Paylaş
Adeta bir referanduma dönüşmüş durumda…
Normaldir; İstanbul demek Türkiye’nin yarısı demektir.
İstanbul’da iktidar olan da Türkiye’de güçlüdür.
Ama ben yine tekrar edeceğim.
Bir buçuk yılda dört seçim, bir referandum yaşayan; sonra da Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim yapan, ardından da yerel seçimlere giden bir ülke olarak siyaset konuşmaktan epeyce yorulduk.
Bunu gittiğim her yerde görüyorum.
Bence siyasetçiler de yoruldu.
Belki onlar dile getiremiyorlardır ama ben tavırlarından, duruşlarından, konuşma tempolarından anlıyorum.
Hep normalleşmeden bahsediyoruz ya; normalleşme öyle bir günde olmuyor, zaman istiyor, yaşanmışlıklar istiyor.
Türkiye’nin bir an önce ve 23 Haziran akşamından itibaren ekonomiyi, demokrasiyi, hayatın gerçeklerini konuşmak zorunda.
Bir şey daha...
Demokrasiyi güçlendirmeden artık ekonomiyi de, hayatı da konuşamıyorsunuz.
Bence hepimize düşen görevler var.
Özellikle de sivil toplum örgütlerine...
STK’lar toplumun gelişmesinde, değişmesinde ve demokrasiyi güçlendirmesinde daha aktif rol almak zorundalar.
Biz her şeyi siyasetten bekliyoruz.
Oysa siyasetçilerin yapabilecekleri de sınırlı.
Gelişmiş bütün demokrasilerde sivil insiyatifler aktiftir ve en az siyaset kadar etkilidir.
Sorunlarımız büyük ama unutmayalım Türkiye de büyük bir ülke...
Seçimsiz 4 yıl işte bu yüzden önemli...
Sorunların üzerine gitmek için zamanımız olacak.
Güçlü demokrasilerde
beklemek de olmaz
KİMİNLE konuşsam; “Şu 23 Haziran bir geçsin de öyle bakalım” diyor.
Anlıyorum; siyaset Türkiye gibi ülkelerde birçok şeyi belirliyor.
Ama Türkiye dinamik bir ülke ve hayat devam ediyor.
Bu yıl turizmde rakamlar çok iyi gözüküyor.
Bütün zorluklara rağmen çarklar dönüyor.
O zaman niye bekliyoruz?
Bu işlere biraz da psikoloji girince böyle oluyor işte...
Demokrasiyi güçlendirmekten kastım da bu...
Güçlü demokrasilerde “Şu 23 Haziran geçse de bakalım” diyenlerin sayısı azalıyor.
Bazı kulüpler için
sembol isimler vardır
BAZI kulüpler için sembol isimler vardır.
Örneğin Galatasaray için Fatih Terim tartışmasız bir isimdir.
Terim ile Galatasaray özdeşleşmiştir.
Örneğin Fenerbahçe için Aykut Kocaman öyle bir teknik direktördür.
Pınar Karşıyaka için de Ufuk Sarıca...
Sarıca’yla yeni bir sözleşme imzalandı.
Bence çok da iyi oldu.
Sarıca gittiğinden beri Pınar Karşıyaka’nın tadı pek yoktu.
Beşiktaş’a giden Sarıca da beklediğini bulamamıştı.
Bazı geri dönüşler yeni başlangıçlar demektir.
Bir şey daha...
Pınar Karşıyaka’sız Play Off, tatlısı olmayan bir yemek gibi...
Keyif vermedi, vermiyor.
Kutlayalım ama böyle değil
KARŞIYAKAMIZ, Göztepemiz, Altayımız, Altınordumuz sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin saygın kulüpleridir.
Karşıyaka 1912’de kuruldu, Göztepe 1925’te...
Altay 1914’te, Altınordu 1923...
Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık etmiş, genç Cumhuriyet’i olgunlaştırmış kulüplerimiz...
Hepsi birbirinden değerli benim için...
Göztepe geçenlerde 94’üncü yıldönümünü kutladı.
Ben bu kutlamaların festival tadında olmasını isterim hep...
Çünkü kente renk katarlar.
Ama bir uyarım var.
Son kutlamada ayar biraz kaçmış gibi... Fırsat bulup yazamadım, çok sayıda kişi bana mesaj atıp bu şikayetlerini dile getirdi.
Bir grup taraftar yolu kestiği için trafik kilit olmuş, ambulanslar hastaneye gidememiş, bu bölgede oturanlar sabaha kadar uyuyamamış.
Üstelik birkaç gün sonra da üniversite sınavı vardı.
En başta söyledim; ben kutlamalara karşı değilim, aksine teşvik ediyorum.
Ama her şeyin bir ayarı var.
Bir kutlama hastaneye yetişecek hastadan kıymetli değildir.
Bir kutlama üniversite sınavına girecek gençlerimizin ruh halinden kıymetli değildir.
Her şeyi kıvamında ve doğru yapalım.
Göztepemiz dilerim 95’inci yılını yeni stadında ve güzel bir törenle kutlar.
Paylaş