.
Her 10 Kasım’da Anıtkabir’e koşan milyonlar geliyor.
Atatürk’ü özlemle, saygıyla, sevgiyle anıyorum.
Ne kadar tanıdık tartışmalar
ABD seçimlerinden dolayı Amerikan medyasını hepimiz takip ettik. Tartışmalar ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Bütün dünyada siyaset hayatımızın daha büyük alanını kaplamaya başladı. Ben de yıllardır tam tersi olması gerektiğini düşünüyorum. Hayatın siyasetten ibaret olmadığını herkesin bilmesi gerekir.
Paylaş