Paylaş
Kitabı yazan zaten hayatım boyunca hep danıştığım, görüşlerini aldığım, kararlarımı verirken sözünü dinlediğim kişilerden biri...
Salim Kadıbeşegil’in “Patronlar, CEO’lar ve üst düzey yöneticiler için Kurumsal Dersler” kitabını mutlaka almanızı, okumanızı, arada tekrar tekrar göz atmanızı tavsiye ediyorum.
Çünkü, bu kitapta yaşanmışlıklar var.
Krizleri yönetemeyen ya da eline geçirdiği fırsatları değerlendiremeyen üst yöneticiler ve kurumlar var.
Ben asıl işe yeni başlayanların, genç yöneticilerin bu kitabı okuyup dersler çıkarmalarını tavsiye ediyorum.
Çünkü, bir gün onlar da üst yönetici olacak.
Eleştirmek yerine, taşın altına ellerini sokmaları gerektiğini, hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bilmelerini isterim.
Ve itibar...
Salim Kadıbeşegil, “İtibar bir felsefedir” diyor.
Ve ekliyor...
“Bugün tanımladığımız anlamda itibar yönetimi kavramının sırtını dayadığı içerik Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’dir. Ancak günümüz pratiğine baktığımızda adına ‘itibar yönetimi’ adı verilen ve tanımladığımız felsefeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan proje ile uygulamalarla şirketlerin çelik çomak oynadığına tanık olmaktayız. Dahası, kendilerini itibar yönetiminin bir ya da birkaç sosyal projeye destek verip, kaynak ayırmakla aynı şey olduğu konusunda ikna etmeye çalışmaktalar.”
Kadıbeşegil’e katılıyorum...
İtibarı yönetmek bu kadar kolay olsa, her sosyal sorumluluk projesi yapan şirket, kurum ve insanlar çok itibarlı olur.
Oysa itibarı bir felsefe gibi görmeden ve hayatın har alanında içselleştirmeden sonuç almak mümkün değildir.
Cevaplanması gereken sorular
SALİM Kadıbeşegil’in cevap aradığı bazı sorular var.
Türkiye’de ve dünyada şirketlerin son 10 yılda itibar yönetimi konusundaki performanslarına not vermek gerekirse, bazı sorulara da cevap bulmak zorundayız.
Örnek mi?
İşte birkaç tanesi...
Yönetim kurullarında bağımsız üyeler var mı?
Ayrıca, sivil toplum kuruluşları temsilcileri yönetim kurullarında yer alıyor mu?
Şirketlerin yönetim kurulu başkanı; CEO, genel müdür ve üst düzey yöneticilerinin ana performans göstergeleri bağımsız araştırmalar sonucu elde edilmiş itibar yönetimi performansından mı oluşuyor?
Çalışanların memnuniyeti değil, bağlılığı değil, mutluluğu esas alınmış mı ve ölçümleniyor mu?
İş ortaklarından, bayilerine, yerel toplumdan kanaat önderlerine kadar kapsamlı bir paydaş haritaları var mı? Bunlarla düzenli iki yönlü ilişki ve iletişim yöneten profesyonellere organizasyonda yer verilmiş mi?
Şirket itibar riski haritasını düzenli olarak tanımlıyor mu? Bu risklerle ilgili politika ve süreçler gözden geçiriliyor mu?
Yeni kuşaklar ve tüketici gruplarının dinamiklerini göz önüne aldığımızda itibar; kurumların değeri, nitelikli işgücü tarafından tercih edilmesi ve müşteri algısı açısından nasıl bir rol oynuyor?
Her çalışan bir itibar elçisi olmalı
SALİM Kadıbeşegil’den aynen aktarıyorum...
***
“İtibar yönetimi; şirketin vizyonu, misyonu ve değerlerini temsil eder. Üzerinde çok emek ve mesai harcanan bu süslü kelimeler ile cümlelerin günlük hayatta karşılığının olup olmadığının röntgenini iki temel alanda çekebiliriz.
Şirket duvarlarındaki etkili çerçeveler içindeki bu süslü cümleler örneğin, tedarikçi politikalarında nasıl uygulanıyor?
Yani ‘para satın alırken mi kazanılıyor’ yoksa tedarikçilerle değerler üzerine inşa edilmiş kazan-kazan ilişkisi mi var?
Diğeri çalışanlar mutlu mu? Bunun da yolu itibarı şirketin dışında değil, içinde aramaktan geçiyor. Çünkü, her bir şirket çalışanı birer itibar elçisidir. Kendi mutsuz olan bir çalışan neden şirketinin itibarını yüceltsin. Tam tersine, tüm pisliklerin ortaya çıkarılmasında bir araç olabilir.
İtibar erozyonu olarak tanımlanan göstergelerin ortaya koyduğu bir gerçek var ki, o da gerçeklerin bir gün ortaya çıkmalarının gerçek olduğudur.”
İletişim dünyasının öncüsü
İNTERNETE girip Salim Kadıbeşegil yazdığınızda, şöyle anlatılıyor...
“Stratejik İletişim Yönetimi alanında, akademik ve profesyonel birikimi ve yüksek referansları bulunan Salim Kadıbeşegil, kurumsal itibar yönetimi kavramının ülkemizde ve dünyada tanınması ve yer etmesine öncülük etti.”
Ben ilave edeyim.
Salim Kadıbeşegil, müthiş bir dost ve benim için bir akil adamdır.
Daha doğrusu adam gibi adamdır...
Paylaş