Paylaş
İtibar yönetimi konusundaki duayenliğini zaten biliyorsunuz.
Yakın zamanda yazdığı bir yazıda şöyle demiş;
“Tek kimlikli bir dünyada yaşadığımızı ancak bunun farkında olmadığımızı son dönemdeki konuşmalarımda vurguluyordum. Öncelikle ‘insan’ kimliğimizde vardı ve buna tutunmak durumundaydık. Yaşarken ‘insan’ olmanın dışındaki tüm kimlikleri benimsediğimiz ve bir yandan üzerinde yaşadığımız gezegeni yaşanmaz hale getirirken, diğer ‘insanlara’ eziyet etmek ya da dünyaya geldiklerine onları pişman etmek adına ne türlü ‘alt kimliklerle’ donatıldığımızı belirtiyordum. Enteresan bir şekilde korona tüm dünyayı üst kimlikle buluşturdu. Ölüm korkusu sınırları kapattırdı, sokağa çıkma yasaklarını getirdi, borsalar kapatıldı ve tüm yaşam alışkanlıklarımızı yerle bir etti. Hangi coğrafyada olursak olalım dünyayı aşılmaz duvarla çevrili bir ‘gettoya’ dönüştürdü. İnsanoğlu ‘korona’ karşısında çaresizdi. Çözümsüzdü. Koronanın üstesinden tabii ki gelecek bilim. Ama bu son mu? Bu gezegenin kendi doğal döngüsüne küçücük aklı ile insanoğlu karakterindeki ‘hırs, aç gözlülük, bencillik ve doymak bilmeyen tüketme’ dürtülerini törpüleyecek mi? Bundan sonra ‘karantinalı’ günlerde yaşamak zorunda kalacağımızı öne sürsem çok mu karamsar ve iddialı bir yaklaşım ortaya koymuş olurum diye düşünüyorum.”
Amerika dünyanın en gelişmiş demokrasilerinden biri diye kabul ediliyor.
Bence de öyle...
Çok eleştirilse de ben Amerika’nın hayal kurduran demokrasisini beğeniyorum.
Tabii eleştirdiğim çok da yönü var.
Örneğin Türkiye’yi vatandaşına sahip çıkması açısından çok daha iyi buluyorum.
Ama Amerika’da son yaşananlar Salim Kadıbeşegil’in bu sözlerini daha değerli kılıyor.
Ben koronalı günlerin böyle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyordum.
Yani bizi biz yapan, insan olduğumuzu hatırlatan örneklerle…
Ama ABD’de yaşananlar, gelişmiş bir demokraside bile hala bazı şeylerin oturmadığını gösteriyor.
İnsanlık macerası başladığında
SALİM Kadıbeşegil’in yazısındaki şu satırlar da hoşuma gitti;
“Hangi deri renginde doğduğumuzun ne önemi var? Doğduğumuz an göbek bağımızın kesilmesiyle ‘insanlık’ macerası başlıyor. İşte bu noktada dünyanın hangi coğrafyasında doğduğumuz, doğduğumuz yerdeki yeryüzü ve yaşam kültürü, bunlardan üretilmiş normlar ‘insanlığımızı’ şekillendiren temel göstergeler haline dönüşüyor. Bir ‘canavara’ dönüşme olasılığı da var, ‘insan’ olarak bu dünyadan göçüp gitme seçeneği de... Neyin nasıl olacağı bazen kendi irademizin içinde, çoğu zamansa ‘bir şeylerin’ kontrolünde. Örneğin;
Zaman yolculuğunda, bu ‘insanlık’ macerasının bizi sürüklediği yerde ya kendimizi umutsuzluğun gri tonlarında ‘belirsizlik’ bileti ile olmayan adreslere yolculuk yapan mültecilerden biri olarak buluyoruz ya sınırlar gerisinde ‘gelmesinler, gitsinler, konforumuzu bozmasınlar, hayatımızı karartmasınlar ne güzel düzenimiz var şurada’ diyenler arasında... Ya da bu ikinci gruptakilerle birlikte yaşıyor olmamıza karşın ‘hayır, bu bir insanlık dramıdır. Onları misafir etmeliyiz, ağırlamalıyız, ihtiyaçlarını karşılamalıyız’ diyenler arasında... İnsanların ‘insan’ olabilmesinin ön koşulu sanırım ‘önce insan olduklarını’ hatırlamaları!”
Teşekkürler Salim abi...
Türk insanı sağduyuludur
AMERİKA’da sokak eylemlerini görünce tartışmalar başlıyor.
“ABD’de bile böyle olaylar oluyorsa, dünyanın bir başka yerinde neler olmaz” diye...
Başka bir ülkeyi bilemem ama ben Türkiye’yi iyi biliyorum.
Türk insanının sağduyusunu çok önemsiyorum.
Bizim halkımız devletine, vatanına karşı hiçbir şey yapmaz.
Aksine sahip çıkar, bayrağını korur.
Çünkü geçmişi hatırlar, bu ülkenin nasıl kurulduğunu unutmaz.
ABD’deki gibi yağmalamalar, tahribatlar da olmaz.
Türk insanı gerçekten sağduyulu ve bu konularda çok hassastır.
Ben ısrarcıyım
yüz yüze iletişim
gibisi olamaz
GEÇENLERDE “Yüz yüze iletişimin yerine dijital hiçbir zaman geçemez” diye yazdım. Çok sayıda insanın benim gibi düşündüğünü anladım. Mesaj yollayanlara teşekkür ederim.
Bazı okurlarım da “Katılmıyorum” diyor.
Onlara da teşekkür ediyorum.
Dijitalleşmenin hayatımızı kolaylaştırdığını düşünüyorum. Bundan sonra çok daha köklü değişimlerin olacağını da biliyorum.
Ama ben ısrar ediyorum.
Bir insanla yakın temastan daha önemli, değerli bir şey olamaz.
Paylaş